Küresel emperyalizm ile bütünleşmiş (entegre) yürürlükteki sistem, insanı ve insanın üzerinde yaşadığı dünyanın doğallığını bozmuştur. E...
Küresel emperyalizm ile bütünleşmiş
(entegre) yürürlükteki sistem, insanı ve insanın üzerinde yaşadığı dünyanın
doğallığını bozmuştur. En belirgin ve gündeme taşınan husus, ”ekoloji” olsa da,
gıda üzerinde yapılan çalışmalar, “GDO” yani genetiği değiştirilmiş organizma
kayda değer etkileri olan bir husustur. Bu meyanda, farmakoloji ile de insan
tabiatına etki eden dezenformasyon bir stratejinin alt yapısını hazırlamaya
dönüktür.
Milliyet bilincine dönük
bütün sosyal müesseselerin yerine, küreselleşmenin genel kabul göreceği eğitim
alt yapısı temelinde, genel eğitimin, hem örgün, hem de yaygın eğitim yoluyla
hazır hale getirmek üzere müfredatlar hazırlanmaktadır. Ahlaki çöküntü,
dayanışma ruhu, vatan sevgisi, aile yapısı gibi sosyal yapıları yok ederek
direnme iradesini yok etmeye çalışmaktadırlar.
Yürürlükteki sistem,
kendisinden başa bir düşünce sistemine yaşamak hakkı tanımıyor. Sistemin;
içeride ve dışarıda sahipleri, gelişmelere hâkim ve kontrol mekanizmaları ile olaylara
yön verebilen bir noktadırlar. Bütün
yönetim süreçlerinin olmazsa olmazı, finansal süreç, onların ellerinde
istedikleri gibi karar alıp uygulayabilmektedir. Durum böyle olunca, ipleri,
dışarıdakilerin ellerinde olan içeridekiler, her türlü rezaleti, ellerindeki
medya gücü ile ters yüz ederek sunabilmekte, bilgi kirliliği içinde doğruya,
hakikate ve esasa ulaşabilmenin imkânsızlığını görebiliyoruz.
Milli servetin yüzde
doksan beşinin, nüfusun yüzde beşi tarafından kullanılırken, yüzde doksan
beşlik nüfus ise, yüzde beş ile iktifa etmeye çalışmaktadır. Şairin dediği gibi; “kuzulara sultan olsa
kurt, taksimi bu şekilde yapmaz.”
Milletler ailesi içinde
varlık mücadelesini vermeye çalıştığımız Türk milleti, mevcut sistemle,
varlığını kaybetmek, içine düştüğü zilletten kurtulma şansının farklı bir
alternatifle düşünülmesi zamanı geldiğini düşünmekteyim. Spor terimi ile “alan
savunmasından” çıkıp, “tam saha hücuma geçmek” gerekli olmuştur.
Türk milletinin siyasi temsilcileri olduğunu
iddia eden siyasal partiler, yürürlükteki yasaların tanıdığı imkân kadar
hareket etmekte, sisteme muhalefeti neticesinde ise “hizaya” çekilmektedirler.
Hatta öz güvenini ve iddiasını kaybetmiş, bir görüntüyü, kurultayda vermek
sureti ile mensuplarını dahi sükûti hayale düşürmüştür. Buradan anlaşılan şudur
ki; milletin umudu durumundaki siyasal yapılar, sisteme teslim vaziyettedirler.
O halde Türk
milliyetçileri, hedeflerine yeni stratejilerle yürümek zorundadırlar.
Bölünmüşlüğün umutsuzluğa, umutsuzluğun yok oluşa seyreden bir evirilmeyi
yaşamadan bunun başarılması lazım gelir.
Biliyorum, böyle bir
stratejik hamlenin başlatılması, hâkim unsurların müdahalesi ile “akamete”
uğrayacağından bahsedebilirsiniz. Haklısınız da… Ancak fincancı katırını
ürkütmeden, sükûnet ve suhuletle… Baş vermeye talip, sır bilen, ketum, dünyayı
ve dünyadaki gelişmeleri bilen, onu aksiyona çevirebilen ve milliyetçiliği
sistem haline getirerek yeniden bir medeniyeti tasavvur etmek gereklidir.
İşin felsefesi, ahlakı,
diyalektiği, estetiği hâsılı bir medeniyetin inşası için ne varsa sosyal hayata
adapte etmenin becerisini sergileyecek dava adamları yetiştirmek gereklidir.
Mevcut sistemlerin kirliliğine bulaşmadan, fert fert hücre hücre bu olgunun
hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Kanmayacak kadar
ferasetli, zulmetmeyecek kadar adaletli, müdahil olabilecek kadar cesaretli,
yeri, zamanı ve gereğini bilecek kadar da akıllı, tercih edilecek kadar naif,
korkulacak kadar haşmetli, metanet ve soğukkanlı, tabiat şartlarına galip
gelecek kadar dirençli erler yetiştirmeliyiz… Temel kaideleri sağlam yapılar,
ila nihayet yaşayabilirler. Ufak bir sarsıntının karşısında, yıkılacak yapılara
tevessül etmemeliyiz. Kabak ekmek ile ceviz ekmek arasında bir tercihte
bulunmalıyız.
Bir toparlanma, kendine
gelme dönemi yaşamalıyız. Ve yürüyüş başlatmalıyız… Ergenekon’dan çıkış gibi…
Denilebilir ki bu bir
hayal olur. Elbette hayaldir. Zira hayali olmayanların hakikatleri de olmaz.
Mahatma Gandi; “hayallerinize dikkat edin, düşünceleriniz olur. Düşüncelerinize
dikkat edin davranışlarınız olur. Davranışlarınıza dikkat edin karakteriniz
olur. Karakterinize dikkat edin, kaderiniz olur.”
Bu bir eğitim
meselesidir. Eğitim programları okullarda yürütülür, evlerimizde sürdürülür,
toplumsal dokumuzda neticeleri görülür. Onun için bu programı yürütecek
okulların ve müfredatının oluşması gerekir. İsterseniz adına “irfan mektepleri”
deyin. Bu mekteplerden, sadece davasına odaklanmış, hiç kimsenin yaptıkları
kötülüklere bulaşmadan, “Türk cihan hâkimiyetine” giden yolu ve yolcuları
yetiştirelim ne dersiniz?
Nesim Yalvarıcı
10.Haziran.20024/Sakarya
YORUMLAR