İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi, dünya genelinde yaklaşık 250 milyon Ortodoks Hristiyan için sembolik bir otorite merkezidir. Bu yö...
İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi, dünya genelinde
yaklaşık 250 milyon Ortodoks Hristiyan için sembolik bir otorite merkezidir. Bu
yönüyle hem teolojik, hem de siyasi anlamda “yumuşak güç” üretme kapasitesine
sahiptir.
Ortodoks Rum cemaati, siyasi gündemimizde, “patrikhane
meselesi” olarak yer almıştır. Bu meseleyi ele almak ve farklı bakış açıları
ile değerlendirmek, milli duyarlık içinde ele almak yeni kuşakların bilgi
sahibi olması bakımından önemsenmelidir. Bu sebeple Rum patrikhanesi;
Köken olarak; İstanbul’daki Fener Rum Patrikhanesi, 4. yüzyılda
Bizans İmparatorluğu döneminde kurulmuş ve “Doğu Ortodoks Kilisesinin” ruhani
merkezi hâline gelmiştir.
Dini Otorite olarak; Patrikhane, dünya genelinde yaklaşık 250 milyon
Ortodoks Hristiyan için sembolik bir “ekümenik” (evrensel) otorite kabul
edilmektedir. Bu yönüyle ele alıp, Türkiye cumhuriyeti devleti içinde, hukuki
varlığının irdelenmesi gerekir.
Ortodoks dünyasında Rus, Yunan, Sırp, Bulgar ve Gürcü
kiliseleri bağımsız bir otorite kabul edilir(otosefal). Ancak Patrikhane,
tarihî öncelik sırasıyla “onursal liderlik” konumundadır.
Konuyu
jeopolitik yönden değerlendirdiğimizde; Türkiye’nin Konumu karşımıza
çıkmaktadır. Patrikhane’nin İstanbul’da bulunması, Türkiye’yi Ortodoks
dünyası ile Batı arasında bir denge noktası haline getirir.
ABD ve AB’nin Stratejileri için kullanılabilme
özelliğindedir. Batı,
Patrikhaneyi Rus Ortodoksluğuna karşı “yumuşak güç” unsuru olarak
kullanmak ister. Özellikle Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin bağımsızlığının
tanınmasında Patrikhane’nin rolü bu stratejinin bir örneğidir.
Moskova Patrikhanesi, Fener’i Batı’nın etkisi altında
görmekte ve bu nedenle kendi nüfuz alanını (Slav dünyasında) korumak istemektedir.
Rusların “Çar Grad” ideali olarak İstanbul; “Çarın şehri” anlamına gelen “sinsi
ideali” ve “sıcak denizlere inme” politikaları için önem arz eden bir
özelliktedir.
Türkiye açısından stratejik anlamı nedir?
Patrikhane, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre “Türk
vatandaşları için bir dini kurum” statüsündedir; “ekümenik” sıfatı hukuken
tanınmaz. Ancak bu sıfat uluslararası alanda Batı tarafından desteklenir. Bu
haliyle siyasi kriz yaratabilme potansiyeli taşıması, egemenliğimizi ihlal
etmesi hassasiyeti göz önünde tutulmalıdır.
Türkiye açısından Patrikhane’nin varlığı, kültürel
diplomasi ve dini diyalog aracı olarak değerlendirilebilir.
Ancak “ekümeniklik” iddiası, uluslararası gündemde
tutulması, egemenlik alanına müdahale riski taşır. Bu, Lozan Antlaşması’na
dayanan statü dengesini etkileyebilir.
Batı
dünyasının Lozan anlaşmalarında elde ettiğimiz sonucu hükümsüz sayabilmek üzere
iç siyasette “Lozan anlaşmasının” tartışmaya açılmasının gerisinde, bu iradeyi
aramak mümkündür..
Özellikle
siyasal İslamcı kesimin bu konuda batı ile paralel irade göstermesi ve diretmesi
üzerinde düşünülmesi gereken bir husustur.
Fener
Ortodoks Rum cemaatinin bölgesel etkisinin de bilinmesinde yarar vardır. Bu
durumu; Balkanlar açısından; Patrikhane, Balkan Ortodoksluğu üzerindeki
tarihî nüfuzunu korumak ister. Orta Doğu açısından; Antakya, Kudüs ve
İskenderiye patrikhaneleriyle tarihî bağları vardır. Karadeniz ve Kafkasya:
Gürcistan, Ukrayna ve Yunanistan kiliseleriyle ilişkileri üzerinden bölgesel
etkisini sürdürür. Nitekim zaman zaman Trabzon’da sembolik faaliyetlerle
dikkatleri bu noktaya çektikleri ve kamuoyuna rahatsızlık verebilecek bir
boyuta taşıdıklarını görebiliyoruz.
Uluslararası
güç dengelerinin patrikhane üzerinden tutumlarına baktığımızda, aktörler ve stratejik
amaçlarının bilinmesi önemlidir.
Durum şu
şekilde değerlendirilmektedir;
ABD/AB
Ekümenik otoriteyi destekler, stratejik amacı ise Rus Ortodoksluğunu dengelemek,
Türkiye üzerinde nüfuz kurmak,
Rusya; Fener
Rum Ortodoks kilisesinin otoritesini sınırlamak, Slav-Ortodoks dünyasını kendi
liderliğini pekiştirmek ister.
Türkiye;
statüsünü “yerel dini kurum” olarak korur, egemenliği ve laik düzeni korumayı
hedefler.
Yunanistan;
dini ve kültürel miras olarak Helenistik etkiyi güçlendirmek istemektedir.
Fener Rum Ortodoks
cemaati, varlığını bir takım aktörlerle ve araçlarla korumak istemektedir. Bu aktörler
ve araçlar;
Dini diplomasi,
Ortodoks dünyası üzerinde manevra alanı yaratmak, Türkiye’yi dini merkez olarak
düşünür, ancak dış baskılara açık halde tutar.
Uluslararası
Hukuk ve Lozan statüsü egemenlik sınırını belirler, Türkiye’nin elinde en büyük
yasal dayanaktır.
Medya ve
kamuoyu, patrikhane algısını yönlendirir, batı basını patrikhaneyi “dini
özgürlük sembolü” sayar.
Eğitim ve
Ruhban yetiştirme (Heybeliada Ruhban okulu); Patrikhane insan kaynağı
yetiştirir, Türkiye bu okulu stratejik denge aracı olarak kullanır.
Kültürel diplomasi;
Din- Turizm ve Tarih ekseninde etki kurmak, yumuşak güç kapasitesini artırır.
Bu meyanda, Türkiye’nin
politikalarını ne olduğunu bilmekte de yarar vardır. Hukuki denge açısından; Türkiye,
Lozan Antlaşması’na dayanarak Patrikhane’nin yalnızca Türk Ortodoks toplumu
içinde dini yetkisi olduğunu savunur.
Ekümeniklik iddiasına karşı “Ekümenik”
unvanının uluslararası statü kazanması, Türkiye tarafından egemenlik ihlali
olarak görülür. Diyalog bakımından; Türkiye, Batı ile ilişkilerinde Patrikhane
konusunu bazen “müzakere kartı” olarak kullanır. Güvenlik bakımından ise; Patrikhane’nin yabancı devletlerle veya
yabancı uyruklu ruhbanlar la ilişkileri yakından izlenir.
Türkiye, Patrikhane’nin İstanbul’da
bulunmasını “dini özgürlük” göstergesi olarak sunabilir; bu durum ülkenin
hoşgörü imajını destekler, böylece Türkiye yumuşak güç kullanımını uygulamış
olur.
Çözüm olarak
Türkiye’nin önerileri ve alternatif düşüncelerine batığımızda;
Hukuki Çerçeveyi Güçlendirme: Lozan Antlaşması’nın hükümlerine
uygun biçimde Patrikhane’nin yetki sınırları netleştirilmeli, “ekümeniklik”
iddiasına karşı hukuki metinler güncellenmelidir.
Dini Diyalog ve Şeffaflık: Türkiye, Patrikhane’yi dış
baskılara karşı korurken, dini özgürlüklerin güvence altında olduğunu
uluslararası platformlarda anlatmalıdır.
Heybeliada Ruhban Okulu’nun Kontrollü Açılışı: Türkiye’nin egemenliği altında,
Türk vatandaşı ruhban yetiştirme şartıyla yeniden faaliyete geçirilmesi,
uluslararası baskıları yumuşatabilir.
Jeo-kültürel Diplomasi Geliştirme; İstanbul’un çok dinli yapısı ve
Bizans mirası çerçevesinde, Patrikhane varlığı turizm ve kültürel diplomasi
aracı olarak değerlendirilebilir.
Rusya–Batı Dengesinde Akıllı Pozisyon: Türkiye, Patrikhane üzerinden
yürütülen ABD–Rusya rekabetinde taraf olmak yerine, dengeleyici ve arabulucu
bir konumda kalmalıdır.
Günümüzde, Ortodoks Rum Patrikhanesi’nin varlığı; Dini anlamda:
Ortodoks Hristiyan dünyasının ruhani merkezini temsil eder. Jeopoltik anlamda; Türkiye,
Rusya ve Batı arasında din diplomasisi ve nüfuz mücadelesinin merkezi
konumundadır. Devlet stratejisi açısından; Türkiye için hem risk hem de
fırsat barındıran bir “yumuşak güç” dengesidir. Ortodoks Rum
Patrikhanesi’nin stratejik varlığı, dini otorite ile jeopolitik rekabetin
kesişim noktasında yer alır. Türkiye açısından bu kurum, hem egemenlik
sınavı hem de yumuşak güç fırsatı niteliğindedir. Stratejik
yaklaşım, egemenliğe zarar vermeden kültürel ve diplomatik kazanımlar elde
etmeyi hedeflemelidir.
Nesim Yalvarıcı
.
YORUMLAR