İnsanoğlu, varlığını sembollerle ifade etmesi tarihi kayıt altında olmasına rağmen kesin olarak sembolleri ne zaman kullanmaya başlandığ...
İnsanoğlu, varlığını sembollerle ifade etmesi tarihi kayıt altında olmasına
rağmen kesin olarak sembolleri ne zaman kullanmaya başlandığı hususunda bir
veri yoktur.
Aslında arkeoloji bilimi, semboller bilimidir. İnsan düşüncelerini,
duygularını, inançlarını ve hayatta kabul ettiği kültürel formları ve
ritüelleri sembollerle ifade ettiği insanlık tarihi kadar eskidir.
Değer yargıları farklı toplulukların “alametifarikası” ve birbirinden
ayıran yegâne olgudur. Sosyal, ekonomik, kültürel ve sosyolojik olarak tarihe
kayıt düşürülen düşüncelerin de ifade biçimidir. Ant dağlarında Aztek ve Maya’lara
ait semboller, Asya steplerinde kurganlardan çıkarılanlar, doğu Asya’da buda ve
Brahmanlara ait semboller hep aynı anlamı taşırlar.
Anadolu ve ön Asya’yı münhasır değerlendirmek gerekir. Zira Mısır
coğrafyasını da içine alan bölge insanlığın kültür mirası sayılabilecek, “ölü
medeniyetler” ülkesi hükmünde, zamanlara işaret eden sembollerle bilinmektedir
ve kabul edilmektedir.
Bu meyanda her sembol sahibinin varlığına işaret etmek suretiyle değerli ve
saygın bir konumdadır. Zira insanlığın bidayetine yolculuk yapmanızı sağlayan
işaret taşlarıdır. Vefa göstergesidir.
Bu konuyu, Türk milli takımının Avrupa şampiyonasında, bütün Türklere ait
“bozkurt” sembolü ile sevincini izhar etmesinden sonra, UEFA tarafından
müsabakalarından men cezası verilmesinden dolayı ele aldım.
Bu mücadelenin çok uzun zamandan beri mücadelesini Avusturya Türk Federasyonu
Başkanı Sayın Ali Can’ın verdiğini takip etmekteyim.
Üniversiteden emekli olduğum süreye kadar, “Has bel kader” Türk Dünyası Öğrenci Topluluğunun akademik
başkanlığını yapmam münasebetiyle, Ali Can’ın Avusturya mahkemelerindeki mücadelesine destek
olmak üzere, Hukuki mesnet teşkil edecek, “Türk illerinde Bozkurt kavramının, milli
kültürümüze ait kabul edilmiş bir değer” olduğu yönünde; Azerbaycan, Güney
Türkistan (Afganistan),Özbekistan, Kazakistan, Tataristan, Kafkas toplulukları,
(Ahıska, Mesket Türkleri, Çeçenler, Çerkezler,
Osetler ve bilumum Adıgeler) Güney Azerbaycan-İran Türkleri, Suriye
Türkmenleri, Kerkük-Musul Türkmenleri, Türkmenistan ve balkan Türkleri öğrenci
topluluklarının kendi illerinde “Bozkurt” kavramının değer olarak kabulü ile
ilgili çalışma başlattık. Ancak mahkeme sürecine yetiştiremedik. Bu, benim
başarısızlığım olarak kendi haneme yazdığım bir durum olarak ta kabul
edilebilir.
Ancak gönüllü bir arkadaş gurubu ile
görev şuuru içinde, kültür hayatımıza, bütün Türk illerinde “bozkurt”
sembolünün dünyaya sunabileceğimiz bir kıymette, çalışmayı düşünmekteyim.
Bu çalışma, dünya milletlerinin kabulüne sunulmasına dönük çalışma olacağı
için, Kiril’ce, Çince, Farsça, Arapça ve Latince kaynaklarında taranmasını gerektirebilir.
Kapsamı esas alındığında, bütün dünya dillerine çevrilerek, diplomatik ve
akademik ziyaretlerde hediye olarak takdim edilebilir.
Öncelikle ülkemizde “Çakalları” bu konuda kabul çizgisine getirmek ile işe
başlamak gerekebilir.
Sonuç olarak; jeopolitik stratejistler,2050 yılına kadar büyük Türk
ilhanlığının varlığına kendilerini alıştırmaktadırlar. Ancak meriyetteki sistem
ve sistemin sadakatle bağlı hamilerinin olmasına rağmen bu tahakkuk edecektir.
Batı dünyası, bir futbol müsabakasında; Merih DEMİRAL evladımızın
sergilediği “bozkurt işareti” karşısında sergilediği dehşet ve korkuyu anlıyor
ve onları yadırgamıyorum. Hatta dünya kamuoyuna mal ettikleri, hatta yersiz ve
haksız “tahkim” kararı ile de, kendileri
sevimsizlik toplarken, bozkurdun reklamına vesile olmuşlardır. Belki
milyonlarca lira para harcasak o kadar etkisi olmayabilirdi.
Her milli formadaki arma ve her takımın arması, bir kültürel derinliğe ait
bir sembol olduğunu görmeyecek kadar basitleşen batıyı istihza ile kınamak
gerekiyor. Belki de en büyük tepki bu olur.
Nesim YALVARICI
YORUMLAR