Vatikan, Roma Katolik Kilisesi’nin merkezi olarak yalnızca bir dinî otorite değil, aynı zamanda tarih boyunca uluslararası siyasette etk...
Vatikan, Roma Katolik Kilisesi’nin merkezi olarak
yalnızca bir dinî otorite değil, aynı zamanda tarih boyunca uluslararası
siyasette etkin bir diplomatik güç olmuştur. Orta Çağ’dan itibaren Papalık,
Avrupa monarşileri üzerinde meşruiyet sağlayıcı bir konumda yer almış; sömürge
dönemlerinde ise misyonerlik faaliyetleri aracılığıyla emperyalist genişlemenin
ideolojik ve kültürel taşıyıcı olmuştur. Bu nedenle Vatikan, emperyalist politikaların
“silahsız gücü” olarak kültürel, dini ve diplomatik düzeyde etki üretmiştir.
Vatikan’ın tarihsel ve çağdaş süreçte emperyalist
politikaların uygulanmasındaki dolaylı etkisini ele almak, dinin siyasi amaçlar
için nasıl kullanıldığının anlaşılması bakımından önemlidir. Katolik
Kilisesi’nin misyonerlik faaliyetleri, Batı sömürgeciliğinin kültürel ve
ideolojik meşruiyetini sağlamış; modern dönemde ise Vatikan diplomatik ağı
aracılığıyla Batı merkezli “ahlaki hegemonyanın yeniden üretiminde önemli bir
rol üstlenmiştir. din–siyaset ilişkisi ekseninde Vatikan’ın emperyal
stratejilere sunduğu destek, tarihsel süreklilik ve dönüşüm perspektifinde
değerlendirilmelidir..
Din kurumları, tarih boyunca yalnızca inanç alanında
değil, aynı zamanda politik ve kültürel meşruiyet üretiminde de etkin
rol oynamıştır. Roma Katolik Kilisesi’nin merkezi olan Vatikan, 15. yüzyıldan
itibaren Avrupa emperyalizminin teolojik dayanaklarından biri haline
gelmiştir.
Özellikle Papalık tarafından yayımlanan fermanlar, Avrupa monarşilerinin “Tanrı
adına fetih” anlayışını desteklemiş; bu durum, emperyalist genişlemenin ahlaki
ve dini çerçevesini oluşturmuştur (Elliott, 2006).
Misyonerlik faaliyetleri, Avrupa’nın Afrika, Asya ve Latin
Amerika’ya yayılmasında “medeniyet götürme” gerekçesiyle meşrulaştırıcı bir
işlev görmüştür.
Katolik misyonlar, sömürge bölgelerinde sadece inanç
değil, Batı değerlerini, dili ve kültürünü de taşıyarak toplumsal
dönüşüm sağlamıştır.
Vatikan, özellikle 15.–19. yüzyıllar arasında Portekiz
ve İspanya gibi Katolik imparatorluklara, Papalık Fermanları (Bulls)
aracılığıyla keşif ve fetih hakkı tanımıştır.
Örneğin 1493 tarihli Inter Caetera fermanı,
“Yeni Dünya” topraklarının İspanya’ya verilmesini onaylamış ve Amerikan
kıtalarının sömürgeleştirilmesinin dini temelini oluşturmuştur.
Tarihi seyir
içinde bakıldığında, misyonerlik ve emperyal meşruiyet esasını görmek pekâlâ
olasıdır.
1493 tarihli
Inter Caetera fermanı, İspanya’ya Yeni Dünya topraklarında sömürge hakkı
tanıyarak “Papalık onaylı sömürgecilik” dönemini başlatmıştır (Muldoon,
1999).
Katolik misyonerlik hareketleri, bu sürecin en etkin aracı olmuş; Afrika, Asya
ve Latin Amerika’da yalnızca dini yaymakla kalmayıp, Batı kültürünü ve değer
sistemini de taşımıştır (Hastings, 1994).
Bu bağlamda Vatikan, emperyal genişlemenin yumuşak
ideolojik aracı olarak işlev görmüş; yerel toplumları dönüştürerek sömürge
yönetimlerinin sosyo-kültürel zemini güçlendirmiştir.
Modern dönemde; diplomatik ağ ve küresel etkinin
sağlanması, Vatikan’ın siyasette önemli bir aktör haline gelmesini sağlamıştır.
Vatikan, diplomatik ağının genişliği (yaklaşık 180 ülke ile diplomatik
ilişki) sayesinde küresel karar mekanizmalarında görünmez bir etki sahibidir.
Papa’nın barış, iklim veya göç konularında yaptığı
açıklamalar, Batı politikalarının “ahlaki örtüsü” haline getirilebilmektedir.
Özellikle Afrika’daki doğal kaynak rekabeti, Latin
Amerika’da ideolojik nüfuz mücadelesi ve Ortadoğu’da insani diplomasi
başlıklarında Vatikan, dolaylı biçimde Batılı çıkarların zeminini yumuşatan bir
rol üstlenmektedir.
20.yüzyıldan itibaren Vatikan, doğrudan sömürge
politikalarının dışında kalsa da, uluslararası diplomasi alanında güçlü bir
aktör haline gelmiştir. Soğuk Savaş döneminde Katolik Kilisesi, özellikle Doğu
Avrupa’da anti-komünist ideolojiyi destekleyerek batı blokunun ideolojik cephesinde
yer almıştır.(Weigel1999)
Polonya’daki Solidarnosc hareketine verilen destek, Sovyet etkisinin
çözülmesinde Vatikan’ın dolaylı katkısını göstermektedir.
Günümüzde ise Vatikan, küresel krizlerde — göç, çevre,
savaş — ahlaki söylemler üreterek Batı siyasetinin “insani diplomasi”
söylemini meşrulaştıran bir rol oynamaktadır (Mickens, 2018).
Vatikan’ın
en önemli sayılabilecek etkisi; dini meşruiyeti kullanarak, emperyalist
poltikalarda “yumuşak güç” olmasıdır.
Joseph
Nye’nin “yumuşak güç” (soft power) kavramı, Vatikan’ın uluslararası sistemdeki konumunu
anlamada açıklayıcı olur.
Vatikan, askeri veya ekonomik kapasiteye değil, inanç, ahlak ve diplomasi
üzerinden etki
Üretme
gücüne sahiptir.
Bu durum, özellikle Batı merkezli emperyalist politikaların ahlaki örtüsü
olarak işlev görmesini sağlar.
Dini retorik, “medeniyet götürme” ve “barış arayışı”
söylemleriyle birleştiğinde, emperyalist çıkarların kültürel meşruiyet
mekanizması haline gelir (Berger, 2010).
Vatikan, doğrudan emperyalist bir güç olmamakla
birlikte, Batı emperyalizminin ideolojik ve kültürel meşruiyetini
üretmede tarihsel bir rol oynamıştır. Oryantalist anlayış iyi analiz
edildiğinde, vatikanın sömürgeciliğin “keşif kolu” şeklinde bir işlev gördüğü
bu gün daha iyi anlaşılmaktadır.
20. yüzyılda Vatikan doğrudan sömürgeci politikalardan uzaklaşsa da, yumuşak
güç (soft power) stratejileriyle uluslararası arenada etkisini
sürdürmüştür.
Vatikan, Soğuk Savaş döneminde anti-komünist blok
içinde yer almış, özellikle Polonya’daki Solidarnosc hareketine verdiği
destekle Sovyet etkisini kırmada rol oynamıştır.
ABD ile Vatikan arasındaki ilişkiler, 1980’lerden
itibaren “ahlaki ve ideolojik ortaklık” çerçevesinde güçlenmiştir. Bu bağlamda
Vatikan, Batı’nın liberal-demokratik modelini destekleyen dini meşruiyet
zemini üretmiştir
Misyonerlikten modern diplomasiye uzanan bu süreçte
Vatikan, hem dini otorite hem de ahlaki güç merkezi olarak Batı
siyasetinin dolaylı taşıyıcısı olmuştur.
Bu nedenle Vatikan’ın etkisi, emperyalizmin “görünmez” ama kalıcı bir bileşeni
olarak değerlendirilebilir.
KAYNAKÇA
Berger, P. L. (2010). The Desecularization of the
World: Resurgent Religion and World Politics. Eerdmans.
Elliott, J. H. (2006). Empires of the Atlantic
World: Britain and Spain in America 1492–1830. Yale University Press.
Hastings, A. (1994). The Church in Africa:
1450–1950. Oxford University Press.
Mickens, R. (2018). “The Vatican’s Global Diplomacy in
the 21st Century.” Journal of Church and State, 60(3), 451–472.
Muldoon, J. (1999). Empire and Order: The Concept
of Empire, 800–1800. St. Martin’s Press.
Nye, J. S. (2004). Soft Power: The Means to Success
in World Politics. PublicAffairs.
Weigel, G. (1999). Witness to
Hope: The Biography of Pope John Paul II. HarperCollins.
YORUMLAR