ABD; insanlık tarihinde emsali görülmemiş bir zulüm işlediği Gazze de,81. Birleşmiş milletler toplantısında, üye ülkelerin nefreti altın...
ABD; insanlık tarihinde emsali görülmemiş bir zulüm
işlediği Gazze de,81. Birleşmiş milletler toplantısında, üye ülkelerin nefreti
altında yürüttü. Bu meyanda, Ortadoğu ve Gazze meselesinin de esas alınacağı,
TÜRK-ABD görüşmeleri de yapıldı. Sopa- Havuç mantığı ile yapılan görüşmelerin
gerçek gündem konuları önümüzdeki zaman diliminde bütün açıklığı ile gündeme
taşınacaktır. Ancak resmiyetteki görüşmeler, ifade edeceğimiz bilgiler ışığında
yapıldığını bilebilmekteyiz.
ABD–Türkiye görüşmeleri son dönemde hem ikili
ilişkilerin geleceği hem de bölgesel dengeler açısından önem taşıyor. İki ülke
arasında tarihsel olarak hem işbirliği hem de krizler yaşandı. Şu anda masada
üç kritik alan öne çıkıyor:
Savunma sanayi: F-16 modernizasyonu, SİHA teknolojileri, ortak
üretim ve teknoloji transferi tartışmaları.
Dış politika: Orta Doğu, Ukrayna savaşı, İsrail–Filistin meselesi
ve NATO içindeki koordinasyon.
İç siyaset: Görüşmelerin Türkiye’de iktidar–muhalefet
dengelerine, ABD’de ise seçim hesaplarına yansıması.
SAVUNMA
SANAYİ:
F-16 paketi: Türkiye’nin F-16 Block 70 alımı ve mevcut filonun
modernizasyonu ABD ile pazarlıkların merkezinde. Washington, bunu hem
Türkiye’nin NATO’daki rolü hem de Rusya’ya yakınlığı dengeleme aracı olarak
görüyor.
S-400 meselesi: ABD, S-400’lerin aktif olmamasını şart koşuyor.
Türkiye ise stratejik özerklik vurgusunu sürdürüyor.
Savunma işbirliği alanları: Ortak İHA/SİHA üretimi, elektronik
harp teknolojileri ve savunma sanayi yatırımlarında karşılıklı açılımlar
tartışılıyor.
DIŞ POLTİKA:
Orta Doğu: ABD, Türkiye’nin İsrail–Filistin hattında arabulucu
rolünü öne çıkarırken, İran’a karşı bölgesel dengeleme işlevini de önemsiyor.
Rusya–Ukrayna: Türkiye’nin Karadeniz’deki pozisyonu ve tahıl
koridoru gibi diplomatik girişimleri ABD için değerli. Ancak Rusya ile
enerji–ticaret ilişkileri Washington’da soru işareti yaratıyor.
NATO ve AB: ABD, Türkiye’nin NATO’da daha aktif kalmasını
isterken, İsveç’in üyeliği sürecinde yaşanan krizleri aşmaya çalışıyor. Türkiye
ise bu süreçleri kendi stratejik çıkarları için bir pazarlık aracı olarak
kullanıyor.
İÇ SİYASET:
Türkiye’de: İktidar, ABD ile ilişkilerdeki yumuşamayı iç
siyasette “Türkiye’nin küresel saygınlığının arttığı” söylemiyle kullanıyor.
Muhalefet ise “ABD’ye taviz” eleştirisi getiriyor.
ABD’de: Seçim atmosferinde Türkiye ile yakınlaşma, hem NATO’daki
uyum hem de Ortadoğu’daki krizlerde istikrar adına Biden yönetiminin elini
güçlendirmek için değerlendiriliyor. Ancak Kongre’de Türkiye karşıtı lobilerin
baskısı devam ediyor.
ABD–Türkiye görüşmeleri üç eksende ilerliyor:
Savunmada bölgesel işbirliği, dış politikada bölgesel işbirliği ve rekabet, iç
siyasette, algı yönetimi ve pazarlık.
Ne var ki, “sopa-havuç” siyasetinin gölgesinde yürüyor
olması, Türk devletinin aleyhine gelişmelere gebedir. Zira bunu yapamazsanız;
“İsrail’e tam desteğim var” demek suretiyle tehdit dilini; sonuç ve
değerlendirme toplantısında net bir şekilde ifade etti.
Türkiye’nin etrafını, modern silah ve teçhizatlar la
donatmış, namluların hedefi gözlediği bir ortamda, yapılan antlaşmaların ne
kadar sağlıklı olacağı ortadadır.
Durumu kurtarmaya çalışan, Cumhurbaşkanı, ölünceye
kadar cumhurbaşkanı kalmak isteği kendisini gösteriyor. Onun için her tavizi
verebileceği bir psikoloji içindedir.
Trump’un; Cumhurbaşkanını “Ti” ye alan ifadeleri,
aşağılamanın ötesinde değerlendirilmesi gerekir. Halk içinde, bir deyim vardır;
“ölümse ölüm, hırlamaya ne lüzum” diyememesinin sebebi nedir? Onu anlamalıyız.
Yoksa şerefli Türk milletini, zillete alıştırmaya kimsenin hakkı yoktur.
81. Birleşmiş Milletler toplantısının akabinde Türkiye
ile ABD heyetinin görüşmelerinde, milletimize sunulan genel çerçeve bu olsa da,
bu çerçevenin perde arkasında, nelerin olduğunu hükümet yetkilileri gizlese de,
basın ve medya yoluyla “açık istihbarat” işlerliğini koruduğu için gizli
kalmayacaktır.
Topyekûn milletin bilgisine sunulmasında yarar vardır.
Bu millet, en zor zamanlarda da varlık mücadelesini şerefi ile vermesini
bilmiştir. Bu sebeple, içeride gerilim siyaseti yaratmak suretiyle doğru
bilgiyi milletten gizlemenin faydası yoktur.
İşlenmiş siyasi ve ekonomik yanlışlıkların bedelini
millete ödetme hakkına kimse sahip değildir. Bu ülkede yüreğini ortaya koyup,
ortak akılla hareket edebilecek binlerce memleket evladı mevcuttur.
İçinde bulunduğumuz durumun vahameti, muhatabımızda da
mevcuttur. “Biz kırılırsak, onlarda çatlayacaklarını” bilmelidirler.
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR