Ege Adaları, coğrafi konumu, enerji hatlarına yakınlığı, deniz ulaştırma yolları üzerindeki yeri ve askerî-denizcilik potansiyeli bakım...
Ege Adaları, coğrafi konumu, enerji hatlarına
yakınlığı, deniz ulaştırma yolları üzerindeki yeri ve askerî-denizcilik
potansiyeli bakımından büyük jeostratejik ve jeopolitik öneme sahiptir. Bu
önem hem Türkiye hem de Yunanistan açısından, aynı zamanda NATO,
AB ve Doğu Akdeniz güvenlik dengeleri açısından da belirleyicidir.
Coğrafi ve
jeopolitik konum itibari ile Ege Denizi, Anadolu yarımadası ile Yunan
ana karası arasında dar, girintili-çıkıntılı bir denizalanadır. Adaların
büyük kısmı Anadolu kıyılarına çok yakın (bazıları 2-3 km mesafede)
bulunduğundan, Türkiye’nin Ege’ye çıkışı ve deniz ulaşımı üzerinde
doğrudan etki sahibidir. Boğazlar (İstanbul – Çanakkale) ile Akdeniz
arasındaki geçiş hattında yer aldıkları için, deniz trafiğinin kontrolü
açısından stratejik bir “kilit bölge” dir.
Askeri ve
güvenlik yönünden önemli bir durumdadır. Zira Ege Adaları, deniz ve hava
üsleri için doğal platformlar sunar. Yunanistan’ın bazı adaları uluslararası
antlaşmalara göre silahsızlandırılmış olmasına rağmen, fiilen askerîleştirilmiştir.
Bu durum Türkiye’nin güvenliği açısından tehdit olarak değerlendirilir. Türkiye
açısından, adaların silahlandırılması Ege’deki dengeyi bozan bir unsur
olarak görülmektedir. Hava sahası, karasuları ve FIR hattı anlaşmazlıkları,
bölgedeki askerî hareketlilikte sürekli gerginlik nedeni oluşturur.
Ege
adalarının stratejik boyutu çok yönlü ve tartışmalı bir durumdadır. Hem
ekonomik, hem deniz yetki alanı boyutuna da sahiptir. Bu itibarla; Adalar, deniz
yetki alanlarının (MEB) ve karasularının sınırlandırılmasında
belirleyici rol oynar. Yunanistan’ın adalar üzerinden 12 mil karasuyu
iddiası, Türkiye’nin Ege’deki hareket alanını daraltmaktadır. Balıkçılık,
enerji kaynakları (doğal gaz, petrol) ve deniz taşımacılığı gibi
ekonomik faaliyetler, bu adaların statüsüne doğrudan bağlıdır. Ege Denizi’nde
MEB paylaşımı, Doğu Akdeniz enerji denklemiyle de bağlantılıdır.
Bu meyanda,
jeopolitik aktörler ve bölgesel denge bakımından ele alınmalıdır. Ege Adaları, NATO’nun
güneydoğu kanadında yer alır; dolayısıyla Batı savunma sisteminin ön
hattıdır. ABD ve AB, adaların statüsünü Yunanistan üzerinden
desteklemekte, bu da Türkiye’nin bölgesel manevra alanını etkilemektedir.
Adalar aynı zamanda Türkiye’nin Ege ve Akdeniz’deki deniz gücü stratejisinin
merkezindedir.
Ege adalarının,
diplomatik ve hukuksal boyutu da mevcuttur. Lozan (1923) ve Paris (1947)
Antlaşmaları, adaların silahsızlandırılmış statüsünü belirlemiştir. Türkiye,
bu statünün ihlâl edildiğini savunmakta; Yunanistan ise “meşru savunma hakkı”
gerekçesiyle askerî varlığını sürdürmektedir. Adaların statüsü, uluslararası
hukukta deniz yetki alanlarıyla ilgili temel bir uyuşmazlık konusudur.
Ege adaları Türkiye açısından stratejik
sonuçları vardır. Adaların Anadolu kıyılarına yakınlığı önemli bir unsurdur. Deniz
ulaşımını ve güvenliği etkiler. Stratejik sonucu ise Türkiye’nin batı kıyı
savunmasını zorlaştırır.
Silahlandırma
unsuruna baktığımız da, Türkiye’nin batı kıyı savunmasını zorlaştırır. Bu
duruma göre, Türkiye’nin caydırıcılık stratejisini güçlendirmesi gerekir.
MEB ve
karasuları tartışması, Enerji ve deniz kaynaklarına erişimi kısıtlar, Diplomatik
ve hukuksal müzakere zorunluluğu doğurur.
Uluslararası
aktörlerin varlığı unsuru, ABD/NATO etkisi artar, Türkiye’nin denge politikası
gerekliliği ile sonuçlanır.
Ege Adaları,
bölgesel güç dengesi, enerji kaynakları, deniz ulaştırması ve güvenlik
stratejileri açısından Türkiye’nin ulusal çıkarlarını doğrudan etkileyen
bir coğrafyadır.
Bu nedenle Ege, yalnızca iki ülke arasındaki bir sorun değil, aynı
zamanda Doğu Akdeniz güvenlik mimarisinin merkezinde yer alan çok
boyutlu bir stratejik alandır.
NESİM
YALVARICI
NOT: SONRAKİ YAZIM EGE ADALARININ JEOPOLİTİĞİNİ
TAHLİL OLACAKTIR.
YORUMLAR