Türk dünyası, tarih boyunca Avrasya coğrafyasının en geniş alanına yayılan kültürel, siyasi ve askerî bir medeniyet alanı olmuştur. Günü...
Türk dünyası, tarih boyunca Avrasya
coğrafyasının en geniş alanına yayılan kültürel, siyasi ve askerî bir medeniyet
alanı olmuştur. Günümüzde Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan,
Türkmenistan, Kırgızistan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti gibi devletlerin
oluşturduğu Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), “Büyük Türk Devleti”
idealinin kurumsal altyapısını temsil etmektedir. Bu birlikteliğin tam
anlamıyla politik, ekonomik ve askerî bir bütünlüğe dönüşmesi, küresel
dengeleri derinden etkileyecek niteliktedir.
Zaman zaman, farklı adlarla ifade
edildiğini de biliyoruz. Turan devleti en çok kabul ve rağbet edilen addır.
Büyük Türk ilhanlığı, Büyük Türkistan gibi…
Bu düşünceyi temellendirdiğimizde,
karşımıza evvel emirde, jeopolitik temel yani Avrasya kuşağı, Büyük Türk
Devleti’nin potansiyel coğrafyası, **Avrupa’dan Çin’e kadar uzanan stratejik
“Orta Koridor”**u kapsamaktadır. Bu bölge; Enerji kaynakları (Hazar,
Türkistan, Sibirya), Ticaret yolları (İpek Yolu, TANAP, Orta Koridor), Jeostratejik
geçitler (Kafkasya, Orta Asya, Anadolu) açısından dünya siyasetinin
merkezindedir.
Bu hat, Çin’in “Kuşak-Yol Girişimi”,
Rusya’nın “Avrasya Ekonomik Birliği” ve Batı’nın “Trans Kafkasya Enerji Kuşağı”
gibi projelerle doğrudan kesişmektedir. Dolayısıyla Türk dünyasının birleşmesi,
bu üç büyük güç merkezinin çıkarlarını yeniden tanımlamaya zorlayacaktır.
Bu jeopolitik yapı birçok noktada
etkili olacağını da görebilmeliyiz. En başta bölgesel etki gelir ki, evvel
emirde, Rusya üzerindeki etkisinden bahsedebiliriz. Büyük Türk Devleti,
Rusya’nın güney kuşağında (Tataristan, Başkurdistan, Yakutistan gibi Türk
nüfuslu bölgelerde) jeopolitik
bir baskı unsuru oluşturur.
Bu durum; Rusya’nın Avrasya’daki
etki alanını daraltır, Türk kökenli halklar arasında pan-Türk dayanışmasını
artırır, Moskova’nın Orta Asya üzerindeki “arka bahçe” stratejisini zayıflatır.
Çin üzerindeki etkiye gelince, Doğu
Türkistan meselesi, Çin’in iç güvenlik politikasının merkezindedir. Bir Türk
Birliği’nin güç kazanması, Çin’in; Batı sınırlarında milliyetçi baskıyı
artırır, Orta Asya enerji koridorlarını Pekin kontrolünden çıkarır, “Kuşak-Yol”
güzergâhında Türk devletlerinin stratejik pazarlık gücünü yükseltir.
Etki alanı sadece bununla sınırlı
kalmayacağı, bundan Ortadoğu ve İran’ın da etkilenmesini beklemek doğru bir
öngörü olur. Türk devletlerinin birleşmesi, İran’ın kuzeyinde (Güney Azerbaycan
ve Horasan hattı) yeni bir jeopolitik basınç oluşturur.
Ayrıca, Türkiye’nin Orta Doğu politikalarında enerji merkezli bağımsızlık
kazanmasına, Türk nüfuslu bölgelerde dil ve kimlik bilincinin güçlenmesine
yol açar.
Bölgesel etki ile sınırlı kalmayacaktır. Küresel etkilerinin de olması kaçınılmazdır.
Küresel etkilere baktığımızda, enerji ve ulaşım koridorunu görmekteyiz.
Büyük Türk Devleti’nin hâkimiyet
alanı; Hazar enerji kaynaklarını, Anadolu geçiş hatlarını, Orta Asya boru
hatlarını tek bir politik merkezden yönetme potansiyeline sahiptir. Bu durum,
Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığını azaltır ve Türkiye merkezli enerji hub
modelini küresel ölçeğe taşır. NATO ve batı dünyasına gelince, Birleşik
Türk gücü, NATO içinde bağımsız bir
Avrasya bloğu yaratabilir.
Bu da ABD’nin klasik “Atlantik
ittifakı” dengesini değiştirerek, Avrupa’nın güvenlik mimarisini çeşitlendirir,
Batı içinde Türkiye’nin diplomatik ağırlığını artırır.
İslam dünyasına etkileri ise, islam
dünyası yeni bir merkez olma pozisyonuna sahip olur. aynı zamanda, Türk
birliği, laiklik ile İslam kimliğini dengeleyen bir model sunarak Arap
dünyasında “yeni bir liderlik ekseni” oluşturur. Bu, hem İran hem de Suudi
Arabistan merkezli bloklara alternatif bir modern İslam gösterim (vizyonu)
doğurur.
En önemli etkkisi de; kültürel ve
kimlik etkisidir. Türk birliği sadece siyasal değil, aynı zamanda kültürel bir
bütünleşmedir. Ortak alfabe ve dil politikaları, Ortak tarih anlatısı, Ortak medya
ve eğitim ağları ile Türk kimliğini küresel bir “medeniyet markası”
haline getirebilir. Bu da “soft power” (yumuşak güç) açısından Çin’in Konfüçyüs
Enstitüleri veya ABD’nin Hollywood etkisiyle kıyaslanabilecek düzeyde bir
potansiyel doğurur.
Dünya siyasetinde, “yeni Avrasya dengesinin doğuşu”
vücut bulmuş olur. Türk devletlerinin birleşmesi, sadece bölgesel bir bütünleşme
(entegrasyon)değil, küresel jeopolitiğin yeniden
tanınması anlamına gelir.
Bu oluşum; Batı’nın denge siyasetini, Rusya ve Çin’in
kara hâkimiyet stratejilerini, Orta
Doğudaki enerji ve kimlik mücadelesini doğrudan
etkileyecektir.
Sonuç olarak, “Büyük Türk Devleti”
fikri, 21. yüzyılın Avrasya merkezli güç rekabetinde yeni bir jeopolitik
paradigma oluşturma potansiyeline sahiptir.
Kaynakça
- Brzezinski, Z. (1997). The
Grand Chessboard: American Primacy and Its Geostrategic Imperatives.
- Ahmetov, K. (2023). Türk Dünyasında
Entegrasyon ve Enerji Politikaları. Astana Stratejik Araştırmalar
Enstitüsü.
- Davutoğlu, A. (2001). Stratejik
Derinlik.
- Eurasian Council Report (2024).
The Rise of the Turkic World.
- Nye, J. (2004). Soft Power:
The Means to Success in World Politics.
YORUMLAR