PKK Uluslararası faaliyet gösteren bir terör örgütüdür. Örgütün varlığını koruması, sürekli eylem içinde olmasına bağlıdır. Yaptığı eyle...
PKK Uluslararası faaliyet
gösteren bir terör örgütüdür. Örgütün varlığını koruması, sürekli eylem içinde
olmasına bağlıdır. Yaptığı eylemlerin amaçlarının anlaşılması ve taraftar
üzerinde göstereceği muhtemel etki, buna bağlıdır. Aynı zamanda, süreç
gerektiren bir durumdur.
Dikkat çekmek, kendisini
tanıtmak, kabul ettirmek üzere, tehdit ve tedhişle terörü kullanmaktadır.
Duruma hâkim olduktan sonra, tanıtım ve yapılanma süreci yaşar… Siyasal
yapılanmaya paralel, sosyal ve kültürel boyut gelir ki, bu süreç tamamen
stratejik hedefleri, “estetik” boyutla topluma sunmaktır. Bu durumun oluşması
için, her zemini kullanmayı meşru sayar ve gizlilik içinde yürütülmesi ise,
örgütün çalışmalarda gösterdiği hassasiyeti gösterir.
PKK, küresel
emperyalizmin kendi adına hareket etmek üzere, planlayıp Türk milletinin
varlığına kast eden ve eylemleri ile de, birlik ve beraberliğimize kast eden
bir ihanet şebekesidir.
PKK, “Partiya Karkeri
Kurdistan” yani “ Kürdistan işçi partisi” adı altında faaliyetlerini
sürdürmektedir. Ülkemizde gözü olan birçok milletin de desteğini almaktadır.
Dünya hükümeti yolu ile
dünya hâkimiyetini düşünen küresel terör devleti ABD; Anadolu coğrafyasının, jeopolitik
hâkimiyet teorileri bakımından, kenar kuşak teorisi içinde ve dünya hâkimiyeti
için olmaz ise olmaz kabul etmektedir.
İsrail; “Davut koridoru”
ya da, “arz-ı mevut” ideali için ülkemizin önemli bir kısmını düşünmektedir.
Ruslar; “Çargrad” (Çarın
şehri) ideali kapsamında sıcak denizlere inmek üzere, merkezini İstanbul olarak
düşündükleri Ortodoks Hristiyan merkezi için düşünmektedirler.
Yunanlılar; Bizans’ın
yeniden canlandırılması ve “antik yunana” ait bütün yerleri istemektedirler.
“Megalo idea” dedikleri hedefleri…
Ermeniler; “Büyük
Ermenistan” ideali içindedirler.
Farslar; pers
imparatorluğunun ikame edilmesi için “Bergama” merkezli bir Anadolu hâkimiyeti
düşünmektedirler.
Fransızlar ise Akdeniz
siyasetinde kendisine üstünlük sağlayacağı Akdeniz hâkimiyetini düşünmesi ve
ülkemizin güneyinin hedeflendiği görülmektedir.
Başını İngilizlerin
çektiği, Birleşik haçlı gücü olarak görülen batı ittifakı, doğu Roma’yı ikame
etmek üzere, Anadolu’daki “ölü medeniyetlerin” diriltilmesi ülkemizi merkez
kabul etmektedir.
Yukarıda bahsi geçen
bütün şer güçlerin PKK ile ilgili umutları ve bu bağlamda, destekleri vardır.
Emperyalistler emellerine ulaştıklarında, feda edecekleri ilk unsur Kürt
unsurlar olacaktır. Bu durumu fark eden Kürtler (Anadolu’da yaşayanlar için
denilebilir.) PKK ya itibar etmedikleri açıktır.
PKK’yı Kürt hareketi
olarak görmek, Kürtlere haksızlık olur. Yani PKK’ya mevzi kazandıran bütün
siyasetlerin mimarları, Kürtlerin boynunu giyotine uzatan iradenin
temsilcileridir. İngiliz, Amerika, İsrail, İran ve Fransa’nın ortak iradesidir.
Kürtler, duygusal bir
sosyo psikolojinin sahipleri olması, çok uzun zamandan beri işlenen, “özgürlük
ve bağımsızlık” temelli uyarmaların etkisi, devletin milli duruşunu
gösterebilecek siyasi kadroların mevcut olmaması, gerçek durumu görmelerinin
önünde önemli bir engeldir.
İktidara gelen siyasi
partiler, “pragmatik siyaset” takip ettikleri için, PKK’nın kullandığı siyasi
ve ideolojik argümanlara, milli bir bakış ile karşılık vermedi. Var olan
iddialara tolerans göstermeleri, her seferinde, PKK’ya mesafe ve merhale
kazandırdı.
Gelinen noktada, PKK
duruma hâkimiyetini sağladığı bir görüntü vardır. Özellikle, HADEP, HEP, HDP,
DEM ve türevi siyasal yapılanmalarla etkinliklerini sağlayacakları çalışmalara
hız vermişlerdir. Kısmen başarılı bir görüntü de sergilemektedirler. Ülke
genelinde de, muhtelif siyasi partiler içinde siyasi pazarlıklar yapmak sureti
ile de, yerel bölgeler elde ettikleri vakıadır.
Gerek doğu ve güneydoğuda
gerekse ülke genelinde siyaseten ülkemizin geleceğine dair hiçbir önerme ve
çalışmalarının olmadığını görebilmek mümkündür. Elde ettikleri bütün mevzileri,yıkıcı,
bölücü örgütün güçlenmesine katkı sağlayacak çalışmaları icra etmektedirler.
Başta AKP, CHP ve diğer
siyasi partiler içindeki PKK eğilimliler, devletin imkânlarını sonuna kadar
kullanabilmektedirler.
En önemli husus ise,
devletin doğu ve güneydoğuya götürdüğü hizmetlerin; PKK’nın etkisi ile olduğu
hususu dile getiriliyor olmasıdır.
PKK’nın yarım asırdır
devlete verdirdiği zarar bir yana, devletin hizmet olarak vatandaşına sunduğu,
gerek alt yapı ve gerekse üst yapı, eğitim, sosyal, kültürel, iktisadi, sınai,
zirai bütün hizmetlerin gerekçesini;
“eğer PKK olmasa idi, bu hizmetlerin hiçbirisi olmazdı” yönünde yapılan
propagandalardır.
PKK varlığını bu
argümanla sürdürerek, mahalli ve genel idarelerde mevzi kazanmaktadır. Hiçbir
dönemde rastlanılmamış yoğunlukta, feodalitenin tahrik edilmek sureti ile
aşiret etkinliğini siyasete taşımak sureti ile aşiretçiliğin giderek devlet
otoritesi hükmüne çıkarılması, adli ve idari meselelerde, aşiret prensip ve
töresinin egemen kılındığını görebiliyoruz. Aşiret anlayışına itibar etmeyenler
baskılanmakta, gçöçe zorlanmakta, mal ve mülkünü kullanmada zorluklar
yaşanmaktadır.
Yani direnç unsurları,
mahalli mobinglerle etkisizleştiriliyor, kendilerine tabi olmayanların baskı
ile göçe zorlanıyorlar.
Ayrıca, “teröre gerek
kalmaksızın” etki alanlarını sosyal, kültürel ve mahalli örf ve adetlere etkin
olmaya çalışmaktadırlar.
Duruma, bu özelliği ile
müdahale gerektiren bir husus vardır ki, o da, devletin plan ve programı ile
vatandaşına sunduğu hizmetlerin devletin strtejik ve insani hedefleri olarak
milli siyaseti olduğunu bizzat iktidar mensuplarının her vesile ile her alanda
ifade etmeleridir. Yoksa PKK’nın varlığının “gerekçelendirildiği” bir hizmet,
devlet-millet bütünlüğüne katkı sağlamaz. En önemlisi, siyasi kadroların PKK
bağlantılarından kurtarabilecekleri bir temizliğin yapılmasıdır. Yoksa çok geç
olabilir.
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR