“Can Çekişme” dilimizde bir deyimdir. Ölmeden önceki sekerat vakti… Sekerat kelimesi, insanı kendinden geçiren hal olarak bilinen bir ke...
“Can Çekişme” dilimizde
bir deyimdir. Ölmeden önceki sekerat vakti… Sekerat kelimesi, insanı kendinden geçiren hal olarak bilinen
bir kelimedir. İslamiyet’te sekerat kelimesi sıklıkla kullanılan bir kelime
olarak ifade edilebilir. Aynı zamanda sekerat sarhoşluk hali olarak da
bilinmektedir. Sekerat, genel anlamı ile ölüm anında gerçekleşmekte olan ve
kişinin ruhunu teslim etmesi sırasında yaşadıkları olarak da ifade edilebilir.
Her kişinin ölüm anında yaşayacağı Sekeratü'l-Mevt farklı olmaktadır. Bazı
kişiler ölüm anında çok fazla acı çekebilir veya daha hafif bir şekilde
gerçekleşmesi de mümkün olmaktadır.
Ülkemizin meselelerini, millî duyarlılıkla ele aldığımızda, düşmanın
hedef alacağı stratejik bölgeleri, “stratejik duyarlılıkla” değerlendirmek,
şuur sahibi vatanseverlerin öncelikli görevidir. Bu açıdan ülkemize
baktığımızda, alınacak bütün tedbirlerin, devletimizin açık-gizli her türlü
tehdit ve tehlikelerin varlığını göz önünde bulundurması gerekir.
Dünyanın, şiddet, terör ve savaş sarmalına girdiği günümüzde, her türlü
ihtimali düşünmek durumundayız. Emperyalizmin hedefi haline gelen ülkemizin
korunması, her birimizin milli görevidir. Ancak devleti yönetme görevi olanlar
ise görevlerinin gereği olarak yapmak zorundadırlar.
Bu bağlamda, dikkatleri Akdeniz bölgemizin güzel şehri Mersin’e çekmek
istiyorum. Mersin, serbest ticaret bölgesi, limanları ve yetiştirdiği tarımsal
ürünlerle, ülke ekonomisinin can damarı hükmündedir. Bu meyanda, hem dağ ve
yayla turizmi hem de, deniz turizmi bakımından da önemli merkezlerimizdendir.
Bölücü terör örgütünün büyük ilgi gösterdiği ve nüfus mühendisliği
yaparak, iç göç yoluyla yığınak yapması, endişe kaynağımızdır.
Vatandaşlarımızın masum ihtiyaçlarını istismar ederek, kendi menfur emellerine
alet etmeleri, devletimizin ve milletimizin çözüm bekleyen bir meselesidir.
Türkmen şehri olan Mersin, mahalli idare bakımından talihsizlikler
yaşamıştır. Özellikle “başıbozuk sol” siyasetin etkili olduğu zamanlarda,
bölücülük himaye görmüş, ne acıdır ki milli hassasiyetlerimiz bakımından mümbit
bir ortam olmamıştır. Özellikle, bölücülerle irtibatı olan “başıbozuk sol”
siyasilerle, Irak ve Suriye’de konuşlanmış bölücülerin, mersinde ithalat ve
ihracat yapmak üzere destek bulmaları, MHP den Belediye başkanlığını kazanan
Burhanettin Kocamaz bey tarafından kontrol edilse de, AKP’nin uyguladığı
pragmatik siyaset ve AKP genel başkan yardımcılığı yapan Abdülmelik Fırat’ın
himayesi, Mersinde özellikle, Barzani ile irtibatlı ve onun kontrolünde
şirketlerin varlığı giderek etkisini, milli bütünlüğe zarar verecek nitelik
kazanmıştır.
Anlaşılmayan bir şekilde Burhanettin Kocaman’ın adaylıktan geri çekilmesi
(ki, bu meselenin Tarihi sorumluluğunu, Devlet Bahçelinin bu kararda, etkisini sorgulayacaktır.)
belediyenin tekrar CHP ye geçmesi, bölücü unsurların yeniden mevzi
kazandıklarını gözleyebiliyoruz.
Sadece, Belediyelerde değil, özellikle göç alan bölgelerde “varoş” tabir
edilen mahallelerde, hâkimiyet sağlandı. Bölücü terör örgütü yandaşları,
özellikle doğu ve güneydoğudan göç alması yanında, paravan şirketlerle Barzani
ve Talabani’ye ait şirketlerin varlığı üzerinde stratejik duyarlılıkla
durulması gerekmektedir.
Neden stratejik duyarlılıkla takip etmekte dikkat edilmelidir?
Çünkü Küresel emperyalizm ve İsrail, bölgenin enerji kaynaklarını ve su
havzalarını kontrol altında tutabilmek için belirlediği stratejik hedeflerinden
hiç vaz geçmemektedir. Yani arzı mevut, aslında, Anadolu’daki su havzalarına
hâkim olmanın adıdır. İsrail’in “Davut Koridoru” olarak belirledikleri İran’dan
Lübnan üzerinden Akdeniz’e ulaşım projesine alternatif olarak, geçici bir süre
Mersin Liman düşünülmektedir.
Hatta İsrail’in ciddi bir şekilde
lojistik desteğinin, farklı ülkelere gönderilmek üzere gümrük işlemleri yapılan
emtiayı, İsrail’e ulaştırıldığını bizzat orada çalışanlardan dinledim. Bu
organizasyon bizzat Barzanilere ait olduğu bilinen ticaret ve taşıma şirketleri
tarafından yapıldığı ifade edilmektedir.
İsrail, organizasyonunu Barzani ve Talabani unsurları ile yaparken,
onlarda içimizdeki bölücü PKK/KCK hainleri ile yürüttüklerini biliyoruz.
Büyük İsrail projesi, batının emperyalist emellerinin 1912 de yırtılıp
atılan “Wilson prensiplerinin” hayata geçirilmek üzere yürürlüğe koyduğu bir
projedir. Bu proje ilmek ilmek
işlenirken, AKP den HDP ye geçen ve ölen Abdülmelik Fırat’ın etkisinin devam
edip etmediği, ya da onun yerine görev ifa eden siyasetçilerin varlığı gün
yüzüne çıkarılmalıdır.
Mersin için, eskiden “vatan millet Sakarya” denildiği gibi “vatan millet
Mersin” diyecek bir iradenin harekete geçmesi gerektiği kanaatindeyim. Yoksa
kırk beş kilometre ötesindeki Kuzey Kıbrıs’ın kuzeyden kuşatılması içten bile
değildir. Zira bir ihanetin vereceği zararın telafisi oldukça zordur.
Mersin için yeni bir siyasi iklimin oluşturulması elzemdir. Başta
mahalli idare olmak üzere, yerel ve genel idarelerin çalışanlarına duyarlılık
eğitimi verilmesi gerekir. Kim olduğu muğlak olan kişilerin tüzel kişilik adı
altındaki yapılanmaları ve ticari kuruluşları kimlik ve kişiliklerini tespit
etmek, iş ve işleyişlerinin milli menfaatlerle ters düşenleri ise
faaliyetlerine son vermek gerekir.
Mersin, sadece ak denizde güzel Yörük /Türkmen şehri değil, Türkiye
cumhuriyetinin sinir uçlarının bulunduğu mübarek bir beldedir. 1974 şehitleri
orayı beklediklerini, gözlediklerini bilmemiz gerekir. Onların aziz hatıraları
karşısında tazimle eğilirim.
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR