Türkiye’de televizyon dizilerinin toplumsal ahlak anlayışı üzerindeki etkilerini sosyolojik bir çerçevede düşündüğümüzde; Televizyon...
Türkiye’de
televizyon dizilerinin toplumsal ahlak anlayışı üzerindeki etkilerini
sosyolojik bir çerçevede düşündüğümüzde; Televizyon, Türkiye’de kültürel
üretimin en güçlü mecralarından biri olarak, bireylerin davranış kalıplarını,
değer yargılarını ve ahlaki algılarını şekillendirmektedir. Meseleyi ele
alırken, seçilmiş popüler dizilerdeki temalar, karakter yapıları ve toplumsal
yansımalarına bakmalıyız. Sonuçta dizilerin hem değer aktarımında hem de değer
erozyonunda etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Bu sebeple hissiyattan uzak,
hakikat çerçevesinden bakılması gerekir.
Televizyon dizileri Türkiye’de yalnızca bir eğlence
aracı değil, aynı zamanda kültürel aktarım ve toplumsal değerlerin
şekillenmesinde etkili bir medya unsurudur. Dizi izleme oranları yüksek
olduğu için bu yapımlar; aile yapısından bireysel ahlaka, giyim-kuşamdan
toplumsal rollere kadar geniş bir alanda norm belirleyici hale
gelmiştir.
Televizyon dizileri, Türkiye’de yalnızca eğlence
unsuru değil, aynı zamanda toplumsal normların üretildiği bir kültürel alan haline
gelmiştir.
Geleneksel Türk toplumunda ahlak, aile, din ve topluluk ilişkileri üzerinden
biçimlenirken; modern medya, bu yapıların içeriğini dönüştürmektedir. 2000’li
yıllardan itibaren artan dizi üretimi, toplumun tüm kesimlerine ulaşarak ahlaki
normların popüler kültür tarafından yeniden tanımlanmasına neden olmuştur.
Televizyon dizilerinin Türkiye’deki sosyal ahlak
algısı üzerindeki etkilerini, en aza indirmenin gereği zorunlu hale gelmiştir.
2015–2025 yılları arasında yüksek izlenme oranına
sahip 10 dizi (Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu, Çukur, Yasak Elma, Diriliş
Ertuğrul, Masumlar Apartmanı, Kızılcık Şerbeti vb.) seçilerek, diziler
hakkında edinilen kanaatlerin esas aldığımızda,
“ahlaki tema”
(sadakat, aile bağları, şiddet, lüks yaşam, cinsiyet rolleri vb.) açısından şikâyetlerin
varlığı,
Bilimsel bir yargı ile (medya sosyolojisi, değer
kuramı, kültürel çalışmalar) çerçevesinde yorumlanması gerekmektedir.
Dizilerin toplumsal norm üretimindeki rolünü
sistematik biçimde etkilerinin anlaşılmasının gereği de vardır. Medya
sosyolojisi, değerler bütünü ve kültürel çalışmalarla olan etkilerinin öne
çıkarılması gereği vardır.
Medya ve
televizyon dizilerinin etkilerini ele aldığımızda; elde edilen verilerin
sıralanması gerekmektedir.
Değer dönüşümü ve ahlaki çatışmada diziler,
geleneksel ve modern değerlerin çatışma alanı hâline gelmiştir. Sadakat, aile,
namus gibi değerler dramatik çerçevede tartışmaya açılmış; bu da ahlaki
göreceliği artırmıştır.
Tüketim
çılgınlığı gösteriş kültürü, dizi karakterlerinin lüks yaşam tarzları,
bireylerde “ahlaki
Başarı
eşittir statü” algısını pekiştirmiştir. Bu durum, özellikle genç kuşaklarda görünüş
merkezli bir ahlak anlayışının yayılmasına neden olmaktadır.
Cinsiyet
rolleri bakımından; diziler, çoğu zaman ataerkil toplumsal yapıyı yeniden
üretmekte; kadın karakterler ya “fedakâr anne” ya da “tehlikeli baştan
çıkarıcı” kalıplarında sunulmaktadır. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitliğini
olumsuz etkilemektedir.
Şiddet ve
güç gösterisi; mafya ve entrika temalı dizilerde şiddet, güç ve intikam duygusu
meşrulaştırılmakta; bu da seyircide “güçlü olma ahlakını normalleştirmektedir.
Elbette olumlu
örneklerin varlığı da söz konusudur. Bunlar; bazı tarihî veya milli temalı
diziler (örneğin Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamid) milli
kimlik, adalet, inanç ve dayanışma gibi değerleri güçlendirmiştir. Bu durum,
dizilerin sadece yozlaştırıcı değil, ahlaki güçlendirici bir yönü de
olabileceğini göstermektedir.
Bu tür
dizilerde, dikkat edilmesi gereken husus ise, tarihi kayıtların aslına uygun ve
akademik dünya dan istifade edilebilmesi olmalıdır.
Televizyon dizileri Türkiye’de sosyal ahlakın
yeniden tanımlandığı bir alan haline gelmiştir.
Bu yapımlar, bir yandan toplumsal bilinç ve kimlik üretiminde etkili olurken,
diğer yandan ahlaki sınırların bulanıklaşmasına yol açabilmektedir. Çözüm için
medya politikalarının yalnızca ticari değil, etik temelli bir yaklaşımla
şekillendirilmesi; RTÜK, üniversiteler ve kültür kurumlarının ortak denetim
ve etik rehberlik mekanizmaları oluşturması gerekmektedir. Önerilebilecek
bir takım çözümlerin olduğunu bunların hayata geçirilmesinde ilgili kurum ve
kuruluşların “”milli duyarlılık” içinde hareket etmesi elzemdir. Medyanın
eleştirile bilirliğini sağlamak üzere, medya okur-yazarlığı ve ahlak eğitimi,
gençlerin dizileri eleştirel bakışla izleyebilmeleri sağlanmalıdır. Yerel
temelli senaryoların desteklenmesi için ulusal fonlar, toplumsal dayanışma ve
ahlaki erdemleri öne çıkaran yapımları teşvik etmelidir.
Akademik izleme mekanizmalarının oluşturulması esasını
belirlemek, Üniversitelerle RTÜK arasında işbirliği yapılarak dizilerin
toplumsal etkileri düzenli olarak bağımsız kurumlar vasıtası ile ölçülmelidir.
Türkiye’de televizyon dizileri, ahlaki değerlerin
hem taşıyıcısı hem dönüştürücüsüdür.
Olumlu örneklerde kültürel kimliği pekiştirirken,
olumsuz örneklerde toplumsal yozlaşma ve değer erozyonu riski taşır.
Bu nedenle medya politikaları, senaryo denetimi ve
RTÜK düzenlemeleri, etik ve toplumsal sorumluluk bilinciyle yeniden
değerlendirilmelidir.
Kaynakça:
Adorno, T. W. (2003). Kültür Endüstrisi.
İstanbul: İletişim Yayınları.
Baudrillard, J. (2005). Tüketim Toplumu.
İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Berger, P. & Luckmann, T. (2008). Gerçekliğin
Sosyal İnşası. İstanbul: Paradigma Yayıncılık.
Erdoğan, İ. (2019). Medya, Kültür ve İletişim.
Ankara: Ütopya Yayınevi.
Giddens, A. (1991). Modernliğin Sonuçları.
Cambridge: Polity Press.
RTÜK (2023). Televizyon İzleme Alışkanlıkları
Raporu. Ankara: RTÜK Yayınları.
Yücel, D. (2021). “Televizyon Dizilerinde Ahlaki
Değerlerin Temsili.” Toplum ve Bilim Dergisi, 56(3), 45–67.
YORUMLAR