“co ğ rafyas ı n ı bilmeyen, vatan ı n ı koruyamaz” Dünyanın en kritik bir bölgesinde yaşadığımızı bilmemiz, sorumluluklarımızın da ...
“coğrafyasını bilmeyen, vatanını koruyamaz”
Dünyanın en kritik bir bölgesinde yaşadığımızı
bilmemiz, sorumluluklarımızın da ağır olduğunu bilmemizi gerektiriyor. Sahip
olduğumuz coğrafya, bizim vatanımız namusumuz, haremimizdir. O sebeple onu
koruyabilmek bazı hususların bilinmesi ve o bilgiler muvacehesinde, yaşama
prensiplerine ve devlet sistemine sahip olmamız gerekir. Ülkesini ve milletini
sevmek onu koruyup kollamak, onu mamur hale getirebilmek sorumluluğunun bir
ideal ve inanç haline getirilebilmesi ile mümkündür. Bu bir duygu meselesidir. Bunun
adı; milliyet duygusunun sistemleştireceği milliyetçiliktir.
Coğrafya, devletlerin jeopolitik stratejilerini
belirleyen en temel unsurlardan biridir. Çünkü bir ülkenin konumu, doğal
kaynakları, ulaşım yolları ve çevresindeki siyasi dengeler doğrudan güvenlik,
ekonomi ve diplomasi politikalarını şekillendirir. Aşağıda coğrafyanın
jeopolitik stratejideki önemini başlıklar halinde izah edildiğinde, şöyle bir
tablo ile karşılaşılır:
Kıta geçişleri: Boğazlar, kanallar, ticaret yolları üzerinde yer
almak (Türkiye’nin İstanbul ve Çanakkale Boğazları gibi).
Deniz–kara geçişi: Hem karasal hem denizsel ulaşım ağlarına sahip olmak
stratejik üstünlük sağlar.
Komşular: Güçlü veya sorunlu komşular, güvenlik stratejilerini
etkiler.
Enerji kaynakları: Petrol, doğal gaz, madenler (Orta Doğu’nun enerji
jeopolitiği).
Su kaynakları: Akarsu ve barajlar, özellikle kurak bölgelerde
stratejik öneme sahiptir.
Tarımsal potansiyel: Gıda güvenliği, ulusal güvenliğin bir parçasıdır.
Deniz yolları: Süveyş Kanalı, Panama Kanalı gibi geçitler dünya
ticaretini kontrol eder.
Demiryolu ve kara yolları: İpek Yolu gibi hatlar tarihi ve
güncel jeopolitikte etkilidir.
Hava sahası: Stratejik üsler, küresel güç projeksiyonunu mümkün
kılar.
Sınır uzunluğu ve şekli: Savunmayı kolaylaştırır veya
zorlaştırır (örneğin doğal sınır olarak dağlar).
Coğrafi engeller: Dağlar, çöller, ormanlar askerî hareketliliği
etkiler.
Deniz kıyısı: Limanlar, deniz gücü için kritik öneme sahiptir.
Sert iklim bölgeleri (Rusya’nın kış avantajı gibi)
savaşlarda belirleyici olmuştur.
İklim değişikliği yeni jeopolitik riskler (kutup
buzullarının erimesiyle yeni deniz yolları, enerji rezervleri).
Etnik, kültürel, dini çeşitlilik: Devletin iç bütünlüğünü ve dış
politikada ittifaklarını etkiler.
Nüfus yoğunluğu ve genç nüfus: Hem iş gücü hem askerî güç
açısından stratejik değerdedir.
Coğrafya, bir devletin güvenlik doktrini, ekonomik
kalkınma modeli ve dış politika tercihlerini belirleyen ana faktördür. Bu
nedenle “jeopolitik strateji” büyük ölçüde coğrafi avantaj ve
dezavantajların doğru kullanılması üzerine inşa edilir.
Coğrafi konumumuzun bize sağladığı avantajlar yanında
dezavantajlarının değerlendirilebileceği bir yaklaşımı, “duyarlılıkla”
birleştirip vatandaşlarımızın bilgisine sunmamız, milletin her ferdinin
yaşantısının bir parçası haline getirmemiz yüksek güvenlikli politikalarda, en
önem arz eden durumdur. Bu bir duyarlılık eğitimi ile mümkündür.
Sınırlarımızın deniz ve karadan bağlantılı komşuların
varlığı, her zaman sınır ihlallerinin riskini taşıdığımızı, buna mukabil,
yayılmacı emperyalistlerin müdahaleleri ile de oluşabileceğini var sayarak,
ülke düzeyinde sektörel özelliklerin güvenlik politikaları ile örtüştürmek
gereği hayati önem taşımaktadır.
Küreselcilerin politikalarının ivme kazandığı
günümüzde, milli politikaların gelişmesine esas olacak jeopolitik stratejiler,
devlet bekası için gereklidir. Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR