(Güney Azerbaycan Türklerinin Durumu ve Kurtuluş Çağrısı) Bu yazı; Güney Azerbaycan’da, Salmast şehrinde yaşayan bir kardeşimizin duyg...
(Güney Azerbaycan
Türklerinin Durumu ve Kurtuluş Çağrısı)
Bu yazı; Güney Azerbaycan’da,
Salmast şehrinde yaşayan bir kardeşimizin duygularını kaleme alarak bana
ulaştırması suretiyle, bu gün çekilmekte olan ve dünyanın pekte bilmediği zulüm
coğrafyası haline gelmiş İran’da, “Türklerin, Türklere çağrısı” şeklinde
algılanmasının ifadesidir.
Milletimizin kurtuluşu ve
uygar dünyaya katılması; ancak bilgili, cesur ve şuurlu insanların öncülüğüyle
mümkündür. Akademisyeninden işçisine, köylüsünden öğretmenine kadar her birey
el ele verip modern, bağımsız bir ülke kurmalı ve milletine onurlu bir yaşam
sunmalıdır.
Unutmayalım: Devlet,
toplumun aynasıdır. Halk ne kadar bilinçli, ahlaklı ve güçlü olursa yöneticiler
de o kadar değerli olur. Biz kendi sefaletimizi görmek, anlamak ve milletimizi
aydınlatmak zorundayız.
Tarihimizi, dilimizi ve
kültürümüzü unuttukça, kendi gücümüzü de kaybediyoruz. Oysa Güney Azerbaycan
dünyanın en zengin bölgelerinden biridir: altın, bakır ve petrol kaynaklarımız,
verimli topraklarımız, güçlü bir halkımız var.
Ama bugün vatanımız işgal
altında, dilimiz yasak, kimliğimiz silinmekte, kültürümüz yok edilmektedir.
Urmu Gölü kurutulmuş, bölgemiz terörize edilmiş, gençlerimiz işsiz, umutsuz ve
yönsüz bırakılmıştır.
Toplumumuzda ahlaki çöküş
derindir: dürüstlük, güven, saygı, eğitim ve maneviyat yok edilmiştir. Halk,
dinin özünü değil, rejimin sahte yorumlarını yaşamaktadır. İnsanlarımız
birbirine güvenmez, gençler uyuşturucuya ve umutsuzluğa sürüklenmiştir.
Bizler milletimizin ne
geder sefil korkunç bir durumda olduğunu anlayıp ve her kesi aydınlatmalıyız
çok eski tarihimizi ve kültürümüzü ve dilimizi, hapsinin güzelliklerini
anlatırken bu gerçeğe inandırmalılar ki biz bir millettik ve kendi kaderimiz
başkalarının değil bizim ellerimizde olmalıdır inanmalıdırlar. Ki bizim ülkemiz
eyer bağımsız olsaydı o kadar zenginlik ve servetimiz var ki dünyanın en uygar
ve en müreffeh ülkelerinden biri olurduk. Ama şimdi vatanimiz işgal altında
dilimiz yasak kimliğimiz tahrif edilmiş tarihimiz yok edilmekte kültürümüz yok olmakta
bütün madenlerimiz sömürgeci fars devleti tarafından gayret ediliyor ekonomimiz
çökmüş gençlerimiz işsiz
Bölgemiz devlet tarafından
terorize edilmiş ve milletimiz yüz yıl önce yaşanan soykırımları hala
unutmamışken, yeni terör belası bize dayatılmıştır. urmu gölü kasten faşist
fars rejimi tarafından kurutulmuş ve tuz dumanları şimdiden başlamış amaçları
bizim bölgeyi yaşanmaz hale getirerek Türk halkını göçe zorlamak ve yıllardır
değiştirdikleri demografik yapıyı bu sefer başka yoldan yapmak istiyorlar.
Tek bir yolumuz var
bağımsızlık istiklal
Bizim o kadar zengin bir
ülkemiz var kı, mesela Tikabin ve Endirkanin altın madenleri Verziqanın Çeşmekünanın
mis madenleri sadece bu dört maden İran’ın neftinden nice yüz kat daha değerlidir
bölgemizde çok zengin neft kaynakları var ki hele istihraç olunmuyor. Tarım
hayvancılık doğru yönetilirse çok büyük getirileri olur
Milletimiz bütün ahlakı değerleri
yitirmiş, okuma hiç yok gençlerimiz geleceği düşünmeden içki kumar sokaklarda
kavga etmektedir. İşsiz, bilgisiz günlerini sosyal medyada geçirmekte düzensiz
anlamsız bir hayat sürmektedirler. Kadınlarımızın çoğu hiç okumamış bir erkekle
evlenmiş mutsuz bir hayatları var. çoğu evli erkek ve kadınlar başkalar ila
cinsel ilişki kurmakta aile temeli bozulmuş her kes şehvet peşinde koşuyor. İnsanlar
birbirini dolandırıyor her kes birbirine ihanet ediyor. Galerici bozuk araba
satıyor, emlakçı milleti dolandırıyor, sanatkârlar işini düzgün yapmıyor,
malzemeden çalıyor işçiler doğru çalışmıyor.
Uyuşturucu her yerde var. Gençlerin çoğu
uyuşturucu kullanıyor, kimsede umut diye bir şey yok kimse birbirine güvenmiyor.
Yaşlılara saygı kalmamış milletçe herkes kendini alçak görüyor ve açıkça bunu
itiraf ediyorlar. Ki, milletin tamamı hırsız olmuş devlet kurumlarında kimse
milletin işi ile uğraşmıyor ve millete bir alçak gözle bakıyorlar kimsenin
işini düzgün yapmıyorlar rüşvet her yerde
Çoğu insan o kadar
kendiliğinden vaz geçmiş ki, çocuklarına farsça öğretmiş, çocukları ana dilde
konuşmayı bilmiyor. Devlet, dinle milleti uyutmuş ve din adıyla her türlü pis
iş yapıyor. Millet, kendi kahramanlarını tarihini unutmuş, kendi varlığını
gücünü unutmuş, başka milletlere benzemek için can atıyorlar. Dinimiz tahrif
edilmiş ve hükümetin zulümlerinin destekçisi ve meşrulaştırıcısı olmuş, mollalar
zenginleşmiş ve devletin aparatı gibi olmuşlar. Camilerde sadece hükümeti
destekleyen sözler var. Millet dinden bezmiş ve İslam’ın sadece adı kalmıştır. Sokakları
kapatıp insanlar zincirle kafalarına vurarak hayvanları kurbanlık diye keserek sevap
işlediklerine inanır aynı anda kızlar kadınlarımız erkeklerle irtibat kurmaktadırlar.
Köylülerimiz bilgisiz
okumamış halde her yer bok içinde yetiştirilen ürünlerin kalitesi düşük yaşam standartları
çok az kimse uygar bir insan kimin yaşamanın anlamını bile bilmiyor herkes kendi
çıkarları peşinde oğul babanın kardeş kardeşin malını çalıyor
Eğitim sistemi çökmüş
dilimiz kimliğimiz tarihimiz inancımız yok olmuştur
En acısı da, kimse, hatta
en okumuş insanlarımız bile bunların farkında bile olmamasıdır
Kimse bu sefaleti bu pis
kokan pislik içindeki yaşamı görmüyor ve her kes hayvan kimin ilgisiz bir
şekilde yaşıyor
Bütün insani değerler
temelleri yok olmuş düzen adap temizlik dürüstlük ahlak kalmamış halk ikiyüzlü
olmuştur.
Ama bu karanlıktan
çıkışın tek yolu vardır:
İstiklal — Bağımsızlık.
Kendi kaderimizi kendi
ellerimize almak.
Kendi dilimizle, kendi
kültürümüzle, kendi devletimizi kurmak.
Bir millet ancak özgür
olduğunda onurla yaşayabilir. Alıntıdır.
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR