Batı dillerinde şahsiyet kavramı “personality” (İng.), “personalité” (Fr.) kelimeleriyle ifade edilir. Şahsiyet ve onunla ilgili benlik,...
Batı dillerinde şahsiyet kavramı “personality”
(İng.), “personalité” (Fr.) kelimeleriyle ifade edilir. Şahsiyet ve onunla
ilgili benlik, kendilik, kimlik gibi kavramlar Türkçe’de ve modern Arapça’da
kullanılmaktadır. Karakter ise daha çok ahlâk ağırlıklı bir anlam içerir.
Şahsiyetle karakterin en önemli farkı, şahsiyetin bir kişiyi tanımlayan ve hem
doğuştan gelen hem de sonradan kazanılan özellikleri ihtiva etmesi, karakterin
ise kalıtımsal etkiler, soydan gelen özellikler ve olgunlaşmanın bütününden
oluşmasıdır (Sillamy, s. 52-53). Buna göre karakter şahsiyet kavramına
dahildir. (İslam Ansiklopedisi)
Barış; insanların ve doğanın birbirlerine zarar
vermeksizin etkileşimini dile getirir. İnsanın ve doğanın kendini
gerçekleştirememesine, yabancılaşmasını ortadan kaldırmaya yönelmek, kendini
gerçekleştirmeye olduğu kadar türdeşine ve doğaya da kendini gerçekleştirmesi
için mücadeleye girişmek anlamına geleceğinden, herkes herkesle ortakça
dayanışmalıdır.
Barış,
insanca yaşayabilmek için en ideal ortamın sağlanabileceği, hayat iklimidir.
Barış ortamında, her mevsim bahar gibidir. Umut vardır. Güzellik vardır. Sevgi
vardır.huzur ve esenlik vardır. Gelişme dinamiğinin yegane enerjisi barıştır.
Barış;
elle tutulan,gözle görülebilen bir nesne değildir. Ilık esen,insanı huzura
kavuşturan,çiçekleri dölleyerek meyve vermesine vesile olan rüzgar gibidir.
Göremezsiniz, ancak hissedersiniz.
Barış;
Kurt ile kuzunun haklarının korunduğu, herkesin,herşeyin varlığına kast
edilmeden doğasına uygun yaşamasına imkan veren bir atmosferde yaşamak
prensibidir.
Barış
ortamında,paylaşmak,dayanışma, gelişme,sevgi,huzur,sanat, edebiyat,
estetik,adalet,ahlak ve kardeşlik duygusu gibi değerlerin oluşması gelişmesi ve
yaşam bulması sağlanabilmektedir.
Barışın
karşı düşüncesi, tehdit, terör,korku, zorbalık ve güven duygusundan
uzak,sürekli korku ve kuşku içinde yaşamaktır. Endişe ve tehlikelerin var
sayıldığı bir ortamda, insanlığa ait hiç bir değer ve değerler sistemini bulmak
mümkün değildir.
Insanlık
tarihi boyunca,insanlık adına kat edilen merhale ve mesafeler, barış ortamında
vücuda gelmiştir.
Barışın
egemen olmadığı iklimlerde, huzur ve mutlulkla ilgili aryış başlar ve sahip
olduğu yer ve yurdunu terk ederek,göç etmeyi ve yeni iklimlerde,kendisi için
yaşama alanlarının umudunu hayata geçirir. Göçün ne getireceği ve nasıl bir
iklimde yaşayabileceğinizi bilemezsiniz, kendi hayatınıza yeni bir rota,yeni
bir başlangıçla sürdürmeye çalışırsınız. Fırsat ve imkanların olup olmayacağı,
gideceğiniz yerde var olan barış ortamı belirler.
Yani
insanca yaşayabilmek için göç ettiğiniz yerde de barışa ihtiyaç vardır. Sürekli
teyakkuzda, bir eliniz sürekli olarak kendinizi korumak üzere savunma
pozisyonunda olması, acı bir şey…
Can
ve mal güvenliğinin olmadığı, güç devşirmiş kişilerin veya gurupların gücünü
insanlar üzerinde silah olarak kullanması,olagelmiş bir durumdur. insanlık
hukukunun korunması bakımından değerlendirilmesi gerkir.
Barışın egemen olması için, hukukun üstün bir
değer olarak Kabul gören ve yönetim prensibine dayanan,insanların ortak değer
olarak Kabul edeceği bir “hukuk devleti” olgusuna ihtiyaç duyulmaktadır.
Günümüzde,insanlığın
büyük ölçüde ihtiyaç duyduğu husus; hukukun egemen olduğu devlet yapısıdır.
Birlikte yaşama prensiplerini esas alan devlet yapısı,hukuki tanım ile devlet
hüviyeti kazanır.
Bir
devletin çağdaşları ile birlikte güven içinde yaşaması, sağlayacağı barış
ortamı ile elde ettiği birlik ruhu ve kuvvetidir.
Iç
barış ile sağlanan güçlü bir devlet, sağlıklı ve saygılı bir iletişim, üretimde
verimlilik, nitelikli eğitim,mutlu bir toplumsal doku, adaletli bir paylaşım,
toplumsal şahsiyetin oluşmasını sağlar.
Genel
geçerliliği olan bir Kabul vardır; kişi kendisine saygı
gösterirse,etrafındakilerde ona saygı ögsterir. Saygın devlette de durum budur.
Eğer kendisine değer verir, toplumsal ahenk içinde yaşamayı başarır ise Kabul
edilir ve saygı görülen bir devlet olma hakkı elde eder.
Devlet;
vatndaşlarına,herkesi kapsayacak,hak temelli ve yardım temelli destekleri hak
sahiplerini ayırmayacak bir kapsayıcılıkla yaparsa, devlet ve millet güvenini
tesis eder. Bu sayede,her vatandaş, devletin müesses nizamının korunmasını
kendi hakkı gibi korumak durumunda kalır.devlet millet kaynaşması,bu sayede
ihdas edilmiş olur.
Millet
bütünlüğünü sağlamış bir devlet, şahsiyet kazanmış bir devlettir. Kamu
hakları,kişi hakları kadar kutsaldır. Kamu mallarının
(taşınır-taşınmaz)korunmasını ahlaki ve kalıcı bir davranış haline getiren bir
kültürel doku,devletin işleyişine estetik bir değer katar.
Bir
arada yaşamaya karar vermiş toplulukların,yaşantı yoluyla elde ettiği maddi ve
manevi değerler bütünü kültür olarak Kabul edilmektedir. Kültür birliği ise
ortaklaşa yaşama biçiminin sistemleşmiş halidir.
Günümüzde,
“Büyük Türk ilhanlığı”(Turan) idealinden bahsedilirken,dostun
sevindiği,düşmanın ise endişe ile karşılamakta olduğu bir hakikattir. Dostunda,
düşmanında varlığını tanımakta tereddüt etmeyeceği yegane güç, şahsiyet bul muş
bir devlettir. Kendi hakkını korurken, başkalarının hakkının zayi olmamasını da
düşünebilen ve üzerinde yaşadığı evreni bir barış iklimine dönüştürebilen
şahsiyetli devletin ikame edilmesi, herbirimizin,milletimize ve devletimize
karşı,milli ve insani görevidir.
Nesim
Yalvarıcı
YORUMLAR