Siyaset, hizmet etme sanatıdır. Modern dünyada,toplumun ve insanların ihtiyaçlarının karşılanmasında, sistem bütünlüğü içinde yetki tale...
Siyaset,
hizmet etme sanatıdır. Modern dünyada,toplumun ve insanların ihtiyaçlarının
karşılanmasında, sistem bütünlüğü içinde yetki talep edip,insanların geleceğini
ve bu gününü insan olarak var olan haklarını gözetmek üzere,alternatifler
üreterek yönetebilme becerisi içinde olanların (birey ve gurup) ortaya koyacağı
iradenin de adıdır.
Dünyadaki
eşitsizliklerin oluşması, siyaset üretememekten kaynaklanmaktadır. Siyaset,
gücünü beşeri ihtiyaçlarda bilgi yetersizliğini aşmış,yetkinlik (liyakat)
sahibi kişilerin yönetebilme süreçlerini, adalet, ahlak ve kararlılıkla
oluşturduğu ilkelerle yürürlüğe sokabilir. Insanlık tarihi boyunca yaşantı
yoluyla ürettiği değerler etrafında yaşama kararlılığını sergileyen toplumlar,
değerler bütünü içinde siyaset üretmektedirler. Değerlerden kuvvet almayan
siyaset, içte ve dışta destek bulamaz ve hayat bulamaz.
En
önemlisi de,siyaset üretemeyen toplumlar, siyaset üretebilen toplumlara ram
olmak durumunda kalırlar. Bu durumda üretilen siyaset, üretken toplum özne, ram
olan toplum ise nesne hükmüne düşer.
milletimiz,
yaklaşık dört asırdır nesne durumundadır. 1923-1936 dönemi hariç tutulursa,
siyaset üretemeyen bir kısır döngü içinde, milletin geçmişten getirdiği celadet
ve azametinin etkisi ile idare edildi. Asli cevherinden kuvvet alamadı. Dünde
bu günde temel ıstırabımız budur. Dün, “devşirmenin enikleri” siyaset üretmekte
idi, bu günde aynı minval üzere olan bir atmosferdeyiz. Kripto karakterler
devletimizi istila etmişlerdir. Üretilen siyasetler,toplumun ihtiyaçlarından
ziyade, dönmeler, ermeniler, araplar ingiliz muhipleri ve arap acem sevicilerin
ihtirasına dönük siyasetlerdir. Üretimden tüketime, güvenlikten
eğitime,adaletten ticarete,ziraatten hayvancılığa, geleceğimize dönük ayağı
yere basan bir siyasetin varlığına işaret eden bir emare yoktur.
Bu
husus, bir ülkü ve duyarlılık meselesidir. Yüksek ideallere sahip insanlar,
elindeki maddi ve manevi imkanları milletinin geleceği için, her gün bir önceki
günden daha iyi olabilecek temellere oturturlar. Efendimizin dediği; “iki günü
denk olan ziyandadır” ve Cenap Şahabettinin dediği gibi, “görebildiğin kadar
git, ordan ötesinide görürsün.”
Nesebi
gayri sahih insanların devletin iradesini dumura uğratmaktadırlar. Olabilecek
her hizmeti,”yapıyormuş gibi yaparak” engel olunmaktadır. Kalem ve kelam
kurnazları ile “cambaza baktırarak” gerçek meseleleri ötelemektedirler. Onun
için her on senede bir sosyal buhranlar, benzer sosyal ve siyasal problem
yaşamaktayız.
“Herkesin
yaptığı yanında kar kalmaktadır.”kimse hesap vermemektedir,hesapta
sorulmamaktadır. Bir önceki hesabı, sonar gelen “ibra” ederek, kendi
yanlışlarına zemin hazırlamaktadırlar. Zincirleme hatalar, teamül halini alarak
meşruiyet kazanmaktadır. Oysa, mensup olduğumuz kültürel ve dini referanslar
böyle bir gidişata izin vermemektedir. Bu ahlak yoksunu siyaset erbabı, dini de
,kültürü de, sahiplenmek sureti ile uyguladıkları siyaseti, din ve milli seciye
ile tevil etmektedirler. Böyle oluncada din ve milli seciye,olumsuzlukların sebebi
olarak görülmektedir. Yoksa milliyetsizliğin bu kadar revaçta olduğu bir sosyal
yapı nasıl oluşmaktadır?
Milliyet
ve din eksenli siyasetlerin de, oluşan bu atmosferden olumsuz etkilenmesi
kaçınılmaz olmaktadır. Zamana ve zemine uygun,ilkesiz,sosyolojik esaslara
uymayan siyasetlere cevaz verebilmektedirler. Zira küresel emperyalist güçler,
milliyet şuuruna sahip birey ve guruplarında sisteme ayak uydurmalrına prim
vererek, bu yozlaşmaya ortak hale getirmektedirler. Son yirmi senede uygulanan
siyasetleri duyarlılıkla takip ettiğimizde görebilmekteyiz.
Aynı
sosyal ve siyasal problemleri müşterek yaşadığımız milletlerin kat ettiği
mesafelere bakıldığında, gerikalmışlığın bir kader gibi gösterilerek bizi bu
duruma razıetmeye çalışan ahlak yoksunu siyasetçilerin, yaptıklarını anlatırken
yapamadıklarını ustaca gizlemeleri bir ahlaki ve insani bir sorundur.
Tekrarlanan hataların sorgulanmayışı, ahlaksız ve ilkesiz siyasetçilerin aynı
hataları yaşamalarını meşrulaştırarak toplumun kabullleri içinde topluma dikte
ettirilmektedirler. “O yaptı bende yaptım” diyerek meşruiyyet peşindedirler.
Milliyet
ve milliyetçiliğe düşman siyasetlerin oluşumu, milliyet düşmanlarının devlete
egemen olduğunu göstermektedir. Nihayetinde milliyetçilerin karargahlarınında
çözülmesi noktasına gelindiğini gözlemekteyiz. Bu durumun acilen müdahale
görmesi,milliyet ve milliyetçiliğin, sosyolojik ve ahlaki temellerde inşa
edilmesi elzem hale gelmiştir.
Nesim
Yalvarıcı
YORUMLAR