KARADENİZ “SİYASET LOBİSİ” NE YAPMAK İSTİYOR? Karadeniz bölgesi, doğası, iklimi coğrafyası yanında, kültür ve demografisi (nüfus yapısı)...
KARADENİZ “SİYASET
LOBİSİ” NE YAPMAK İSTİYOR?
Karadeniz bölgesi,
doğası, iklimi coğrafyası yanında, kültür ve demografisi (nüfus yapısı) de ilgi
çekici özelliktedir.
Biliyoruz ki, coğrafyanın
insan karakteri üzerinde, tercihlerinde ve yaşantı yoluyla oluşturduğu biçim ve
form; kültür olarak ortaya çıkar. Bu bakımdan, Karadeniz’in bazı özelliklerinin
bilinmesinde yarar vardır.
Tarihsel süreç olarak,
oğuzların, Çepni boyunun ekseriyetini temsil ettiği, 1461 yılında Pontus Rum
devletinin yıkılmasından sonra, bölgeye Karaman Türklerinin yerleştirildiği
bilinen hakikattir. Kısmen, Ermeni, Rum, Gürcü ve diğer etnik unsurlardan
bahsedilse de, varlıklarının ciddi bir etkisinin olmadığını ifade edebiliriz..
“Laz” olgusu, bölge ile
ilgili kabul gören bir olgu olsa da, vakıa, “Laz olgusu” “beşinci kol”
faaliyetleri ile Türk bütünlüğünü hedef alanların ürettiği bir olgudur. Osmanlıya
dayatılan ve “Kürdistan, Lazistan” ile müşterek kullanılan bir kavramdır.
Lazların, kuzey
Kafkasya’da yaşayan bir topluluk olup, farklı bir dilinin olduğu, varlıklarını
kültürlerini dilleri ile yaşatmakta oldukları da bilinen bir husustur.
Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kuruluşunda, “kuvai milliyeye” en fazla desteğin verildiği de,
tarihi bir hakikattir.
Cumhuriyet döneminde önemli
siyasi şahsiyetlerin varlığını da görmek mümkündür. Hemen her siyasal
yapılanmanın merkezini oluşturmaktadırlar.
Cevdet Sunay gibi önemli
bir şahsiyetin varlığı, ordu içinde de görev almalarını gösteren önemli bir
husus olarak bilinmelidir.
Bu meyanda, devlet karşıtlığını temsil eden
hadiselerde de önde olduklarını görebilmekteyiz. İşçi-öğrenci hareketlerinde
hatırı sayılır etkileri mevcuttur.
İllegaliteye
(yasadışılık) karşı özel bir ilgileri mevcuttur. Yeraltı dünyasının önemli
isimleri bölge insanından oluşturduğunu çoğumuz biliriz. Silah üretimine imkân
verilmesi halinde her atölye bir anda silah fabrikasına dönüşebilmektedir.
Çalışkan, hareketli, iradeli
ve amacına ulaşabilmek için azimle çalışan bir yapıyı da görebiliyoruz.
Son dönemde bu
özelliklerine birde “siyaset lobisi” eklendi. Ki, bu lobi, bölge insanının
masumiyetinden ayrı değerlendirilmelidir. Zira hangi siyasi düşünce yükselişe
geçerse geçsin, o siyaset gurubunun hâkimiyetini ele almakta ustadırlar. DP, AP,
MSP, MHP, CHP ve sair irili ufaklı partiler, bu lobinin etki alanındadırlar.
Varlıklarını meşru
zeminde sürdürebilmeleri, iktidarların inisiyatifi ile ülke kaynaklarını
pervasızca kullanarak, kamu görevlendirmelerinde, bölge insanına öncelik
tanımak sureti ile bölge insanının sürekli desteğini de alabilmektedirler.
Meselelere, pragmatik
(faydacı) bir yaklaşımla yaklaşmakta, adil dağılım ve paylaşım gibi değerleri
yok sayabilen bir özelliktedirler.
Bu ise ülkede ötekileşmeyi tetikleyen bir
siyasal iklimin oluşumunu sağlamaktadır. Hatta daha ileri giderek, bölücü
siyasal yapılanmaların varlığını sürdürebileceği imkanlara da müdahil ve fırsat
vererek, onların sürekli destekledikleri bölücü unsurlar, antipatik bir
pozisyonla devlet ve kamu imkanlarından uzak kalmalarını da
sağlayabilmektedirler. Oysa bu durum zamanla farklı mecralar evirilebilmekte ve
kontrol dışı gelişmelere neden olmaktadır.
Bu bağlamda, AKP’nin
giderek eridiğini gören bu lobi, devlet yönetiminde üstünlük (inisiyatif) kaybı
olmaması adına, Recep Tayyip Erdoğan sonrası, Ekrem İmamoğlu lehine çalışmalara
hız vermiş görünmektedirler. Ekrem imamoğlunun güneydoğu ziyareti, Recep Tayyip
erdoğanın meşhur Siirt ziyareti emsal gösterildiğinde, benzer bir yapılanmayı
görmek mümkündür. Hatta AKP’de siyaset yapanlar dahi bu duruma rıza gösterip
taraf olma hususunda gayretlerini gözleyebiliyoruz..
Ekrem İmamoğlu’nun, MHP,
ANAP ve CHP çizgisini takip eden siyasi çizgisinin mimarları da, “Karadeniz
siyaset lobisi” olmuştur.
Takip ettikleri yol ve
yöntem bakımından da, Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiği sürecin aynısı, fakat
figür ve figüranları farklıdır.
Karadeniz’in insanlarını
bu menfaat şebekesi olan “siyaset lobisinden” ayrı değerlendirmeliyiz. Zira bu
lobi içinde her Karadenizli insanın onaylamadığını da biliyoruz. Özellikle de,
Karadenizli vatandaşlarımızın ve Karadeniz bölgemizin muhtelif kirli olayların
hedefi halinde gelmesinde, müdahil olmadıkları gibi, şer odaklarının
taarruzlarına bu lobi seyirci kalmıştır.
Kamu imkânlarını
kullanmak üzere, oluşturdukları sosyal psikoloji ile elde ettikleri üstünlüğü
sadece kamu ihalelerinde kullanabilmek üzere, bölge insanımızı diğer
bölgelerdeki insanların hedefi haline getirmekten çekinmemektedirler.
Acı olan taraf ise, milli
bütünlüğümüzü içten ve dıştan hedef alan onlarca düşmanın “ekmeğine yağ süren”
bu tür hareketlerin hala kabul görmesidir.
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR