Rusya’nın Kafkasya politikası, 16. yüzyıldan itibaren “Güney’e yayılma” stratejisinin temel unsurudur. Bu strateji, hem sıcak denizlere...
Rusya’nın Kafkasya politikası, 16. yüzyıldan itibaren “Güney’e
yayılma” stratejisinin temel unsurudur. Bu strateji, hem sıcak denizlere
inme hedefi, hem de Türk-İslam unsurlarının etkisini sınırlama amacı
taşımıştır.
Bilinmelidir ki, Rusya; batı ile acımasız kavga içinde
dahi olsa, Rahmetli Cemil Meriç’in dediği gibi, “Ruslar, Müslüman Türk’e karşı,
batı adına, balta tutan eldir.” Bu çerçeveden değerlendirmeliyiz Rus yanın
Kafkasya Politikalarını…
Gregoryan ve Ortodoks Corgiaları (Gürciler)ve Gregoryan
Ortodoks Ermenilerin Ruslar tarafından desteklenmesi bu sebepledir.
Dönemsel olarak bir değerlendirmeye tabi
tuttuğumuzda,görülen manzara şudur:
Çarlık Dönemi (1550–1917): Osmanlı ve İran’a karşı tampon
bölge oluşturmak için Kafkasya’nın işgali. Hive Hanlığı, Astrahan, Buhara
Hanlığı, Kırım Hanlığının yıkılışı altında bu hakikat vardır.
Sovyet Dönemi (1917–1991): Türk halklarını milliyetçilikten
ve İslam kimliğinden uzaklaştırmak, “Sovyet kimliği” içinde eritmek. Rus
alfabesi ve rus dilini yetmiş yıllık süre içinde benimsetti, Sosyo - kültürel
özelliklerinin birçoğunda etkili oldu.
Modern Dönem (1991 sonrası): Bağımsız Türk Cumhuriyetleri ve
Türkiye’nin etkisini dengeleme çabası.
Kafkasya’da
Türk unsurlarına karşı yaklaşımı ele alındığında, Kuzey Kafkasya (Çeçen, İnguş,
Karaçay, Balkar, Kumuk, Nogay) devletleri askeri kontrol, kültürel asimilasyon
ile bölgesel istikrar bahanesi ile Türk-Müslüman nüfusu zayıflatmak.
Dağıstan
Türkleri (Kumuk, Nogay) dini ve etnik kimliği zayıflatmak, Rus dilini
güçlendirmekle Moskova’ya bağlı idari yapı tesis etmek.
Azerbaycan,(Güney
Kafkasya) enerji hatları ve sınır güvenliği üzerinden nüfuz sağlamak üzere,
Türkiye-Azerbaycan hattını sınırlamak suretiyle Türk birliğini sağlayacak
gelişmeleri kontrol etmek,
Kars-Ardahan
hattı (Tarihi Türk bölgeleri) Sovyet döneminde oluşan tampon bölge oluşturarak,
Türkiye’nin kuzey sınırını baskı altında tutmak…
Rusya’nın
stratejik hedeflerine baktığımızda;
Türk
Dünyasının Jeopolitik Birleşmesini Engellemek:Türkiye, Azerbaycan, Orta Asya
hattındaki Türk etkileşimini kontrol altında tutmak.
Enerji
Koridorlarını Denetim Altında Tutmak: Bakü–Tiflis–Ceyhan gibi Türk bağlantılı hatlara karşı
kendi güzergâhlarını (örneğin Kuzey Koridoru) güçlendirmek.
İslami Uyanışı Önlemek: Kafkasya’daki Türk halklarının dini
temelde yeniden birleşmesini engellemek.
Türkiye’yi Bölgesel Rakipten aracı Ortak Haline
Getirmek: Ekonomi,
enerji ve güvenlik alanlarında “kontrollü işbirliği”.
Türkiye-Rusya münasebetlerini ele aldığımızda,Osmanlı-Çarlık
döneminde, sürekli rekabet içindedirler. Kafkas topluluklarının kaderinde
etkili olabilmek için, Kafkaslar Türklerden destek bekledi, Ruslar baskı
politikaları izledi. Kanuni ve “zalim İvan”, aynı zamanda yaşamalarına rağmen,
Zalim İvan’ın tacizlerine etkili karşısında cevap vermeyişi tarihi hata olarak düşünülmektedir.
Hanlıkların marifeti ile gösterilen direnç etkili olmamış, sırayla birer birer
yıkılmışlardır.
Soğuk savaş döneminde ise, sert bloklaşmada,
Türkiye NATO üyesi olarak, Sovyetlere karşı Kafkasya’ya ideolojik sınır
oluşturdu.
1990 da Sovyetlerin
dağılasından sonra, “Türk dünyasına açılma”” girişimleri sebebi ile Rusya, bu
açılımı “yeni Osmanlı” tehdidi olarak algıladı.
2000 li
yıllardan sonra, kontrollü rekabet ve ekonomik işbirliği ile enerji bağımlılığı
ve suriye savaşı gibi dosyalar üzerinden Türkiye dengeleniyor.
Genel bir
güncel değerlendirme yapılır ise,
Kafkasya, Türkiye-Rusya ilişkilerinde “yumuşak rekabet
alanı” haline gelmiştir.
Moskova, askeri güçle; Ankara ise diplomasi, enerji ve kültürel etkiyle nüfuz
arayışındadır.
Azerbaycan-Ermenistan çatışmaları, iki ülkenin dolaylı güç sınavıdır.
Türk Devletleri Teşkilatı gibi oluşumlar, Rusya tarafından “Pantürkizm
tehdidi” olarak görülmektedir.
Netice
olarak,
Rusya’nın Kafkasya politikası, tarih boyunca Türk
varlığını denetim altına alma ve Türkiye’nin nüfuzunu sınırlama temeline
dayanmıştır.
Bugün dahi Rusya, Kafkasya’da Türk dünyasının birleşik bir stratejik kimlik
kazanmasını engellemek için ekonomik, kültürel ve askerî araçlarını
birlikte kullanmaktadır.
Ancak bölgedeki Türk halklarının dil, din ve tarih birliği, Rusya’nın
uzun vadeli asimilasyon stratejisini sınırlayan en güçlü faktördür.
Nesim Yalvarıcı
Not: bir
sonraki yazım, “Rusya-Kafkasya-Türkiye stratejik boyutlu politikalar”.
Olacaktır.
:
YORUMLAR