31 Mart seçimleri öncesi, AKP milletvekili Hulki Cevizoğlu; “Peygamberimiz Hz. Muhammed A.S, gelse parti kursa, Recep Tayyip Erdoğan’dan...
31 Mart seçimleri öncesi, AKP
milletvekili Hulki Cevizoğlu; “Peygamberimiz Hz. Muhammed A.S, gelse parti
kursa, Recep Tayyip Erdoğan’dan fazla oy alamaz” demişti. Bu söz medyada epey
iltifat ve kabul gördü. Belki de, onu milletvekili yapan son mesajı oldu.
Seküler ve sol görüşlere daha yakın olan zat, herkese üstten bakan, hatta
beraber program yaptığı kişileri de “ti” ye alan bazı yaklaşımları vardı.
Doğrusu şahsım, kimi ve hangi ideolojiyi temsil ettiği konusunda, tereddüt
içindeydim. Zira “hem nalına hem mıhına vuran” bir görüntü içindeydi. Günahı
ile sevabı ile AKP milletvekili olarak liberal bir duruş sergileyen bir yapıda
görüntü veriyor. Kelam kurnazlığı yanında, kalem kurnazlığı ve muhakeme mantığı
ile bir hayli yazı yazdığını okumuşuzdur.
Fakat bu zatın iddialarını,
millet çürüttü. Yüzde otuz altı ya mukabil, yüzde yirmi dört alan Tayyip
Erdoğan, Titan iğin Buzdağına (Aysberge)
çarpış gibi, batmak durumunu gösterdi.
Devletin bütün gücünü kullanarak
girdiği seçim propagandasına rağmen, İstanbul Belediye başkanı İmamoğlu’na üç
kere, bir kere de devletin bütün gücüyle, Özgür Özele ve CHP’ye mağlup oldu.
Demek ki, şımarıklığın nihai hedefi
mağlubiyettir.
Kuranı kerimde, kısas suresinde,
“İnnellahe la yuhibbül ferihin” yani Allah şımaranları sevmez. Buyurmaktadır.
Sevmediği için de mağlubiyetleri mukadder kılmaktadır. Peygamber olarak
görüldü, tepki gösterilmedi, Allah’ın sıfatlarını üzerinde taşıyor denildi
tepki gösterilmedi. Mensubiyeti ve içtihadı yaklaşımı ne olursa olsun. Şirk
meselesinden kaçınmak her mümin ve Müslümanın şuurunda olması gereken bir
husustur.
Esasında, İslam meselesi
anlatılırken, “tevhit” akidesi yanında, “şirk” meselesi de anlaşılır şekilde
izah etmenin gerekliliği hem itikaden hem amel yönünden son derece
ehemmiyetlidir. sırtına cübbe başına takke geçirenler İslam’ı anlamadan İslami
meselelerde hüküm verince, din siyasette kullanılan bir argüman haline
gelmektedir. Oysa din, sonsuz kurtuluşun bizzat kendisidir. Hayatımız ile
ilgili meselelerin bütünü dinin yanında, “tali” mesele olarak kalır. Mümin için
asli mesele dindir.
Şimdi ne olacak? “titanik battı, filikalara
dikkat edeceğiz. Cemaatler, sendikalar, tarikatlar, odalar, meslek kuruluşları
birer birer titaniği terk edecekler ve onları karaya ulaştıracak filikalara hücum
edecekler. O filikalar, hangi adlarla endam gösterecekler bakacağız.
Demem o ki, hiçbir zaman,
haddimizi ve hududumuzu aşmayalım, insan her zaman yüksekten aşağıya
düşmektedir. Yükseklere çıktığında, şükrü zikri ve fikri ile yükselmelidir.
Yoksa düşüşün nasıl bir şey olduğunu tecrübe ile biliyoruz ki hazin bir
durumdur.
Bundan sonra, AKP ne tür karar
alırsa alsın, kayıp hanesine
kaydedilecektir. Adaletle karar alsa -ki alamaz fıtratında yoktur- konfor ve
lükse alışmış taraftarların tepkisi ile karşılaşacaklardır. Hakkaniyeti ihlal
ederlerse, büyük bir kamuoyunun tepkisi ile karşılaşacaklardır. Her durum onlar
için erime ve yok olma şeklinde olacaktır. Kamuoyunda memnu olan (gizli olan) birçok
haksızlıklar delilleri ile açığa çıkacaktır. Bu erimeyi ve yok oluşu hızlandıracaktır.
Hiç ummadığınız kişi ve kurumlarda, talan, hırsızlık, yolsuzluk ve kayırmacılık
ile haksızlıklar su yüzüne çıkacaktır.
Adalet sistemi de, kaybeden bir
siyasal yapı için payende olmayacaktır. Vesselam…
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR