31 Mart yerel seçimleri, “beslemelerin” bayramı gibidir. Zira beslemeler efendilerine yaptıkları güzellemeler sayesinde binlerine bin ...
31 Mart yerel seçimleri, “beslemelerin”
bayramı gibidir. Zira beslemeler efendilerine yaptıkları güzellemeler sayesinde
binlerine bin katmaktadırlar. Onları dinlediğinizde, yirmi beş yıldır iktidarda
uzaylılar varmış gibi bir izlenim yaratmaktadırlar.
Paranın alım gücünün düşmesi,
işsizliğin artması, fiyat terörünün önlenemeyişi, kiraların fahiş bir şekilde
artması, beraberinde ahlaki çöküntü getirmesi yanında, yoksulluğun büyük
şehirlerde, cinnete, hırsızlığa, yaygınlaşan fuhşa ve cinayetlere sebep olduğu
sosyolojik bir vakıadır.
Televizyon programlarında,
beynini kiraya vermiş beslemeler, bu hakikatleri yok sayarak, “ipe un saran”
beyanatlar ve “cambaza baktıran” açıklamalarla gündemi kapatmaya
çalışmaktadırlar. Ancak evine sıcak ramazan pidesini, kırk lira ödeyemediği
için götüremeyen babanın evine girerken, çocuğunun, babasının boş eline
bakarken yaşadığı hüznü ve umutsuzluğu kim gizleyebilir ki?
Kamu paralarını, ensesi domuz
kadar kalınlaşmış kimselere peşkeş çekenler, yine seçilip sistemlerini ve düzenlerinin
devamını istemektedirler.
Bunun en bariz örneği, TRT’nin
bütçesine baktığımızda görülmektedir, zira TRT’nin bütçesi bin kilometre yol,
birkaç Osmangazi köprüsünü yapacak meblağdan daha da büyüktür. Muhtaç duruma
düşürülen masum milletin hakkını kime nasıl vermektedirler. Bunu bilmek
hakkımızdır da, beslemeler bu meseleyi kamuoyunun dikkatlerinden gizlerler.
Bilgi edinme, temel insan hakkı olan ve
kişinin kendisini geliştirme hakkının sağlanmasında, kamunun görevlendirdiği
bir kurumdur. Devlete çöreklenmiş insanların haksızlıklarını örtbas etmek üzere
var edilmemiştir.
Devleti ve kamu kurumlarının
alternatif düşünceler arz ederek iddiada bulunan her kese eşit mesafede, eşit
fırsat tanımak onun asıl işlevidir.
Elbette sadece TRT ye değil
sözümüz. Küresel emperyalizmin “fonladığı” diğer medya kurumlarının da durumu
maalesef, haksızlıkları örtbas etmek üzeredir. Özellikle, farklı düşünen kişi
ve gurupların kendilerini ifadeye imkan vermeyen ve hükümetin de muhtelif
yöntemle, fonladığı medya kuruluşları da, farklılıkları boykot esasına göre
hareket ederek, yaklaşan seçimlerde, milletin hakikate ulaşmasını
sağlamaktadırlar.
Her şeye rağmen, bilmeliyiz ki,
“farklı düşünmek, insan olmanın gereğidir.” Kamu sorumluluğu yüklenmiş bilgiye
ve habere ulaşmada, adalet erkinin zarar görmemesi gerekir.
Yine bilmeliyiz ki; “doğruluk
sonsuzluğun güneşidir. Geç te olsa doğa.” O sebeple, milletin iradesi
değiştiğinde, masum muamelesi görmeyeceğiniz de bir vakıadır.
Kamu malına zarar veren, onu
haksızlıkla tasarruf edenleri korumak onlara ortak olmak anlamına gelir. Öyle
ise, çeyrek asırdır uygulanan bilgi edinme hakkının önündeki engellerin
kaldırılmasında, herkesin payına düşeni yapması zorunludur. Yapılmaz ise ne
olur? “Bir molla kasım gelir düzeltir.”
Satranç ta, Oyun bittiğinde, şah
ile piyonlar, aynı torbaya konulmaktadır. Herkes hissesine düşeni geç olmadan
anlamalıdır. Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR