Sözlükte “tek ve bir olmak” anlamındaki vahd ( vahdet, vühûd ) kökünden türeyen tevhîd “bir şeyin bir ve tek olduğunu kabul etmek” d...
Sözlükte “tek ve bir olmak” anlamındaki vahd (vahdet,
vühûd) kökünden türeyen tevhîd “bir şeyin bir ve tek
olduğunu kabul etmek” demektir. Mâtürîdî kelâmcılarına göre ilâhî fiiller
Allah’ın zâtıyla kāim ve kadîm mânalar olduğundan tevhidin anlamı içinde yer
alır. (İslam ansiklopedisi)Yani, “bir” de, bir olmak olarak anlaşılabilir. Bir
olan Allah’tır. Allah’ın birliğinde birleşmek itikat olarak inancımızın asıl
hedefidir. “Va’tesimi bi hablillah” hepiniz birden Allah’ın ipine sarılın.
Ayeti kerimesi de buna işaret etmektedir. Ayetin manasında esas Murad edilen
şeyin tek doğru bileni Allah’tır. Ancak biz böyle anlıyoruz.
Son yazımı, tefrika üzerine yazmıştım. Tefrikanın tam olarak muhalif
kavramı tevhittir. Zira Allah Kuran’i Kerimin hücurat suresi 13. Ayette, “Ey insanlar! Şüphesiz sizi
bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere
ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla
sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.”
Yine Murad edilen gerçek anlamı Allaha aittir diyoruz
ve ayetten anladıklarımızın ne olduğunu ifade edebiliyoruz. Öncelikle
farklılığı bizzat kendisinin yarattığını işaret etmektedir. Milletlerin varlığını
ve meşruiyetini de buradan anlayabiliyoruz.
Bu durumu daha iyi anlayabilmek için efendimizin
hayatına da göz atmak gerekir. İlk dönem sahabelerinden; Bilal’i
Habeşî(Habeşistanlı bu gün ki Etiyopya), Süheyl’i Rumi Türk tür.biliyoruz ki
Araplar ve farslar bize Rumi derler), Selman’ı Farisi(fars, İranlı) bizzat
milliyetleri ile anılır ve bilinirlerdi. Eğer bu konuda islam ile çelişen bir
durum olsa idi, efendimiz bunu lisani münasip ile anlatabilirdi. Bu sebeple
islam ve milliyet karmaşasını yaratanlar, Seyyid kutup ve avenesinin sosyalizmi
islam’a adapte edebilme gayretleri ile izah etmek uygun olur. Oysa tevhidin
gereği o üç sahabe bir olup birlikte yaşamışlar. Tevhidin en önemli göstergesi
olarak ifade edebiliriz.
Ümmet kelimesi; aynı anneden meydana gelen
topluluklar olarak ifade edebiliriz. Zira “ümm” “anne” demektir. Ümmet ise aynı
annenin çocuklarının oluşturduğu sosyal yapıdır. Ancak bu konunun sarahaten
izahı, hem dil bilimcilerin, hem de sosyologların, hem Siyer’i (Peygamberimizin
tarihini) nebiyi bilenlerin, hükmüne de muhtaçtır.
Esas konumuz tevhittir, tevhidin karşı düşüncesi,
dini terminolojide bahsedildiği gibi, “kesrettir” yani bölünme, çoğalma…
İslam milletleri, tevhide inanıp, kesreti yaşamayı
tercih etmiş bir görünümdedirler. Dünyanın yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin var
olduğu coğrafyalarda kesretin onları zayıf düşürmesini dahi görememektedirler.
Bu durumun iki temel sebebi üzerinde durmak gerekir.
Birincisi, İslam’da tevhid meselesini anlayamamış olmaktan ziyade enaniyete
(bencilliğe) kurban etmeleridir. Benlik duygusu,”biz olma” olgusuna
dönüştürülememiş olması, ikincisi, Yahudiler, Hristiyanların kadim düşmanlık
neticesinde karşı mücadelede bir stratejilerinin ve birliği kuracak “otorite
merkezinin” olmayışıdır.
Hal böyle olunca, birleşik batı, ittifaklarını
güçlendirebilmek için Hristiyan birliği ile yetinmemiş, Yahudiliği de bu
birlikteliğe dâhil edebilmek üzere, “hibrit” bir anlayış olan “evanjelizmi”
türetmiştir. Bu gayrı meşru birliktelikten doğan olgu, bu gün küresel güç
olarak karşımızdadır. Ve tevhidi anlamamış olmamız ise bizim zilletimiz
olmuştur.
İtikaden bütün Müslümanlar tevhit akidesine mensup
olmaları gerekmektedir. Oysa bu gün küresel güç unsurlarına şirinlik yarışında,
sahip olduklarını kardeşleri ile paylaşmaları gerekirken, çeşitli hile ve
siyasi entrikalarla, küreselcilerin hayatını kolaylaştıracak konfor için
kullanılmaktadır.
Bir hiyerarşi içinde çekim merkezi haline gelebilecek
tevhid olgusuna en yakın millet mensup olduğumuz Yüce Türk milletidir. Türk
milletinin birliği, diğer Müslüman milletlerini de isteklendirecektir. Araplar,
Pakistanlılar, Endonezya ve Malezyalılar, tevhit şemsiyesi altında dünyaya yeni
bir denge, yeni bir siyasi güç ve yeni bir düzen getirebilme kudreti elde edebilirler.
Yeter ki, samimiyetle tevhide bağlanılabilsin.
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR