Çürüme, “canlı organizmanın doğasında var olan özelliğini ve işlevini yitirdikten sonraki uğradığı başkalaşım” olarak ifade edilebilir. ...
Çürüme, “canlı organizmanın doğasında var olan özelliğini ve işlevini
yitirdikten sonraki uğradığı başkalaşım” olarak ifade edilebilir. Elbette bu
tanım; canlı organizmaların çürümeleri ve işlevini yerine getiremeyişinin
fiziksel tanımı olur.
Çürümenin bizi ilgilendiren boyutu, insan ve davranışlarının, psikolojik
ve sosyolojik yönden çürüme hususu olacaktır.
Sosyal çürüme; Kısaca, bir toplumun ahlaki değerlerinin ve
toplumsal düzeninin bozulması olarak tanımlanabilir. Bu bozulma, toplumun
farklı kesimlerinde farklı şekillerde kendini gösterebilir. Örneğin, toplumsal
güvenin azalması, şiddetin artması, adaletsizliğin yaygınlaşması, yoksulluğun artması,
toplumsal duyarlılığın azalması gibi durumlar, toplumsal çürümüşlüğün
göstergelerindendir.
Burada ifade edilmesi gereken önemli husus, sosyal çürümenin sosyal
öğrenme kuramı içinde geliştiği ve bu husus bilmeden çürüme kavramı hakkında
hüküm vermenin doğru olmayacağıdır.
Sosyal öğrenme kuramı; İnsanların bazı
karmaşık psiko-motor davranışları, herhangi bir pekiştireç olmadan, sadece
çevresindeki insanların davranışlarını ve bu davranışların sonuçlarını
gözleyerek öğrendikleri görülmüştür.
Bu kurama göre öğrenmede hem çevre hem
bilişsel sürecin etkileşimi önemlidir. Bazı psiko-motor becerilerin
öğrenilmesinde ve sosyalleşme sürecinde modelleme yönteminden büyük ölçüde
yararlanılmaktadır.
“Üzüm üzüme baka baka kararır, Bana
arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim, Anasına bak kızını al.” Sosyal
öğrenme modellemelerinin etkilerinin anlaşılması bakımından dilimize pelesenk
olan bu önermelerin bilinmesi önemlidir.
Sosyal yapı yukarıdan aşağıya mı yoksa
aşağıdan yukarıya mı çürüme sürecini başlatmaktadır? Bu konuda, kendini “elit”
veya “seçkin” sayan sosyal tabakanın gıpta edilir yaşantıları, aynı zamanda
“rol model” olmalarını da sağlamaktadır. Dolayısıyla model alma yöntemi ile bu
sosyal tabaka aynı zamanda sosyal Sağlamlığı (stabiliteyi) de
belirleyebilmektedir. Burada sergilenen davranışlar “rol model” davranışlar
olacağı için, toplumsal çürüme yukarıdan aşağıya doğru seyretmektedir.
Kast toplumlarda (sınıflı toplumlarda)
da, durum aynıdır.
1980 ihtilalinin sivil generali, Turgut
Özal; “benim memurum işini bilir” diyerek, devletteki çürümeyi görünür ve meşru
bir veçheye büründürdü. Asıl işi yasama olan milletvekilleri, iş takipçiliği
yaparak, liyakat ve yetkinliği ortadan kaldırmaya vesile oldular. Devlete
güveni ortadan kaldırmak sureti ile toplumun ahlak ve adalet duygusunu yok
ettiler. Bu çürümenin en belirgin yüzü değil midir?
Şimdi öğretmen atamalarını takip edelim.
Sınava girip yeterli puanı almış kişinin mülakata tabi tutulması ne anlama
gelmektedir? Hukuki ve ahlakiliği var mıdır? Sanmıyorum. Ancak çürüme kanser
hücresinin yayılma göstermesi gibidir. Girdiği organizmayı yok eder.
Ahlaken, hukuken, insani olarak ciddi
bir çürümeyi yaşıyoruz. Çürümenin doğal sonucu toplumsal barış, toplumsal
dinamiklerin yok edilerek, devlet aygıtının etkisizleştirilmesi toplumsal yok
oluşun olmasını sağlamaktadır.
Çürümenin en belirgin göstergesi de, fiyat
anarşisi karşısında, çaresizlik içine düşürülen devleti bu günkü durumu değil
mi?
Modern dünyada, milyonlarca insanın
hukukunu bir tek şahsın takdirine bırakmak, çürümüşlüğün hukuki temeller
üzerine oturtulması anlamı taşımaktadır. Mahalli idareciler, bulundukları
beldede, kolaylık tesisleri (VC-TUVALET gibi) dahi açsalar tek adamın adını
zikrediyorlar ise, bu çürümüşlük kanun ile yürürlüğe girmiş demektir.
Türk milleti, beka meselesini
çürümüşlükle çözemez. Çünkü esas beka meselesine etki eden faktör, çürümüşlüktedir.
Türk milleti, asil bir millettir. Onu
millet yapan sosyolojik değerler hedef alınmıştır. Çürümeyi devlet eliyle
yürütülüyor olması, milletimize kast edilmek istenmesinden ibarettir. “Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini
töreni kim bozabilir? Çürümede hedef, bu esası yok etmektir. Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR