Suriye’deki gelişmeler, beklenilen gelişmeler olduğu, “jeopolitik duyarlılığı” olan herkes tarafından bilinmekte idi… Güzel Türkçemizd...
Suriye’deki gelişmeler, beklenilen gelişmeler
olduğu, “jeopolitik duyarlılığı” olan herkes tarafından bilinmekte idi… Güzel
Türkçemizde; “perşembenin gelişi, çarşambadan bellidir” Özlü sözü, tamda bu
durumu ifade etmektedir.
Dikkatli bir gözlemle
takip ettiğim Suriye’deki gelişmeleri, kısmi bir değerlendirme yaptıktan sonra,
asıl üzerinde durmamız gereken Suriye’nin kuzeyinde çöreklenmiş bir terörist
yapının; PKK/PYD’ve türevlerini izale edilmesi hususunu gündeme getireceğim.
Küresel emperyalistlerin
terör üretmek üzere Suriye’yi eğitim alanı seçmeleri, uzun zamandan beri
bölgede emperyalistlerin müdahalesini kolaylaştıran ve meşrulaştıran yaklaşımı
yeni bir sürece evirilmesi, istediklerini alan küresel emperyalistlerin, yalnız
bıraktıkları Suriye yi, bilinmeyen bir geleceğe doğru sevk etmiştir.
İsrail’in milli hedefleri
arasında ifade edilen Suriye coğrafyası, çaresiz bir durum sergileyen Eset’in
yönettiği Suriye devleti, mevcut durumunu koruyamayacağını görebiliyoruz. Eset sonrası, zayıflamış ordu ve savunmaları,
Suriye’yi İsrail için açık hedef yapabilir mi? Bu durumu, “muhaliflerin”
devleti ele aldığında gerekli strateji ve taktik yönden hazırlıklarını yapabilmiş
mi? Bunu düşünmek zorundayız. Zira düzenli ordusu dahi Suriye’yi koruyamazken,
“Eset rejimi sonrası” muhtemel bir taarruza nasıl cevap verebileceği, düşünülmesi
gerekmektedir.
İkinci en önemli problem
ise farklı etnik yapılanmaların münhasır bölgeler talep ederek, Suriye coğrafi
bütünlüğünün kaybolmasına dönük endişelerdir.
Tahammül sınırlarını
zorlayan, bazı tavırların, giderek, küstahlığa, aşağılamaya ve muhatabını
ciddiye almayan bir şımarıklığa varması, Suriye’yi yönetenlerin gözlerini
karartmış, gelecekleri ile ilgili öngörüden mahrum duruma düşmüşlerdi… belli
ki,“Sü uyur düşman uyumaz” özlü sözü, onların hayatlarında olmamıştır. Çünkü
devlet olma gelenekten geleceğe uzanan bir olgudur ki, genlerimize de sirayet
etmektedir.
Çok hızlı bir seyirle,
takibine yetişemediğimiz gelişmeler, nihayete erdiğinde, mücadelenin özü, o zaman başlayacaktır. Bu
duruma dair, muhalif gurubun geçici başkanı Abdurrahman Mustafa, işaret ettiği
meseleler ışığında, çok uzun ve dikkatlice hazırlanmış programın, yorgun Suriye
halkını kapsayacak demokratik bir yapılanmaya işaret etmektedir.
Bir çekinceden
bahsetmemiz gerekmektedir. O da; Fırat’ın doğusunda kümelenmiş ve küresel
emperyalizmin uşaklığını yapan PKK/PYD guruplarıdır. Demokratik yapı içine
alınmaları, Suriye halkının “izzeti haremine tecavüz” sayılacağını bilmemiz
lazım.
Bu çerçeveden
baktığımızda, PKK/PYD ’yi, türevlerini, barışa
susamış bölgeden sökülüp atılmaları elzemdir. “Kime köpeklik yapıyorlar iseler,
sahiplerinin kapılarında çöreklenmeleri gerekir.”
Üzerinde özellikle
durmamız gereken husus, PKK/PYD’lilerin Mümbiç ve Ayn-el Arap(Kobani) yerleşkelerinden
tamamen sökülüp atılmaları olmalarıdır. Varlıklarına tahammül etmediğimiz bu
yapı, efendilerinin beslemeliğinin bedeli olarak, bu aziz topraklardan
uzaklaştırılmaları gerekir.
Bilmemiz gereken en
önemli husus, ülkemizin bütünlüğüne kast eden ve İsrail hedefleri için öncü
birlik(piyoner) olarak hareket eden PKK/PYD ve türevlerinin sınırlarımıza yakın
bölgelerde ve Suriye toprakları içinde Fırat’ın doğusunu kontrol altına almış
olmalarıdır. Bizim için hayati önem taşıyan bir husustur. Zira sınırlarımızı
ihlal etmek üzere sürekli teyakkuz halindedirler. Bu durum görünmeyen bir
hususun da ifadesidir. Şöyle ki; sınırlarını sınır ötesinden korumak üzere,
İsrail’in geliştirip bölgede şekillendirdiği bir “teröristan” yapılanmasıdır.
İkinci önemli husus,
Şengal dağı etekleri, Dahuk, Sincar ve Laleş, Türk düşmanlığı için tarihi önem
arz eden bir konumda ve PKK/PYD ve türevlerinin üretildiği mezbeleliktir.
Sunumlarını ise Ayn-el arap yani Kobani’de yapılmaktadır. Dolayısıyla Kobani
aynı zamanda Sincar bölgesinin özelliğini gizleyen bir sembol konumdadır.
Bu sebeple, zinhar bu
coğrafyada, bu bölgelerin Mehmetçiğin kontrolüne girmesi, aynı zamanda bölücü
hareketin direncinin kırılması anlamına gelmektedir. Buna mukabil, İsrail’in
hedeflerine doğru giden döşenmiş yolların da akamete uğraması söz konusu
olacaktır.
Suriye de harekâtın başarısının tescili, Rakka
ve Deyrizor şehirlerinin de kurtulmasına bağlıdır. En önemlisi, Fırat doğusu
ile Suriye coğrafyasının bütünlüğünü sağlamak esas alınmalıdır.
Bu meyanda, Ülkemizin de
güney sınırlarını güven ve emniyet altına alabilmesi için Suriye sınırlarının
altmış kilometrelik alanını kontrol altına almayı devletler hukukunun gereğince
yapması son derece önemlidir.
Demokratik yapılanmada,
Halep Türkmenleri, Suriye özgürlüğü harekâtında gösterdiği gayret ve iradenin
yönetim oluşturulurken göz ardı edilmemeli, oldu-bitti ile neticelenmemelidir.
Etnik farklılıkların,
demokratik ve insani çerçevede ele alınarak, “farklı düşünmek, farklı olmak,
insan olmanın gereğidir.” Kapsamında devletin yapılanmasında temsil hakkını
anayasal güvenceye bağlamak huzur ve barışın sürdürülebilir bir zeminde
oluşmasını sağlayacaktır.
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR