Osmanlı devleti, imparatorluk muydu? Bu soruya devletin uluslararası ilişkilerle yaptığı anlaşmalarda kullandığı isimde arama gere...
Osmanlı devleti, imparatorluk muydu?
Bu soruya devletin uluslararası ilişkilerle
yaptığı anlaşmalarda kullandığı isimde arama gerekir. Zira bütün yazışmalarda; “Devleti
Ali” dır. (yüce devlet veya büyük devlet) ibaresinin yazılı olduğu sabittir.
İmparatorluktan bahsedilmez.
İmparatorluk; emperyal emelleri
olan devlet ve milletler için kullanılan bir kavramdır. Müstemlekeci, anlayışı
temsil eder. Oysa Osmanlı; fetihleri sonrası, fethettiği yerlerin, gelirleri,
dili, dini ve kültürünü serbestçe yaşamalarına izin verdiği bilinen bir
hakikattir. Öyle olmasaydı, altı yüz sene idaresi altındaki milletlerin tümü
asimilasyona uğrardı. Bunun tersi oldu. Türk dili, kültürü, töresi kayboldu. Farklı
dillerden oluşan (Esperantom) bir dil, karmaşık bir kültür, milli bütünlüğü
sağlayamayan bir sosyal olgu meydana geldi. Farsça, Arapça Fransızca, Almanca
dili merkezden taşraya doğru tercih edilir duruma geldi.
Altı yüz sene hüküm sürmüş bir
cihan devletinin, çok kısa bir sürede, kolayca çözülmesinin sebepleri de bunlar
olduğu görülmektedir. Zira benimsediğin dilinin kültürünü de benimsenmesi tabii
bir neticedir.
Çocuklarımızın isimleri, Arapça,
Farsça ve Yahudi isimlerinin bu günde çoğunlukta olmasının köklerini orada
aramak gerekir.
Osmanlı devletinin kurucusu
olarak bilinen Osman beyin gerçek adı üzerinde çokça iddialar olmasına rağmen
genel kabul gören iddia; “Ataman” olduğudur.
“Osmanlı devletinin kurucusunun
ismi meselesi” , ı H. Adnan Erzin’in Türkiyat mecmuasında yayınlanan
makalesinin giriş bölümündeki ifadesini, kaynakları ile sunarak başlamak belki de
daha doğru olacaktır. Muhtelif tarihçiler uzun yıllardan beri Osmanlı
devletinin kumcusunun isminin Hristiyan, islam ve Osmanlı kaynaklarında,
birbirinden farklı şekillerde, zikrolunduğunu görmüşler ve bunlara istinaden bazı
mülahazalar ileri sürmüşlerdir. Bildiğimize göre, ilk defa Deguignes,: Arap müverrihlerinin
eserlerinde Atman veya Taman bulunduğunu ve bunun Arap ismi olan Osman ile
karıştırıldığını söylemiş;1 Eduard Gibbons da aynı nokta-i nazara iştirâk
etmiştir? Müteakiben F. Giese, ,, Osman, her hangi bir Türkçe ismin, , Azman, İslamlaşmış
şekli olabilir mi?" şeklinde bir mesele vazetmiş,3 F. Babinger, Osman'ın
hakikî, isminin Atman, Azman olabileceğini kaydetmiş,4' J. H. Kramers de, bir
mü talâa serdetmemekle beraber, İslam ve Hristiyan kaynaklarının tehalüfünü
"kısaca göstermiştir.5 Nihayet Moravcsik, ikinci Türk tarih kongresinde
okuduğu Türk tarihi bakımından “Bizans’ın kaynaklarının ehemmiyeti” isimli
tezinde, bu meseleyi esaslı surette mevzubahis etmiştir. Müellif yukarıda
verilen bibliyografyayı zikretmeyerek, evvelâ grek kaynaklarında Atman, Atuman,
Otuman, Otman, Otknan şekillerinin bulunduğunu tebarüz (ifade) ediyor. Sonra,
halife Osman isminin Ottaman şeklinde ve aslına uygun olarak kaydedilmiştir.
ayrıca Selim I. devrinde yaşayan şehzâde Osman ve sultan Osman II. için de aynı
şeyin vârit olduğunu nazar-ı itibare alıyor, sonra diğer Türk şubelerinde de
bulunduğunu tespit ettiği Ataman isminin esas olarak kabul edilme Osman yalnız Arap
medeniyeti tesiri ile gelmiş ve sonra dan resmîleşmiş olduğunu ileri sürüyor,
Son günlerde; Sabır Meşhur adında
bir Arap milliyetçisi, Emevi anlayışını anlattığı internetteki dolaşımlarda;
1517 den sonra (Mısırın fethi)halifeliğin Osmanlı devletine geçmesinden sonra,
adı; “devleti Aliye “olan Osmanlılar, Emevi hanedanını İslam’da iktidara
taşıyan Hz. Osman’a olan saygıdan ötürü “”devleti Ali Osman”” olarak ifade
etmişlerdir. Bu iddianın sahibi olan şahıs, mükerrer programlarda iddiası bu
yöndedir. Elbette Arap-Emevi şovenizmini de anlata anlata bitiremiyor.
Ne var ki; bu ve buna benzer
iddialar mevcuttur. Zira Osmanlı devletinde, 2. Osman döneminde Osman ismi
kabul görmüştür.
Bizim üzerinde durmamız gereken
husus, 1517 sonrası, Araplaşan Türk devleti, esas adı “Ataman” olan Osman
Bey’in adının ise Raşit halifelerden, “sahi bul haya-il Mübin”(edep ve
terbiyede üstün olan, yüksek haya sahibi) Hz Osman’a izafe edilmesidir.
Yadırganacak bir durum mu var? İlk bakıldığında yok görünse de, Muaviye, Yezid,
Kuteybe bin Müslim ve Şeddat gibi isimlerin iradesinin yürürlüğe girmesi, milli
bütünlüğümüz açısından üzerinde durulması gereken bir husus olur.
İslam davasının, Araplar
arasında, Beni Ümeyye oğulları ile beni Haşim oğulları arasındaki kavgaya
indirmek, Müslümanları, sonu belirsiz karanlık bir çukura çekmek anlamına
gelmektedir. O sebeple, Müslüman-Türk devletinin milli duruşu ile varlığını
korumak görevimizdir.
Vehhabilik, Batınilik, haricilik,
Şia gibi, dini siyasetlerine alet edenlere ilgi göstermemek gerekir. Böyle
olunca da, bu yapıların önermelerine karşı duyarlı olmak gerekir.
Bu gün siyasal İslamcıların
ülkemizde yönelimleri bu noktadadır. Osmanlıcılığı istemeleri, Emevi
anlayışının siyasi dinamiklerini, içimizde yeşertmek istemelerindendir.
Demem o ki; adı “Ataman” olan
Osman’ı sevmeliyiz. Hz. Osman’ı da sevmeliyiz. Ancak; Milleti, Bedevileştirmek
üzere siyaset yapan Emevi şovenizminin belirlediği siyasallaştırılmış İslam anlayışını
benimsememeliyiz. Zira İslam’da tevhit anlayışını da, Müslüman Türkün
egemenliğini de sağlayamamış bir yapıdır. Yoksa Osmanlı devlet sistemi içinde
devşirme ve Türk düşmanlarının saltanatına fırsat verilmiş olacaktır. Osmanlı imparatorluğu
iddiası, bize gaz vermek anlamına gelmektedir.
Nesim Yalvarıcı
Kaynakçalar:
(ı Deofuigfnes, Hanların, 2
türklerin, moğulların ve daha sair tatarların iorii-i oma mîsi (trc. Hüseyin
Cahit, İstanbul, 1924), VII, 520, not.2. E. Gibbons, Histoire de la Décadence
et de là chute de l'Empire Romain ( frnsr ' terc. 1839, Paris ), II, 794. 3
Friedrich Giese, Osmanlı imparatorluğunun İstanbul, 1925, I. 155-171). 4
Encyclopédie de l'Islam, kuruluşu III, 1082, mad. Osmancık. 5 Ayn esr., III,
1075, mad. Osman. meselesi {Türkiyat meem.,)
YORUMLAR