Bu yazımı, kokuşmuş medeniyet ve sistemin, şehirlerimizi “ (getirim) rant alanı” olarak düşünenlere karşı yeniden dirilişimize sevdalı, ...
Bu
yazımı, kokuşmuş medeniyet ve sistemin, şehirlerimizi “ (getirim) rant alanı”
olarak düşünenlere karşı yeniden dirilişimize sevdalı, Türk medeniyetini
tasavvur edenlere hitaben yazıyorum.
Özgün
bir medeniyet tasavvurunda, şehir ve şehirlilik, insanın huzurlu ve mutlu
yaşamasının temeli ve teminatıdır. Siyaset erbabı, dünyanın yeni bir anlayışa
doğru evirileceğini görmeli ve kendi özgün medeniyetini tasavvur ederken,
insanlığın yaşadığı ve bilimsel temellere dayalı bir şehir ve şehirlilik
bilincine katkı sağlamalıdır.
Mevcut
haliyle, şehirlerin yaşanmaz, şehirliliğin anlamsızlaşması, hem medeniyet
tasavvurunda, hem medeniyet inşasında bizi çağdaşlarımızın gerisinde
bırakacaktır. Endişelimizin olması, meri yasalarla inşa edilmiş şehirlerimizi
gözlerken verebiliyoruz.
Türkiye de siyaset, kişisel menfaatler
üzerinde işlemektedir. Toplumsal menfaatler ise ikinci derecede işler hale
gelmiştir. Genel siyaset ilkeleri ise, toplumsal ihtiyaçları öncelemektedir.
Yasalarla belirlenen temel hak ve hürriyetlerin işleyişine fırsat verecek
siyasi kararlar, kendilerini, toplumdan üstün gören güya “elitlerin” onayına
bağlı olarak yürürlüğe sokulmaktadır.
Onlarca
örnek verebilecek uygulamalar vardır. Mesela, herhangi şehirde yol yapmak üzere
stratejik planlamada yer alacak bir icraatın, siyasi partiye ne
kazandırabileceği, yolun güzergahındaki arazilere nasıl getirim (rant)
sağlayacağı hesap edilmektedir. Oysa, bir ana arter yol yapılacağı zaman,
şehrin insanlarına kazandıracağı konfor ve kolaylık, şehrin ulaşım yoluyla hava
sirkülasyonuna sağlayacağı imkan, nazım ve mevzi plana uygunluğu, aynı zamanda,
muhtemel iklim ve jeolojik ölçümlerde sağlam (stabil) bir zemine riayet
edilmelidir. Aynı zamanda, enerji ve su kanalizasyonunun da birlikte
oluşturulabileceği tasavvur edilmelidir. Öncelik bu olmalıdır.
Hava
akımının yıllık rüzgâr rejimi göz önünde bulundurulmalı, sürücü emniyeti
bakımından da, güneşin sabah-akşam güzergâhları göz önünde bulundurulmalıdır.
Medeniyet
tasavvurunda, şehir ve şehirlilik, toplu yaşama kültürünün gelişmesine fırsat
ve imkan verecek şartlarda düşünülmelidir. Tarıma elverişli arazilerde imar
planlamalarının yapılması, gelecek nesillerin hayatını zorlaştırıp, onların
tabiatın onlara sunacağı değerlerden mahrum olmalarını gerektireceğini
düşünerek, ekim-dikim alanlarını yani Tarımsal verimliliği olan arazilerde imar
uygulamalarına gidilmemelidir. Ülkemizde hangi şehre gidersek gidelim manzara;
verimli arazilerin imara açılmak suretiyle, geleceği ipotek altına alınan
şehirleri gelecek nesillere devredeceğimizi görebilmekteyiz.
Ortak
kullanım alanlar; okullar, parklar, spor tesisleri, camiler, mukim insanların
eşit mesafede olmaları esas alınmalıdır. Birinin arazisi değerlensin diye ortak
kullanılan tesis ve yapıları uygun olmayan yerlerde imar etmek, en azından
haksızlık olur.
Çocuk
eğitim ve oyun alanları, kültür ve sanat merkezleri, yaşlı yaşam üniteleri
mümkün oldukça, toplumsal bütünleşme (entegrasyon) içinde ve göz önünde
bulunmasına dikkat edilmelidir.
Güvenlik
ve sağlık birimleri ise bu sosyal kurumları en rahat gözleyebilecekleri ve
ulaşabilecekleri şekilde konumlandırılmalıdır.
Günümüz
teknolojisini ve gelecekte evirileceği noktalar göz önünde bulundurularak,
trafik, alışveriş merkezleri, iş üretim ve sanayi merkezleri, insanların duygu
ve düşüncelerinin ifade edebileceği eğlence ve güzel sanat ortamını, yapılacak
ameliyenin özelliğine uygun tasavvur edilmelidir.
Doğal
afetlere karşı tedbir olacak şartlarda imar esasları, yine doğal afetlerde
toplumsal dayanışmaya imkân verecek yaklaşımların göz önünde bulundurulması
esas alınmalıdır.
Nefes
alabilen şehirler için ağaçlandırma sahaları, yaşam alanlarının bulunduğu
yerlerde peyzaj planlamaları zaruret haline getirilmelidir. Arazinin dokusuna
uygun bitkilerin tercih edilmesi, hem ekonomik ve hem de, endemik türlerin
korunması anlamına gelecektir.
Şehrin
merkezi noktası, şehirde yaşayan insanların tarihi ve kültürel hafızasını
oluşturabilecek yapılanmaların sembol bir yapı ile oluşturması, milli devlet
bakımından son derece önemlidir.
Elbette,
eğitimini imar ve şehircilik üzerinde yapmış, sosyal psikoloji, inşaat
mühendisleri, harita ve topoğrafya mühendisleri, tarih ve kültür alanında
otorite kişilerin şehrin medeniyete ve insanlığa kazandıracakları ile ilgili
bir koordinasyon kuruluna gerek duyulur. İklim, sağlık, malzeme türü, Şekil ve
görüntü birliğine, binaların dikey veya yatay özelliğine, su kaynaklarına ve
enerjiye ulaşımındaki şartları belirleyen ve uygulanmasında taviz verilmeyecek
şehir yasasına da ihtiyaç vardır.
Mevcut
durumda bu uygulamayı siyaset erbabının kararlılığı ve devletin şehir ve şehirliliğe
bakışının yasal zeminde işletilmesine bağlıdır. Bunu taahhüt edebilecek bir
siyasi kadro ve parti var mıdır? Bilemiyoruz. Ancak olmaması için de sebep
yoktur. Yeter ki, geleceğimizi ipotek altına alan mevcut duruma tavır alma
kararlılığı gösterebilelim. Gerisi ağırda olsa gelecektir.
Nesim
Yalvarıcı
YORUMLAR