İRAN NEREYE GİDİYOR?

  İran, uyguladığı siyaseti ile hem dünyayı, hem de bölgeyi tehlikeli bir atmosfere sürüklemiştir. Bu gün dünyanın gözü kulağı İran merkez...

 


İran, uyguladığı siyaseti ile hem dünyayı, hem de bölgeyi tehlikeli bir atmosfere sürüklemiştir. Bu gün dünyanın gözü kulağı İran merkezli takip edilen siyasetlerdedir.

Tahran’da suikasta uğrayan Hamasın siyasi Büro başkanı İsmail Haniye öldürüldü.

İran, 2010 yılı itibarıyla ülkenin üst düzey yetkililerini ve bilim insanlarını hedef alan suikast ve sabotajlara maruz kaldı.

Ülkenin nükleer programında görev alan nükleer fizikçiler ile İsrail ve bazı Batı ülkelerini endişelendiren balistik füze programının başındaki isimleri hedef alan suikastlar, nükleer ve askeri tesislere düzenlenen sabotajlar, yaklaşık 12 yıldır devam ediyor.

Nükleer alanlarda çalışma yürüten İranlı bilim insanlarına yönelik suikastlar zinciri, Tahran Üniversitesinde fizik profesörü olarak görev yapan Mesud Alimuhammedi'nin 2010'da öldürülmesiyle başladı.

Kuantum fiziği ve temel parçacık fiziği alanlarında çalışmalarıyla bilinen Alimuhammedi, 12 Ocak'ta evinin önünde motosiklete yerleştirilmiş bombanın patlatılması sonucu hayatını kaybetti.Saldırıda Alimuhammedi'nin eşi de yaralandı. İran, saldırıyla ilgili İsrail ve ABD'yi suçlarken, Washington suçlamaları kabul etmedi.

Aralık 2010'da saldırının faili olarak yakalanan Mecid Cemali Feşi adlı zanlı, sorgusunda suikasta ilişkin rolünü itiraf etti. Tel Aviv'de İsrail İstihbarat Teşkilatının (Mossad) eğitiminden geçtiğini ve suikastı İsrail adına işlediğini anlatan Feşi, suikast karşılığında Mossad'ın kendisine 120 bin dolar ödediğini de açıkladı.Yargılandığı mahkeme tarafından 2011'de idama mahkum edilen Feşi'nin cezası, tutuklu bulunduğu Tahran'daki Evin Cezaevinde 2012'de infaz edildi.

29 Aralık 2010'da saldırganlar, bu kez Şehid Beheşti Üniversitesinde nükleer alanda çalışmalar yürüten iki profesörü hedef aldı. İran Atom Enerjisi Kurumu bünyesinde kuantum fiziği alanında çalışmalar yapan Profesör Mecid Şehriyari, seyir halindeki aracına yerleştirilen uzaktan kumandalı bombanın patlatılması sonucu yaşamını yitirdi.

Aynı gün Şehid Beheşti Üniversitesinde nükleer fizik profesörü olan Feridun Abbasi'ye de aynı yöntemle suikast girişimi düzenlendi ancak Abbasi, saldırıdan ağır yaralı olarak kurtuldu.Suikasta kurban giden bir diğer nükleer fizikçi Daryuş Rızainejad ise 23 Temmuz 2010'da Tahran'da eşi ile çocuğunu kreşten aldıktan sonra motosikletli saldırganlar tarafından açılan ateş sonucu öldü.

Dönemin İran Meclis Başkanı Ali Laricani, saldırının ardından ABD ile İsrail'i "terör eylemiyle" suçladı ancak dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Victoria Nuland, saldırıyla ilgilerinin olmadığını savundu.

İran füze teknolojisinin mimarı olarak anılan Tuğgeneral Hasan Tahrani Mukaddem de 12 Kasım 2011'de Tahran yakınlarındaki bir füze üssünde yaşanan devasa patlamada hayatını kaybetti.Patlamada Mukaddem ile 17 asker de ölürken, Tahran'a 20 kilometre mesafedeki Şehid Müderris Füze Üssünün büyük bir bölümü patlamada tahrip oldu.

İsrail'in "Yediot Ahronot" gazetesi, 14 Kasım 2011'de Mossad'ın İran'da terör örgütü kabul edilen Halkın Mücahitleri Örgütü içerisinde yapılanarak söz konusu saldırıyı gerçekleştirdiği iddia etti.

Natanz'daki uranyum zenginleştirme merkezinde görevli nükleer fizikçi Mustafa Ahmedi Ruşen de 11 Ocak 2012'de Tahran'ın doğusundaki Allame Tabatabai Üniversitesinin yakınlarında arabasına yerleştirilen bombanın patlatılması sonucunda yaşamını yitirdi.

ABD'de haftalık yayın yapan Time dergisi 13 Ocak 2012'de Batılı istihbarat yetkililerine dayandırdığı haberinde, İranlı nükleer fizikçileri hedef alan suikastların ardında İsrail'in olduğunu ve Ahmedi Ruşen'in de bu suikastlar zincirinin kurbanı olduğunu yazdı.

Saldırılarla ilgili suçlanan İsrail'den ise suikastleri resmen kabul eden bir açıklama gelmese de, Batı medyasında saldırının Mossad tarafından gerçekleştirildiğine dair haberler yer aldı.

MOSSAD’ın eski başkanlarından Yossi Cohen de Haziran 2021'de İsrail televizyonunda yaptığı konuşmada, Fahrizade suikastının ve diğer suikastlerin doğrudan sorumluluğunu üstlenmeden, MOSSAD’ın "gözetimi altında" olduğunu söyledi.

İran, genel görüntüsü itibarı ile batının veya diğer bir deyiş ile küresel emperyalizmin hedefinde görülmektedir. İşin aslı öyle mi?

Yoksa batı ile ortaklaşa bölgede operasyonel faaliyetlerle dünya hâkimiyet teorisinde ifade edilen coğrafyalarda, etkin olmak mı istiyor? Belki de gelişmeler bu açıdan bakmak daha sağlıklı olacaktır.

İran, kendi sınırları içinde veya yakınında savaşmaktan kaçınmaktadır. İran- ırak savaşından çok büyük bir ders çıkarmış görünüyor. Onun için “sınırlarını, sınır ötesinden korumak” suretiyle savaşı sürdürmektedir. Vekalet savaşları olarak ta ifade edilen bir yöntem ile şii hareketinin İslam coğrafyasında etkisini arttırmak ve bütün İslam coğrafyasını hadiselere çekmek üzere hinterlandındaki ülkelerde, Hizbullah, Haşti Şabi ve Hamas gibi örgütler vasıtası ile, Yemen, ırak, Suriye, Lübnan, Filistin ve kısmen Türkiye de, varlığını sürdürerek, hedeften kaçmaya çalışmaktadır.

Bir başka açıdan görülen durum ise; İran devleti içinde, molla rejimine muhalif olanların temizlenmek üzere, İsrail ile ortak eylemler mi yapmaktadır? Öldürülen her İran üst yetkilisinden sonra herhangi bir karşılığının olmayışı, bu düşünceyi gündeme getirmektedir. Aynı zamanda, İsrail Gazze savaşında, İran politikalarına karşı çıkanlar ise İsrail -İran müşterek istihbaratı ile tabir yerinde ise nokta atışları ile öldürülmeleri akla en yakın düşünce gibi gelmektedir.

İran, kendi sınırlarına yakın noktalarda neden savaşmak istememektedir? Çünkü içeride uyguladığı rejimin baskısından kurtulmak isteyen kitleler ve uyguladığı “Fars şovenizmi” sebebiyle, hem Beluciler, hem Araplar, hem de Türklerin kontrolü ele alacakları korkuları mevcuttur.

Esasen, görünen şudur ki, İran birkaç parçaya ayrılacağı iddiası giderek kuvvet bulmaktadır. Ancak Yahudilerin ve batının İran’ın yapısının bozulması halinde, müttefik olarak politika uygulama noktasında alternatif arayışları henüz karşılık bulmamış olduğunu görmek gerekir. Yani hali hazırda İran, batı ittifakının en önemli paydaşı olma özelliğini korumaktadır. Yoksa yapılan bunca öldürme olaylarına karşı, cevap veremeyişleri nasıl anlaşılabilir ki?

Kaçar hanlığının yıkılışını temin eden güç, İngilizler ve Yahudilerdir. Bu günkü İran’ın kurucuları arasında ve varlığını denetimde tutan gücün işleyişini ne acıdır ki, Yahudiler sağlamaktadırlar. Molla rejiminin de kontrolü Yahudilerin elinde olduğu gün gibi aşikârdır. Yahudilerin silahlanmalarını sağlayan yegâne olgu, İran’ın gereksiz ve etkisiz İsrail düşmanlığıdır. Molla rejimi kurulurken, Siyonist Yahudileri ortadan kaldıracağız beyanatları, Yahudilerin nükleer güce sahip olmasını sağlayan bir silahlanmaya gitmesinin gerekçesi olmuştur. Bu dahi müşterek siyaset anlamı taşımaktadır.

Yahudi okullarında, İbrani dili ve İbrani inancı müfredat kapsamında hiçbir müdahale görmemektedir. Ne var ki, başka bir milletin; özellikle Türklerin, ne kültürel hakları, ne de dillerine karşı en ufak bir tolerans yoktur.

Pezeştiyan’ın çırpınmaları tedbir arama politikaları, beyhude gayretten öteye geçmemektedir.

İran, doğuda Belucilerin baskısında, kuzeyde Türklerin, güneyde Arapların baskısını kırıp bütünlük sergilemek istiyor. Ancak güven bunalımı yaşamaktadır. Önümüzdeki süreçlerde batıya yerleştirdikleri Kürtlerinde bazı siyasi hakların peşinde olacakları bir vakıadır. Zira Kürt siyasetinin kontrolü, Yahudilerin elindedir.

 Bu sebeple de, savaşı sınırlarının dışında sürdürmek ve İran halkının hissiyatına dönük, “güçlü İran” imajını sergilemeye çalışmaktadır. Bu durum ise sürdürülebilir değildir. Zira yoksulluk içinde kıvranan halk, ülke kaynaklarının mollalar arasında paylaşılması, mollaların yurtdışına para kaçırmaları artık ayyuka çıkmış bir hakikat olarak hemen her kes tarafından bilinmektedir. Ve Fars şovenizmi, kendisi dışındaki bütün unsurları,-Yahudiler hariç- yok sayarak her gün ülke birliğinden birer tuğla sökmektedir. Bu ise İran’ın bölünmesine giden mukadder bir sürecin işaretçisidir.

Bütün bu uygulamalar, büyük İsrail devletinin alt yapısını oluşturmaya dönük öncü hareketler olarak siyasi tarihe yazılacak hakikatlerdir.

Nesim Yalvarıcı

 

YORUMLAR

Ad

Makale,131,Şiir,12,
ltr
item
Nesim Yalvarıcı Blog: İRAN NEREYE GİDİYOR?
İRAN NEREYE GİDİYOR?
Nesim Yalvarıcı Blog
https://www.nesimyalvarici.com/2025/08/iran-nereye-gidiyor.html
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/2025/08/iran-nereye-gidiyor.html
true
4680738629484459283
UTF-8
Tüm Yazılar Görüntülendi Hiç yazı bulunamadı TÜMÜNÜ GÖSTER Devamını oku Cevapla Cevabı iptal et Sil Yazar: Anasayfa SAYFALAR GÖNDERİLER Hepsini gör SİZİN İÇİN TAVSİYE EDİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH TÜM GÖNDERİLER İsteğinizle eşleşen bir yayın bulunamadı Anasayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Paz Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis Mayıs Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara şimdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago 5 haftadan daha önce Takipçiler Takip et BU PREMIUM İÇERİK KİLİTLENDİ ADIM 1: Bir sosyal ağda paylaşın 2. ADIM: Sosyal ağınızdaki bağlantıyı tıklayın Tüm Kodu Kopyala Tüm Kodu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalandı Kodlar / metinler kopyalanamıyor, lütfen kopyalamak için [CTRL] + [C] (veya Mac ile CMD + C) tuşlarına basın İçerik Tablosu