Dünyanın kriz bölgeleri arasında, en öncelikli ve en önemli yer olan coğrafya, şüphesiz ki, Afganistan’dır. Sahip olduğu jeopolitik konumu...
Dünyanın kriz bölgeleri arasında, en öncelikli ve en önemli
yer olan coğrafya, şüphesiz ki, Afganistan’dır. Sahip olduğu jeopolitik konumu
ve sahip olduğu demografik yapının çeşitliliği ve kültürel farklılıklara
bakıldığında, böyle bir yargıya varmamız mümkündür.
Günümüz vesayet savaşlarında, kimin kimi temsil ettiği
hususunda bir muamma ve girift ilişkilerin varlığı söz konusudur. Bu durumun
açıklığa kavuşmasından sonra Türk milletinin pozisyon alması ve Afganistan ile
ilgili tavrının belirlenmesi önem arz etmektedir.
Türk milleti Afganistan’ın neresindedir?
Bu soruya, gerek bölgemizde olması, gerekse, tarihi bağları
itibarı ile değerlendirildiğinde, şüphesiz ki Türk milleti Afganistan’ın
merkezindedir yargısı yadırganmaz. Şüphesiz her Türk bu kanaattedir. Zira
Afganistan, güney Türkistan’dır. Demografik yapıya bakıldığında, Özbek
Türkleri, Türkmenler ve hazaralar, Farsça konuşsalar da, kısmen Tacikler Türk
türler. Mevlana’nın ve Sultan Alpaslan’ın doğum yeri, Belh tir. Yani bu günkü
adı Mezarı şerif… Kabil, Babür şahın doğum yeridir. Herat, Gazne, Faryap,
Türklerin yerleşik hayat sürdükleri önemli şehirlerdir.
İngilizlerin, Hindistan’ı terk ederken, Keşmir ve
Afganistan’ı günümüze kadar süren problemlerle karşı karşıya bırakmıştır.
İngilizlerin, Peştunları o bölgeye taşımaları neticesinde bu günkü siyasi iklim
oluşmuştur. Son elli senedir, Pakistan’da yaşayan peştunlar, devletin nezaret
ve baskısı ile Türkmen bölgelerine yerleştirilip, demografik yapıyı maniple
ederek, peştun hâkimiyetini sağlamaktadırlar.
Kışkırtılmış ve şımartılmış, Peştunlar; İngilizler, Ruslar
ve ABD’nin yanlış siyasetleri sayesinde elde ettikleri isteklendirme (Motivasyon)
ile Güney Türkistan, 1947 de Afganistan adı aldı. Tarihin arka planında kalmış
bir hakikati de bu sayede öğrendik. O da, M.Ö 722 yılında, Asurların İbrani
oğullarını Filistin’den çıkararak, dünyanın muhtelif bölgelerine dağıtmalarıdır.
12 aileden oluşan İbrani oğulları, zamanla bir araya gelmişler, ancak 12. Aile ile
bir türlü iletişim kuramamışlardır. 1947 de zahir şahın iktidara gelmesi ile
başlayan süreçte, peştunların 12. İbrani ailesi olması yönünde, bir beyan
vardır. Zahir şah; “Peştu’nlar, Efraim peygamberin soyundan gelmektedirler”
demek suretiyle buna işaret etmiştir. Batı dünyasının peştunları siyasi olarak
desteklemelerinin gerekçesi bu olabileceğine de işaret etmekte yarar vardır.
Dünya kriz bölgelerine baktığımızda, karşımıza Müslümanların
yaşadığı coğrafyaların geldiği bir tablo vardır. Suriye, Irak, Mısır, Libya,
Yemen, Mienmar, Filistin, Kafkaslar, Arakan ve Afrika, Keşmir ve Afganistan’ı
sayabilmekteyiz. İstisnasız her ülke, Batı dünyasının emperyalist hedeflerine
direnmekte ve istikrarsızlaştırılan her ülke; batı dünyası tarafından siyasal
istikrar vaadi ile işgale uğramaktadır. Van dallık ruhu ile yaşayan batı
dünyası, girdiği her yerde, kan, gözyaşı ve ölüm kusmaktadır.
Bu durumdan anlaşılması gereken şudur; 3. Milenyumda,
Asya’nın Hristiyanlaştırılması ile ilgili Vatikan merkezli projenin yürürlükte
olması gerçeğidir. Nitekim Feto’yu “Asya’nın kardinali” olduğu yönündeki
bilgiler ve çalışma sahasına baktığımızda buna hükmetmemizde haklılık payı
olduğu görülmektedir.
Afganistan da aynı maksatla yirmi senedir işgal edilmiş,
sonun başlangıcını yaşayan ABD, çekilmek suretiyle yeni bir kaos ortamının
fitilini yakmıştır. Fiili durum ise Afganistan bir karmaşa içinde nereye varacağı
bilinmeyen bir mecra içine girmiştir. Bu kargaşa barışla neticelenmez ise,
siyasal istikrarsızlık gerekçesiyle yeni bir müdahale ihtimali her zaman mevcut
olacaktır. Nitekim silahlarını nakletmeyen bir ABD mevcudiyetini görmek
gerekir.
O halde, Türkiye Afganistan’ın mevcut duruma göre pozisyonu
ne olmalıdır? Ya da, Afganistan ile siyaseti ne olmalıdır?
Bilinmelidir ki;
Öncelikle Türkiye, sınırlarını sınır ötesinden korumak
mecburiyetindedir.
Afganistan bir Türk yurdudur.
Ahalisi Müslümandır. Ve Müslümanlar, 21. Asırda, varlıkları
tehlike ve tehdit altındadır. Bu gün halkı Müslüman olan bütün ülkeler, kendi
siyasetlerine İslam kılıfı giydirerek, sözde İslam’ı temsil ettiklerini
düşünmektedirler. Oysa işin özü, islamsız bir Müslümanlık yürürlüktedir. Bu sebeple,
tevhit akidesinin gereği olan İslam birliği için şartlar her zamankinden daha
müsait durumdadır. Bu felaketi fırsata çevirmek gerekebilir.
Tarihi ve kültürel birlikteliğimiz mevcuttur.
Batı dünyası, Peştular vasıtası ile etnik temizlik
peşindedir.
Büyük Türkistan’ın (Turan) nirengi noktası Afganistan’dır.
Ülkemizde, Afganistan meselesi mecrasından uzak bir şekilde
kamuoyunun bilgisine sunulduğu için, millet, gerçekleri anlamakta zorlanmakta,
hatta kafa karışıklığı yaşamaktadır.
İran, Pakistan, Çin ve
Rusya’nın bölgede üstünlük kurmaya çalışmaları söz konusudur.
ABD ve AB’nin Asya’da siyasal etkinlikleri, Türk devletinin Afganistan’dan
olmasını zorunlu kılmaktadır.
NESİM YALVARICI
YORUMLAR