Genelde Müslümanların, özelde milletimizin dini duygularının istismarı temel alınarak, ülkemizin millet bütünlüğü ve İslam ümmetinin ayrıl...
Genelde
Müslümanların, özelde milletimizin dini duygularının istismarı temel alınarak,
ülkemizin millet bütünlüğü ve İslam ümmetinin ayrılığının ana temelini
anlayabilmek için bu hususun
bilinmesinde yarar vardır.
Asıl adı, Thomas
Edward Lawrence’dir. İnsanlığın lanetleyeceği iki asi milletten biri olan
İngiliz’dir. Kraliyet ordusunda subaydır.
Lawrence(16 Ağustos 1888 - 19 Mayıs 1935), takma adı ile Arabistanlı Lawrence veya kendini Araplara tanıttığı
ismi ile John Hume Ross, ...
Aziz Paul catedralinde iyi bir hıristiyan eğitimi
ve ingiliz milliyetçiliği eğitimi aldı.
Bu gün huzura muhtaç Arap yarımadasında islam
eğitimini de aldı. Öyle inandırıcı bir rol ile müslümanlığı yaşadı ki; “gece yanlız
kaldığımda, teheccüt namazına kalkıyordum” diyecek kadar inandırıcı rol
yapabiliyordu.
Yaser Arafat, mısırda sinema işleten bir yahudinin çocuğu olarak kahirede dünyaya
geldi. Yaser Arafat, tam adıyla Muhammed Abdurrahman
Abdurrauf Arafat el-Kudva el-Hüseyni, kod adı Ebu Ammar olan Filistinli lider.
Filistin Kurtuluş Örgütünün lideri ve Filistin Ulusal Yönetimi'nin ilk başkanı
olan Arafat, Filistin'in özerkliği için İsrail'e karşı mücadele
etmiştir. Fransada öldü. Nobel barış ödülünün sahibidir.
Bir yahudi aileden
dünyayagelmiş bir insanın ,yahudiliğe karşı mücadelesinin ne anlama geldiğini
çözebilmeliyiz… Filistin davasının, yahudilerin kontrolünde olmasını sağladı.
Yahudiler,1948 tarihinden sonra her hamleleri başarılarla dolu olmasının sebebi
daha iyi anlaşılmalıdır. Marksist anlayışla önce filistinlleri müslümanların
desteğinden mahrum bıraktı. Sonar da, adım adım siyonizmin stratejisinin
uygulanmasına fırsat ve imkan verdi.
Bu iki kişiyi kaleme
almamızın nedeni, gelinen noktayı anlayabilmemizdir. İsrail’in uyguladığı
“soykırımda” Yaser Arafat rolünü kim oynamaktadır? Siyonist İsrail, mücadele
eden ve örgütü sağlıklı bir zeminde mücadeleye sevk eden her kesi nokta atışı
ile ortadan kaldırmaktadır. Bu konunun aydınlığa kavuşabilmesi için, direnç
gösteren güçleri kim yönetiyor, neden İsrail, hayasızca saldırılarında her gün
yeni mevziler ve merhaleler kazanıyor. Bu, üzerinde durulması gereken bir mevzu
olarak izahat bekliyor.
İsrail bu hızla bize
sınırdaş olacağa benziyor. O halde stratejilerinin ne olduğu, hangi hedeflerin
önceliklerinde olduğu bilinmesi lazımdır.
Küresel
emperyalizm yani birleşik haçlı gücünün desteğini aldığı görünen bir
hakikattir. Ancak, bu durum insanlığın
geleceği ile ilgili bir gelişme süreci taşıdığı için, doğrudan müdahale etmek,
anlamlı ve doğru olmayabilir. Öyle olunca “şartların oluşumunu sağlamak” ile
ilgili hazırlıklar yapıldığını görmemiz gerekmektedir.
Ülkemiz
yakın hedef te olmasına rağmen, birlik ve bütünlük politikalarının uygulanması
gerekirken, “fitnen fitilini yakan” politikaların en üst perdeden, yetkili
devlet kurumlarından gelmesi, bizi, yerli Lawreslerin devrede olduğu şüphesine
götürmektedir.
Son
zamanlarda, anayasa değişikliğine gidilmesi, ilk dört maddenin değişikliğinin
gündeme gelmesi, İsrail’in saldırıları karşısında, birlik içinde olmamız
gerekirken, toplumu bölmeye ve dayanışma ruhunu zedelemeye dönük politikalar “hayra
alamet” değildir.
Bu
önermeler kimlerden gelmektedir? Başta Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı
olan zattan gelmekte olduğunu görmekteyiz. Bu zatın, “ cemaziyel evvelini”
bilmemizde yarar vardır. Zira siyasal İslam’ın, Yahudilerle irtibatlı ekolü
olan ve yerli Lawrenslerin yetiştirildiği üniversitelerle bağlı olan zevatı,
lanse etmenin yararlı olacağı kanaatindeyim.
Başını,
Sebahattin Zaim’in çektiği ilim yayma cemiyetine mensupların, genelde
eğitimlerini Yahudi Siyonist idealine hizmet eden ABD Cormel üniversitesi ile
irtibatlı olmaları dikkate değerdir. Son yirmi yıllık devlet idaresinin bu
cemaat tarafından yapılıyor olması, devletin bu gün içine düştüğü zilletin
gerekçesinin anlaşılması bakımından önem arz etmektedir.
İlim Yayma Cemiyeti de,
8 Ocak 1973'te İlim Yayma Vakfı'nı kurdu ve cemiyetin bütün mal varlığını vakfa
devretti. Vakfın kurucuları arasında Yusuf Türel, İsmail Niyazi Kurtulmuş,
Muammer Topbaş, Sabahattin Zaim, Ayhan Songar, Hasan Tahsin Uğur, Mehmet Fehmi
Bilge, Mahir İz gibi isimler bulunmaktaydı.
Dokunulmazlığı olan Sebahattin Zaim, adına
üniversiteler, caddeler, parklar ve irili ufaklı kurum binalarına verilmesi
üzerinde durulması gerekmektedir. Bizzat tanıştığım, sohbetimizin bir yerinde
“Türk milliyetçiliğinin yüceltilmesi” noktasında fikir beyan etmem karşısında,
hiddetlenmesini hiç unutmayacağım.
Burada ifade etmeye çalıştığım şey şudur; bu gün
etrafımızı saran tehdit unsurlarına karşı birliğimizi izale etmeye dönük
çalışma başlatmak hususunda politikaları gündeme taşıyan Numan Kurtuluş ile Sebahattin
Zaim aynı okulda öğretim görevliliği yapmış olmaları manidardır. Lawrenslerin
sinsi siyasetine benzer kişilik taşımaları son derece anlamlıdır. Üzerine
gidilmesi gereken bir husustur.
Kurtulmuş;1990-93 yıllarında ABD Cormel
Üniversitesinde Tıpkı Sebahattin Zaim gibi Misafir öğretim üyesi olarak
bulunmuştur.
Genelde
ekonomi üzerinde çalışmalar yapmalarına rağmen ülkemizin ekonomik yönden
çöküntüye uğraması veya uğratılması, ne kadar manidardır.
Bu
meyanda Abdullah Gül de bu ekolün temsilcisi olması düşündürücüdür.
Çöküşe
giden yolun mimarlarını ararken, düşmanlarımız sınır ötesi kontrol ettikleri
şahsiyetlerin anlaşılmaması için, Lawrence modelini uygulamaları ne kadar
akıllıcadır. Göreceksiniz en yakınlarımızdan başlamak üzere Sebahattin Zaim ve
avenesini gündeme taşıdığımız için hedef olacağız. Ama önemli değil…
Milli
birliğe ve bütünlüğe son derece ihtiyacımız olan bu günlerde, TBMM’de bütünlüğü
bozacak çalışmalar yapan kişileri deşifre etmekten mutluluk duyarım. Türkiye de
siyasal İslamcıların deşifre edilerek, bağlantılı bütün kurum ve kuruluşlarını,
paylaşmayı ve “takke düşürüp kellerinin görünmesini” sağlamamız gerekecektir.
Nesim
Yalvarıcı
YORUMLAR