0n iki gün süren İran-İsrail savaşının bir “tiyatro savaş” olabileceğini, daha önce yazmıştım. Gerekçelerinin muhtemel ipuçlarını da ver...
0n
iki gün süren İran-İsrail savaşının bir “tiyatro savaş” olabileceğini, daha
önce yazmıştım. Gerekçelerinin muhtemel ipuçlarını da vermiştim. Çünkü devlet ciddiyetinden uzak bir ABD ve TRUMP
YÖNETİMİ, gözü dönmüş İsrail’in, siyasi ikbalinden başka hiçbir düşüncesi
olmayan Binyamin Netenyahu (BİBİ); İran’la dalaşarak, durumdan vazife çıkarmak
üzere, saldırıda bulunmuş ve on iki gün sürecek tiyatrolarını başarı ile
oynamışlardır.
İran,
kendi içinde, Fars şovenizmi ve molla rejiminin İran devletin geleceğine dair
umut vermediği, takip edilen siyasetlerin, devletin ve milletin geleceğini
tehdit ettiğini iddia edenleri tasfiye etmek üzere, konumlarını, bildirerek
yataklarında ölümlerini sağlamıştır, onlardan kurtulmaya çalışmıştır. Üstelik
devlet töreniyle defin işlemlerini yaparak da prim kazanmaya çalışmıştır.
Bu meyanda,
nüfusu yüz bini bulan Yahudi cemaati ve PEJAK (İran PKK’sı), MOSSAD, İran
içinde ürettikleri insansız hava araçları ile İHA’larla, ilk gün hedefledikleri
noktaları vurmak sureti ile amaçlarını gerçekleştirdiler. Akabinde uçaklar ve
uzun menzilli roketler devreye sokuldu.
Bilahare
Türk nüfusunun yoğunlukta olduğu kuzeybatı İran, Yani Güney Azerbaycan’ın kalbi
hükmündeki Tebriz ve hinterlandını (Urmiye, Hoy, Selmast, Erdebil, Zencan bombalayarak,
Türk nüfusu tedirgin edip göçmelerini sağlamaya dönük bir hamle yapmışlardır. Yani
stratejik olmayan hedefleri vurdular. Oysa
zenginleştirilmiş, uranyum faaliyetlerinin yapıldığı lokasyonların hedef
alındığı, savaşın gerekçesi olarak bilinmekte idi…
Biliyoruz
ki, “öldürmeyen her darbe, güçlendirmektedir.” Bu tiyatro savaşta da bunu
görmek mümkündür. Zira Büyük Ortadoğu projesinde “Sünni İslam” devletlerinin
tümü çökertildi, Şii ve Vehhabi Müslümanlar ise, -anlaşmalı olarak- kavgalı
görünerek, bu bölgede giderek yükselen bir etkili güç konumuna getirildi. Bu
anlamda Sünni Müslümanların yaşadığı tek devlet, Türkiye kaldı.
Yine
İran içinde, Türk bölgelerinde silahlandırılan PEJAK’lılar, savaş süresince,
bölge insanını tedirgin ettiler. Irak ve Suriye içinde ise etkilerini
arttırdılar. Büyük Yahudi devletinin kurulmasında öncü güç olarak, varlıklarını
pekiştirdikleri PKK-PYD-YPG ve türevleri, giderek bölgede stabil bir yapı
kazandı.
İsrail’in
hedef olarak Türkiye’yi göstermesi, eş zamanlı olarak, İran’ın Azerbaycan’ı
hedef alması, tiyatro savaşın, gerçekte İran- İsrail’in dayanışma içinde
olduğunu gösterdiğini anlayabiliyoruz.
Erdebil’de
“aşure kutlamalarında” kendilerini ehlibeyt tarafı, Türkiye’yi emevi ve yezit
taraftarı göstermeleri, Türkiye’yi güney Azerbaycan’daki şii Türklerin hedefi
haline getirmeye dönük bir hamle olarak görülmektedir.
İran’a
yapılan saldırıların ilk gününde, F35 ler ile sınır ihlali yapıldığında, F16
lar ile karşılanmaları, Türkiye’nin nabzının ölçülmesi anlamına gelmektedir.
ABD
bölgede İsrail-İran kapışması ile Çin’den Avrupa’ya gidecek ticaret yoluna
engel olmak istemektedir. İran’ın kullanılabilmesi içinde zengezor koridorunun
açılmasına imkân vermemeye dönük bir teşebbüs olarak değerlendirilmektedir.
İran,
içten içe kaynamaktadır. Araplar, Lurlar, Beluciler ve güney Azerbaycan bölgesi
teyakkuzdadırlar. Önümüzdeki günlerde fars şovenizmi ve mollalar, İran’ın
kaynaklarını adil bir şekilde dağıtmadıklarında, molla rejimi kendi sonunu
getirmekte olduğunu görebilmeliyiz.
Sonuç
olarak, İsrail, arzı mevud ideali peşinde, nihai hedef olarak Türkiye’yi hedef
alan beyanatlarında, muhtemel hamlelerini planlamak konusunu, yetkililer
tarafından dile getirmektedirler. Bu hususta, iran –İsrail savaşı, sadece Sünni
Müslümanlarla mücadele ederek “şii hilalini” gerçekleştirmek isteyen bir
görüntüdedirler. ABD ise Çin ile yapılan ticaret yolunun önüne geçmeye ve Büyük
Türk ilhanlığı veya Turan birliğini önlemede, İran ile anlaşmaktadırlar. Bu ise
hem İsrail, hem de İran’ın Türkiye’yi hedef almasını sağlamaktadır.
Bu
hassas ve nazik dönemde, Türkiye’de hem iktidar hem de muhalefet, istikrarsız
bir durum sergilemektedirler. Bereket, Türk kahramanlığının ve Türk devletinin
şerefli ordusu her zamandan daha uyanık ve daha zinde bir durumdadır. Nesim
Yalvarıcı
YORUMLAR