Günümüz dünyasında insanlığın en önemli meselesi haline gelen ahlak ve ahlaki çöküntü, insanı ve insanlığı hiçbir dönem yaşamadığı zille...
Günümüz dünyasında insanlığın en önemli meselesi haline gelen ahlak ve
ahlaki çöküntü, insanı ve insanlığı hiçbir dönem yaşamadığı zillete ve buhrana mahkûm
etmiştir. Hususen de ülkemizin içinde bulunduğu, siyasi, idari yapı ve devlet
sistemi çöküş süreci yaşatacak emareler vermektedir. Ailede, sosyal yapıda,
eğitimde ve topyekûn devlet işleyişinde şikâyet mevzuu haline gelmiştir
Toplum bilimi yani sosyoloji, geniş çerçeveli bir disiplin olduğu için
profesyonel toplum bilimcilerin bile ahlakın tanımını yapmasında
zorlanmaktadırlar. Hemen her sosyolog, sosyoloji ilminin toplumların
yaşamalarını sürdürmesini ahlaki sistemin hâkim olmasına bağladığını
görebilmekteyiz.
Sosyoloji biliminde genel
bir kabul vardır. İbni Haldun, sosyoloji bilimini disipline ederek, toplu
yaşayan insanların gelişimini, tepkilerini ve toplumsal karakterlerin tasnifini
ölçülendirdiğini, bu sayede, geçmiş ile gelecek arasında insanların toplu
yaşamalarında, hangi davranışın ne anlama geldiği tespit edilebilir olmuştur.
Ondan sonra gelen sosyologlara ışık olacak metot ve yöntemlerinin ışığında,
sosyoloji ilminin gelişmesi, üniversal bir karaktere bürünmesi, insanlık için
önemli bir çığır olduğunu söyleyebilmekteyiz.
Bilinen önemli
sosyologlar; Ogust Comte, Herbert Spencer, Karl Marx, Ferdinand Tönies, Emil
Durkheim, Max Weber ve sayamadıklarımız önemli şahsiyetler…
Türk sosyologlar; Ziya
Gökalp, Hilmi Ziya Ülgen, Prens Sabahattin, Cemil Meriç, Mümtaz Turhan gibi
şahsiyetler…
Sosyolojinin temel konularından
biri toplumsal ahlaktır. Aynı zamanda felsefenin de konusudur. Ahlak, Arapça
da, “yaratılış” anlamına gelmektedir. İnsanın yaratılışının esasına uygun
davranış sergilemesi olarak ifade etmek, doğru olacağı kanaatindeyim.
Ahlak, Arapçadan Türkçeye geçen ve Türkçede;
bir toplum içinde kişilerin uymak zorunda oldukları davranış biçimleri ve
kuralları anlamına gelen bir kavramdır. Genel anlamda ahlak ise toplum içinde
oluşan geleneklerin, değerlerin ve kuralların oluşturduğu; herhangi bir
bireyin, herhangi bir grubun ya da bütün toplumun doğru veya yanlış, iyi veya
kötü davranışlarını belirleyen, yönlendiren ve şekillendiren sistemsel yapıya
verilen addır.
Ahlak, milletlerin ortak değerleri, kuralları ve standartları ifade eden
bir kavramdır. Ahlakın bozulması, toplumun uyulması gereken kuralların ve
standartların önemsenmemesi veya yok sayılmasıdır. Ahlakın bozulması, en çok
evlilikler, çocuklar, gençler ve hatta yaşlılar arasında gözlenen bir olgudur.
Ahlakın bozulmasının nedenleri arasında çeşitli ekonomik, sosyal ve
kültürelfaktörlerbulunmaktadır.
Yoksulluk, insanların hayatlarını olumsuz
etkileyen bir olgudur. Yoksulluk, insanların ihtiyaçlarını karşılamak için kötü
veya yasadışı yollara başvurmalarına neden olabildiğinden, toplumunahlakınıbozabilir.
Medya ve İnternet, insanların hayat tarzlarını etkileyen önemli
faktörlerdir. Medya ve İnternet aracılığıyla kötü ahlak ve uygunsuz davranışlar
çoğu zaman kolayca öğrenilebilir. Medyayı cemiyetin bozulmasında “kör kuvvet”
olarak tanımlayan zihniyet, Siyonizm’dir.
Eğitim, istendik davranışların öğrenilmesi
olarak tanımlayan eğitim bilimciler, bu yolla toplumu istedikleri davranışa
sevk eden eğitim olgusunu ahlakın bozulması için kullanabilmektedirler.
Eğitimsizlik ahlakın bozulmasına katkıda bulunabilir.
Yaşantı yoluyla elde edilen maddi ve manevi
değerlerin cümlesi Hars bir başka deyiş ile kültürdür. Bazı kültürel gelenekler
ve inançlar, insanların ahlak kurallarının önemsenmemesine neden olabilir. Bir
milletin diğer millete egemenliğini tescil edebilecek en önemli unsur
kültürdür. Eğer, yediğiniz, giydiğiniz, yaşantınızda var olan seremoniler ve
semboller kültürel unsurlardır.
Ahlakın bozulması, toplumların çürümesine ve
çökmesine neden olabilir. Ahlakın bozulmasının sonuçları arasında çeşitli
suçlar, cinsel istismar, ekonomik kayıplar ve aile ilişkilerinin bozulması
sayılabilir. Ahlakın bozulması, toplumun ve ülkenin gelişmesine de engel
olabilir. İktisadi ve askeri mağlubiyetler hiçbir zaman bir milleti çöküntüye
götürmez. Eğer bir millet, var olma iradesini ahlaki değerler içinde
sürdürdüğünde, ekonomik, sosyal ve siyasal yapının, çöküntüsünün mümkün
olmadığı bir hakikattir.
Ahlakın bozulmasının önlenmesi, özellikle eğitim
sistemi aracılığıyla insanların ahlak kurallarını öğrenmesi ve yaşaması
gerektiği yönünde önemlidir. Diğer yandan, toplumun üyelerinin haklarının ve
ödevlerinin anlaşılması ve kabul edilmesi, toplumun ahlaki standartlarının
korunması için de çok önemlidir. Toplumun üyeleri, topluma katkıda bulunacak ve
topluma ahlaki değerleri kazandıracak çeşitli sosyal faaliyetlerle
çalışmalıdır. Ayrıca, toplumun üyeleri, ahlakın bozulmasının neden olduğu
olumsuzlukları önlemek için etkili önlemler almalıdır.
Devletin müesses nizamı, ahlaki değerler sisteminden kuvvet alan töre,
yasa ve tüzel yapılanmasından müteşekkil bir sistem oluşturmak ile teminat
altına alınması zorunludur.
Bütün anlattığımız hususların göz önünde bulundurulduğunda, bu gün
yaşadığımız problemlerin temel kaynağı, ahlaki olmayan bir sosyal, ekonomik ve
kültürel bir yapının toplumsal hayatımızda egemen olmasıdır.
Bu sosyal hastalık halinde bütün olarak cemiyeti sarmış, nekahet yaşayan
bir devlet görünümündeyiz. Hangi sosyal yapıyı irdelerseniz irdeleyin, ahlaki
olmayan esasları, varlığı için meşru görmektedir. Siyaset, adalet, maarif,
ekonomi, askeri, sivil örgütlenmeler, emniyet gibi toplumu ve devleti var eden
unsurlar bir ahlaki değerler sisteminden geçmelidir.
Başta, aile kurumu ve bu kurumu hedef alan unsurların gözden geçirilmesi
zorunludur. Biliyoruz ki, “aile küçük devlet, devlet ise büyük ailedir.”
Çatırdayan aile yapımız, devletin temellerinin sarsıldığını işaret etmektedir.
Ahlaki değerler sistemi ile inşa edilecek ruh inkılabı, yeni bir devlet
sistemi, zor olsa da, yenidünyada Türk medeniyetinin hâkim olabileceği bir
“Türk İlhanlığı” büyük ülkümüzün tasavvuru da buna bağlı olacaktır. Yoksa bu
ahlaki kirlilik içinde sürünmeye ve çözülmeye devam edeceğiz… Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR