(İran dosyasından pasajlar) Türk Milli Hareketi ve Pan-İranistler, Komünistler, Dindarlar Kaçarlar hanedanlığının son dönemlerinden ...
(İran dosyasından
pasajlar)
Türk Milli Hareketi ve
Pan-İranistler, Komünistler, Dindarlar
Kaçarlar hanedanlığının
son dönemlerinden günümüze kadar ülkenin siyasi sahnesi, üç akımın
hâkimiyetinde olmuştur: Pan-İranistler, komünistler ve dindarlar. Bu üçü,
siyasette başat güçler olarak sahneye çıkmışlardır. Kaçar hanedanlığının
yıkılmasından sonra, önce Pan-İranistler yüksek siyasi otoriteyi ele
geçirdiler; 1979’dan (1357) itibaren ise dindarlar en üst siyasi otoriteye ulaştılar.
Komünistler ise 14. Meclis’te “Tudeh fraksiyonu”na sahipti ve
Kavamü’s-Saltane’nin kabinesinde üç bakan da Tudehçi idi.
Bu yazının amacı, bu üç
akımın geçmişlerini incelemek değildir. Daha çok, onların Türk milliyetçiliğine
bakış açılarına ve buna karşılık Türk milli hareketinin onlara yönelik
tutumlarına kısa…
Pan-İranistlerle Aynı
Fikirde Olmanın da Ötesinde Bir Adım
Yakın tarihi kimler
yazdı?
Mehdi Melikzade mason,
Melik-ül Mütekellimîn’in mason oğlu.
Seyyid Ahmed Kesrevi,
“Âzeri veya Azerbaycan’ın Eski Dili” adlı kitabı yazan kişi.
Seyyid Hasan Taqizade,
başlangıçta Kaçar hükümetini zayıflatmak için canla başla Meşrutiyet’i
savunuyordu ama daha sonra dergisi Kave’nin 9. sayısında şöyle yazdı: “İran
için en uygun yönetim aydın despotizmdir.”
Kazım Tahiri Behzâd,
Tebriz’deki kardeş kavgası niteliğindeki savaşta Meşrutiyet adına yer almış,
sonra da birinci Pehlevî’nin despot rejiminde Firdevsî’nin türbesini inşa eden
mimar.
Yahya Devlet âbâdî,
görünürde Meşrutiyet yanlısı bir mason; Firdevs’inin bininci doğum yılının
kutlanmasını öneren kişi.
Ve daha niceleri…
Büyük Fırsat Kaybedildi
Tarih boyunca şu inanç
vardı: Tanrı ruhunun bir parçası (Farr-i İzedî) şahın bedenine hulûl eder, bu
da onu hükümdarlığa layık kılardı. Dolayısıyla onun yetkisi gökten verilmişti
ve hiç kimsenin ona itiraz hakkı yoktu. Herkesin tek görevi vardı: Tanrı’nın
gölgesi (Zillullah) sayılan şahı itaatle takip etmek. Şahın gücü ve yetkisi
mutlak ve sınırsızdı; insanların canı, malı, namusu onun tasarrufundaydı.
Fermanı ilahi sayılır ve yasa hükmünde olurdu. “Yezdan’ın emri ne ise şahın
emri de odur” sözü bu topraklarda binlerce yıllık yönetim tarzıydı.
Ama Muzaffereddin Şah
Kaçar döneminde, halkın talebiyle, şahın gücü ve yetkileri halka devredildi.
Hem de tek damla kan akmadan. Bu olay yalnızca bu topraklarda değil, belki de
dünya tarihinde…
Pan-İranistlerin Hayali
Dünyasında Bir Gezinti
İlk kez, Mirza Feteli
Ahundzade adlı bir Türk, Pan-İranizm ideolojisinin unsurlarını derleyip
sistemleştirdi. 3 Hût darbesinden önce bu ideolojinin az sayıdaki takipçisi
mason localarında örgütlenmişti ve tıpkı uluslararası masonluk yapılanmaları
gibi gizlice “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” sloganını dillendiriyorlardı.
Meşrutiyet hareketi sırasında ise açıktan meşrutiyet yönetimi sloganı attılar.
1299 Hût darbesinden
sonra ise gerçek hedeflerini ortaya koyarak “tek devlet, tek millet, tek
bayrak, tek dil” sloganını yükselttiler ve Fars dili üzerinden bir ulus-devlet
inşasına başladılar. Bu sırada ideoloji, Türk olan Mahmud Efşar tarafından
Pan-İranizm olarak adlandırıldı. Ancak Pan-İranizm, güçlü ırkçılık eğil…
Eşitsiz Bir Mücadele
Pan-İranistler, İran’daki
Türklerin maddi ve manevi varlığını yok etmeye ant içmişlerdir ve şüphesiz ki
bu insanlık dışı ve kültür karşıtı girişimlerinin çok uzun bir geçmişi vardır.
Türk Milli Hareketi’nin yokluğunda, devlet gücü ve imkânlarının desteğini de
arkasına alan Pan-İranistlerin Türk karşıtı uygulamaları kolayca hayata
geçiriliyordu. Ancak son birkaç on yıldır Türk Milli Hareketi’nin güçlenmesiyle
birlikte, Pan-İranistlerin işi bir nebze zorlaşmıştır.
İran’daki Türk Milli
Hareketi, neredeyse sıfır düzeyindeki medya, akademik, mali ve benzeri
imkânlarla, kendi maddi ve manevi varlığını korumak ve geliştirmek adına, kanlı
düşmanı (Pan-İranistler) ile amansız ve eşitsiz bir mücadeleye girişmiş; bütün
bu eksikliklere rağmen ulus…
Pehlevîler Döneminde
Kültür ve Dil Politikalarına Kısa Bir Bakış
3 Hût darbesinden sonra,
önceki meşrutiyetçiler olan masonlar, Reza Pehlevî’nin otoriter yönetiminde
hizmete girdiler. Asıl hedefleri, Fars dili üzerinden bir ulus-devlet kurmaktı.
Pehlevî I’ı kendi çizgisine çekerek kültür ve dil politikalarını (kültürel ve
dilsel tekleştirme politikası) uygulamaya koydular.
Biliyoruz ki Farslar,
yani çöl halkları, Lut Çölü’nün çevresinde yaşamaktadır. Dolayısıyla, doğal
olarak Fars dili temelli bir ulus-devlet de bu çöl çevresinde kurulmalıydı. Ama
masonlar, yani bugünün Pan-İranistleri, İran’ın tüm mülkiyetini Farslara ait
göstermek istiyorlardı; bu nedenle kültür ve dil politikaları yoluyla Farslar
için geniş toprak hakları sağlamaya başladılar.
Güney Azerbaycan
Medyasından alıntıdır.
(Bu çalışmayı yapan
kardeşlerimin ismini bilerek zikretmiyorum. Faşist Fars-Molla rejiminden
korunmaları gerekir.)
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR