3. Dünya savaşından bahsedildiği günümüzde, batı ittifakı Asya da egemenlik kurmak için mücadelede kararlı görünüyor. Gerek Asya pasifik...
3. Dünya savaşından
bahsedildiği günümüzde, batı ittifakı Asya da egemenlik kurmak için mücadelede
kararlı görünüyor. Gerek Asya pasifik, gerekse de kuzeybatı Asya başta olmak
üzere, bütün Asya’nın tehdit altında olduğu da anlaşılmaktadır. Bu durum, çok
acımasız, çok vahim neticelerin Asya’yı beklediği bir duruma işaret etmektedir.
Zira batıyı caydıracak bir güç ve o gücün kullanılabileceği siyasi, askeri güç
ve otorite merkezinin olmadığını da görebiliyoruz.
Bir tarafta Rusya,
Ukrayna ile uğraşırken, diğer tarafta Çin, Japonya, güney Kore ve Tayvan gibi
batı müttefiklerinden olan Asyalılarla güvenlik manevraları yapmaktadır. Yani
ittifak ve güç birliği olmaması için Çin pasifikte oyalanmakta, Avrupa birliği ülkeleri
ile de, Rusya, Ukrayna’da oyalamaktadır. Bu durum doğal olarak, Asya
ittifakında, bir parçalanmayı da beraberinde getirmiştir.
Tek kutuplu bir dünya
tasavvuru ile hareket etmekte olan ABD, kendi ülkesinde cenneti yaşatabilmek
üzere, bütün dünyayı cehenneme çevirmekten kaçınmamaktadırlar. Batı ittifakı
Asya’yı neden hedef almaktadır.
Neden Asya?
İnsanlığın kaydettiği
“gelişme” dinamiğinin merkezi, Asya’dır. Kadim dünya, Asya olarak
bilinmektedir. Uzak Asya, yakın Asya (ön Asya) ve orta Asya…
Modern dünyanın
kaydettiği inkişaf, ilmin referans bilgileri, kültürlerin ve devletlerin
varlığının ilk çıkış yeri de Asya’dır. Zira güneş de, dünyaya Asya’dan
doğmaktadır.
Ancak batı, oryantalist
siyasetlerle, Asya’yı keşfetti, tanıdı, tanımladı. Sonra da, sömürge alanı
yapmak için hep uğraştı… Hala da uğraşmaktadır.
Büyük İskender,
Hindistan’ı istila ederken, Asya’yı, batısından doğusuna kadar bütün kaleleri
kuşatıp aldı, insanları kılıçtan geçirdi.
İngilizler, Hindistan’ı
işgal etti ve yıllarca sömürdü…
Batı dünyasının gözü,
sürekli olarak Doğu’nun esrarlı dünyasında ve zenginliklerinde olmuştur. Dünde
öyle idi bu günde yarında öyle olacaktır. Zira batının geliştirdiği jeopolitik
stratejilerde hedef noktaları hep aynı…
Peki, doğu dünyası bu
duruma nasıl karşı koyacaktır?
Batı barbarlığı, Vandal
lığı misli ile mukabele görmediğin de, caydırıcı olmayacaktır. Direnç
gösterilince, daha da vahşileşmekte ve daha da barbarca davranmaktadır. Atom
bombasının kullanıldığı Japonya’yı düşünün, Vietnam’ı, Kamboçya’yı, Kore’yi
düşünün…
Asya – pasifikte, şu anda
fiili durum var. Batı ile Asya kapışacaklar gibi… Belki de karşılıklı “detant”
(yumuşama) politikalar uygulanır ve bu durum ertelenir. Sadece ertelenir. Asla
nihayet erdirilmez.
Durum böyle olunca da,
Asya uzun soluklu stratejiler yapmalıdır. Asya birliği mi, Asya ittifakı mı, ya
da başka bir siyasi-iktisadi “pakt” kurularak mı sağlanır bunu hayata
geçirilmelidir.
Asya bunu başarabilir mi?
Asıl mesele bu soruya
verilecek cevapların anlaşılmasında ziyade ilgili ülkelerin güçlü ve zayıf
yanlarını görmemizdedir. Zira Asya, farklı kültür ve inanç içindeki yapısı ile
batıya karşı demografik üstünlüğüne rağmen çok zor görünüyor. Aynı zamanda batı
ittifakı içindeki doğu toplumlarının siyasi,askeri, etnik, dini ve iktisadi
meselelerini nasıl çözüleceği muğlaktır. Yani batı; ittifaka dâhil edeceği doğu
(Asya) milletlerini kendisine iktisaden, siyaseten ve psikolojik olarak
bağlamayı başarabilmiştir. Öncelikli olarak batı ile aralarında oluşan bağların
çözülmesinde, hazırlayıcı şartlardan daha güçlü fırsat ve imkânları güvenlik
problemi çözülmeden halledebilmenin mümkün olamayacağı ortadadır.. Japonya,
Tayvan ve Güney Kore, Çin ile anlaşabilecekleri zemin var mıdır? Bilinmiyoruz.
Belki de mümkün de olmayabilir.
Çin yayılmacı politikalarından
vaz geçer mi? Bir yandan doğu Türkistan’da uyguladığı politikalar, bir yandan
Sibirya’da -50 derecede yaşam şartları oluşturacak projelerle, Rusya’yı
tedirgin etmesi, güvensizlik nedeni olarak görülmektedir.
Hindistan’ın bölgede
Pakistan ile yaşamakta olduğu siyasi problemler, Tacikistan ve İran’ın bölgeyi
istikrarsızlaştırma ile Afganistan’daki duruma destek vermeleri, Keşmir
meselesi, Doğu Asya’nın bir ittifak kurulmasına zemin olmadığını da
göstermektedir.
Rusya eski Sovyetlerin
etki alanlarına yeniden egemen olmak üzere, Kafkas özerk cumhuriyetlerinde
başlamak üzere, Türkistan’da uygulamaya çalıştığı politikalar, Kırımı ilhak
etmesi, Ukrayna’ya saldırması, Sıcak denizlere inmek ( Çar Grad ideali) üzere,
ak denizdeki Suriye’nin Lazkiye Liman şehrinde konuşlanması endişe ile
karşılanmaktadır.
Yakın Asya veya Ön Asya’da,
İran ve İsrail’in bölgede uyguladığı politikalar, Arap yarım adasında, Asya
birliğine dair hiçbir düşüncenin olmayışı, belki de battı ittifakı içinde
olmanın güvenlik açısından daha geçerliliği konuşulmaktadır. Ki, kısmen fiili
durum bu minval üzeredir. Bütün bu değerlendirmelerin merkezinde bulunan
ülkemiz, çok yönlü ve dikkatli davranarak her iki ittifak ile de, ilişkilerini
başarı ile sürdürmektedir. Bu meyanda, Turan birliği diyebileceğimiz, Türk
birliğinin, ekonomik, politik ve kültürel boyutu yanında askeri alanda da
gelişmelerin sürdürülmesi, Asya ile batı arasında yeni bir güç olgusunun vücuda
gelebileceğine işaret etmektedirler. Mevcut yönetimin ne kadar başarabileceği
muhal olsa da, bütün Türk illerindeki bu yönde gelişmekte olan irade, Karabağ
olaylarında görüldüğü üzere ete-kemiğe büründüğü bir hakikattir.
Bu çerçevede Asya birliği
kurulmasında, Müslüman, Brahman, Budist, Şintoistler, bu birlikteliğe hazır
olmadığı aşikârdır. Ortada bir güven meselesi de oluştuğunu görebiliyoruz. Batı
ittifakı içindeki Asya ülkeleri ise kararlı bir karşı duruş içinde oldukları da
görülmektedir.
O halde, Batı küresel
emperyalist güçlere karşı caydırıcı bir güç nasıl olacağı hususu mümkün görülmemektedir.
Umarım bu tespitlerimizin hilafına, batı ittifakına karşı aklıselimin egemen
olacağı bir bölgesel yapılanma asgari veya ekseri müştereklerde oluşabilir. Bu
durum, Asya’da, Çin Rusya ve Hindistan’ın uygulayacakları “bölgesel güven veren
politikaları” ile mümkün olacaktır.
Tehditlerin nirengi
noktasında olan ülkemiz, dünya hâkimiyet teorileri kapsamında, kenar kuşak
teorisi içinde düşünülmektedir. Kara hâkimiyet teorisi ve deniz hâkimiyet
teorisi içinde de yer alan Asya bu tehdidi birlikle savabileceğini bilmelidir.
Nesim yalvarıcı 26
Haziran 2024
YORUMLAR