Kerkük meselesi, tarihi boyutu ile ele alındığında, Osmanlı’nın dağılmasından sonra İngiltere’nin baskısıyla 1926 Ankara Antlaşması ile ...
Kerkük meselesi, tarihi boyutu ile
ele alındığında, Osmanlı’nın dağılmasından sonra İngiltere’nin baskısıyla 1926
Ankara Antlaşması ile Musul’un Irak’a bırakılması, bölgedeki Türkmenlerin Türkiye’den
kopmasına yol açmıştır. Bu tarihsel kopukluk, günümüze kadar süren bir “aidiyet
tartışması” yaratmıştır. Dolayısıyla Kerkük meselesi çok boyutlu bir mesele
olarak değerlendirilmelidir.
Etnik olarak ele aldığımızda, Kerkük
ve Musul; Türkmen, Kürt, Arap ve Hristiyan topluluklarının iç içe yaşadığı çok
kimlikli bölgeler olup, nüfus mühendisliği ve göç politikaları nedeniyle etnik
dengeler sürekli değişmektedir.
Sahip olduğu enerji kaynakları,
bölgeyi dikkate değer kılmaktadır. Herkesin ihtiyacı durumundaki enerji
kaynağının bölgenin vaz geçilmez olmasını sağlamaktadır. Kerkük, Irak’ın en
zengin petrol sahalarına sahiptir. Petrol gelirlerinin paylaşımı sorunu, hem
Bağdat–Erbil hem de Türkiye–Irak ilişkilerinde gerilim yaratmaktadır.
Lokal bir bölge olmasına rağmen, siyasetin
merkezini temsil eden bir özelliktedir. Irak’ın iç siyasi yapısında Kerkük, hem
merkezi hükümet hem de Kürt Bölgesel Yönetimi için egemenlik sembolü hâline
gelmiştir. Türkmenlerin temsil gücü ise zayıftır. Türkiye ise antlaşmalardan
doğan hakkını kullanabileceği bir siyasi öngörüsü olmamıştır.
Güvenlik boyutuna baktığımızda; DEAŞ
sonrası dönemde milis güçlerin (özellikle Haşdi Şabi) Kürt terör örgütleri, bölgede
etkinliği artmış, bu durum hem Türkmenler hem de Türkiye için güvenlik riski
doğurmuştur. Ayrıca Kürt bölgesel yönetimlerinin de ikircikli siyaseti
sayesinde, terörün beslendiği bir nokta halindedir.
Uluslararası boyutunu göz önünde
bulundurduğumuzda, Bölgesel ve küresel ölçekte, Türkiye, İran, ABD ve İngiltere
gibi aktörlerin çıkarları Kerkük-Musul hattında kesişmektedir. Bu durum bölgeyi
“jeopolitik rekabet alanı” hâline getirmiştir. Bu meyanda, İsrail’in de bölge
ile ilgili kutsal kitaplarında bahsedilen Arz-ı mevut ideali, İsrail’e
vekâleten savaşan Kürtlerin varlığı,
durumu biraz daha karmaşık hale getirmektedir.
Boyutlarını izah ettiğimiz Kerkük
meselesinin çözümlenmesinde kullanılabilecek araçlar mevcuttur elbette… Siyasi
irade, diplomasi ve insan hakları esasına göre değerlendirilmesi gerekir. Bu
araçlar;
Diplomatik girişimler, Türkiye’nin
Irak merkezi yönetimi ve IKBY ile eş zamanlı ilişkiler yürütmesi. Kerkük’ün
statüsünde dengeli çözüm arayışı, Türkmen haklarının uluslararası düzeyde
tanınması.
, Araçlardan belki de en önemlisi,
enerji diplomasisidir. Türkiye’nin ekonomik nüfuzunun artması, enerji akışının
güvence altına alınması.
Kültür ve eğitim programının önemli
bir araç olması, toplumsal güven duygusunu ve temel insan hakkının
yaşatılmasını sağlamak. Yaşantı yoluyla elde edilen değerlerine bağlı yaşama
isteği,Türkmen bölgelerinde Türkçe eğitim, medya ve kültür merkezlerinin
desteklenmesi, Kimlik bilincinin güçlenmesi ve toplumsal dayanışmanın artması.
Güvenlik ve
işbirliği mekanizmalarının araç olarak değerlendirilmesinin gereği, Ortak
terörle mücadele operasyonları ve sınır güvenliği anlaşmaları. DEAŞ ve bölücü
terör örgütleri YDP; PKK ve türevler gibi örgütlerin tehdidinin azaltılması,
bölgesel istikrarın sağlanması.
Uluslararası
kurumlar üzerinde etki kurabilmek, BM, OIC (İslam İşbirliği Teşkilatı) ve Türk
Devletleri Teşkilatı nezdinde diplomatik girişimler, Kerkük’ün statüsünün
uluslararası hukuk temelinde ele alınması, Türkiye’nin diplomatik meşruiyetinin
güçlenmesi.
Mevcut araçların kullanılması, çözüm odaklı
bir çalışmayı da zorunlu hale getirecektir. Bu itibarla, siyasi çözüm
gerekecektir. Böylece, Kerkük için “karma yönetim modeli” dâhil
(Türkmen–Kürt–Arap eşit temsil) ve uluslararası garantörlük mekanizması gibi
alternatif çözüm üzerinde siyasi kararlar verilebilir. Adil yönetim yapısı,
etnik gerilimlerin azalması sağlanabilir.
Bölge sonsuza kadar bu krizi yaşamak durumunda
olmamalıdır. Birbirleriyle, dini ve kültürel bağlar yanında, sihri
akrabalıklarında olduğu bir sosyal dokunun oluştuğunu biliyoruz. Hal böyle iken
çözüm yolları üzerinde düşünmek gerekmektedir.
Siyasi
yönden, ekonomik yönden, güvenlik yönünden, sosyal ve kültürel çözüm yanında
bölgesel çözümü gerektiren bir diplomasi çalışması ile ele alınmalıdır.
Siyasi olarak düşünebileceğimiz
çözümde,
Ekonomik çözüm, Petrol gelirlerinin
nüfus oranına göre paylaşılması, Türkiye’nin, enerji yatırımlarına dâhil
edilmesi. Ekonomik refah ve karşılıklı bağımlılık yoluyla istikrar sağlanacağı
bir netice beklenmelidir.
Güvenlik üzerinden bir çözüm elde
etmek gerekir. Kerkük’te etnik dengeli yerel güvenlik güçlerinin kurulması,
milis grupların tasfiyesi yapılmalıdır. Terör ve silahlı çatışma riskinin
azalmasını sağlamak gerekir.
Sosyal ve kültürel bir çözümün
hayata geçirilmesi gerekir. Türkmenlerin eğitim, medya ve siyasi temsil
haklarının anayasal güvenceye alınması gereklidir.
Temel çözüm
alternatifi ise bölgesel yaklaşımı esas alınacağı bir politika tercih
edilmesini sağlamaktır. Türkiye–Irak–İran–IKBY arasında düzenli diyalog
platformu oluşturulması Uzun vadede toplumsal uyum ve kültürel devamlılık. Rekabet
yerine iş birliği, istikrarlı enerji koridorları çözümün anahtarı olabilir.
Kerkük–Musul meselesi, kısa vadede çözülmesi zor,
ancak çok boyutlu stratejik bir yaklaşım ile yönetilebilir bir sorundur.
Türkiye’nin dengeli dış politika, enerji diplomasisi ve Türkmen toplumu
üzerindeki koruyucu rolü sayesinde; Bölgedeki istikrarsızlık minimize
edilebilir, Irak’ın toprak bütünlüğü korunabilir, Türkmen varlığı güvence
altına alınabilir.
Uzun vadede çözümün anahtarı, etnik adalet, ekonomik paylaşım ve
bölgesel güçlerin uzlaşmasıdır.
Nesim
Yalvarıcı
YORUMLAR