Yerleşik hayat düzenini tercih eden insanoğlunun, en büyük olgusu, şüphesiz ortak değerler etrafında birleşerek yaşama kararları vermele...
Yerleşik hayat düzenini tercih
eden insanoğlunun, en büyük olgusu, şüphesiz ortak değerler etrafında
birleşerek yaşama kararları vermeleri olmuştur.
Bu olguyu bir düzen ve sistem
bütünlüğü içinde sergilemeleri, insanların dayanışma ruhu içinde, ihtiyaçlarının
karşılanmasında iş ve görev paylaşımını bir takım hukuki kurallara bağlayarak
karşılamaları sayesinde, devlet yapısının vücuda gelmesidir.
İnsanlığın serencamında hemen her
topluluk bu minval üzere bir seyir içinde olmuştur. Değer üretenler, bu
değerlere bağlı hareket edenler, bu değerleri yaşatma iradesi sergileyenler,
geçmişten geleceğe doğru bir büyük sosyal olgunun temelini de atmışlardır.
Ürettikleri değerlere
baktığımızda, iletişimi sağlayan dilleri, inanma ihtiyacını karşılayan dinleri,
insanın içinde yaşadığı coğrafi ve iklimin kendisine sunduğu imkânları
ihtiyaçlarına göre özgün şekil vererek ürettiği maddi ve manevi kültürleridir.
Yaşantısını gelecek nesillerin hafızasına sunmak üzere yaşadığı olayların sebep
ve sonuçlarını bildiren tarihidir, üzerinde yaşadığı coğrafyaya aidiyet duygusu
içinde mamur ederek ona, “vatan” demesi ve geleceğini kurgulayacağı bir hedefi,
ülküsü ve bunu bütün organize eden devletleridir… Aynı zamanda, kan bağı ile
birbirlerine olan ünsiyet ve yakınlıklarını dayanışmanın temeli saymasıdır.
Bu sosyal olguya millet olgusu,
bu olguyu sürdürme iradesine milliyetçilik duygusu denmiştir.
İnsanlığın hikâyesine
bakıldığında, bu meziyeti elinde bulunduranlar, zamanın onlara sunduğu her
türlü imkânı kullanabilmiş ve insanca yaşayabilmeyi başarabilmişler.
Geçmişten günümüze, inişli
çıkışlı bir hayat seyri içinde varlığını koruyan milletler içinde, kesintisiz
olarak varlığından bahsedilebilen bir millet, Türk milletidir. Dünde vardı, bu günde
vardır, yarında var olacaktır…
Günümüz dünyası, karmaşık, zorlu
ve kaosun yaşandığı bir dönem yaşamaktadır. Kaosu tetikleyenler ve kaostan
etkilenenlerin çok çetin bir mücadelesi gözlenmektedir. Bu çetin mücadele de
Türk milleti tamda mücadelenin merkezindedir. İşin aslı, Tarihin her döneminde
böyle bir misyonu Şartlar Türk milletine vermiştir. Bu günde öyledir…
Millet olarak bu kaosun bertaraf
edilmesi, hayati önem taşımaktadır. Sorun şudur; Kiminle,
nasıl ve ne zaman harekete
geçilmelidir?
Mücadele bir strateji işidir.
Böyle bir strateji var mıdır?
İçte bütünlük, dışarıdan gelecek
tehlikelerin farkındalığı var mıdır? En önemlisi dışa karşı bir kararlılık var
mıdır? Mücadelenin en önemli boyutu finansal yapıdır. Finansal yapı
sürdürülebilir bir mücadele için yeterli midir? Bu organizasyonu
gerçekleştirebilecek yetkinlikte, siyasi, iktisadi ve askeri kadrolar var
mıdır? Varsa, uygun zaman kollamak üzere, hasımlarınızın zayıf anlarını
kollayabileceğiniz bir bilgi ağınız var mıdır? Uluslararası ilişkileri lehimize
sürdürebilecek diplomatlarımız var mıdır?
Yukarıda soru olarak sunduğumuz
meseleler, ülkemizin dört asırdır çözüme ulaştıramadığı meselelerdir. Günümüzde
katlanarak büyümüştür. Zira değer üretemiyor, o değerlere bağlı insanlar
yetiştiremiyoruz. Yani kaosu yaratan toplulukların önermelerini kendisine şiar edinerek
yaşamaya çalışanlar, devlet organizasyonlarına hâkim durumdadırlar. Onun içinde
bir türlü problemlerin kaynağına inilemiyor, çözüme yaklaşılamıyor…
1.dünya harbi öncesi, bir avuç
Milliyet ve milliyetçilik sevdalısı insanımız ile toplu olarak imha edilmekten
kurtulsak ta, hastalığın sardığı sosyal bünye kısa bir süre sonra aslına rücu
etmiştir. Osmanlıyı etkileyen ve çözen hastalık, kısa bir süre sonra genç
Türkiye Cumhuriyetini de etkisine almıştır.
Cılız ama soylu bir ses ve nefes
gibi yeniden başlayan milli ülküleri hedef eden bir gurup serdengeçti, yeniden
sahneye çıkarak ülke bütünlüğünü tehdit eden unsurları korkuya sevk etti. Beş
bin şehide mal oldu.
Kasvetli hava dağılmış olsa bile
yine Bizans ve Sasani entrikaları sayesinde, marazi durum devam etmektedir.
Üstelik Arap şovenizminin de katkıları ile…
Türk milliyetçileri bu gün
mücadele gücünü ve potansiyelini sergileyememektedirler. Zira bir kriz dönemi
yaşamaktadırlar. Milli bütünlüğün teminatı olmaları gerekirken, kendi
bütünlükleri çözülme noktasına gelmiştir. Sistemin intikamı ile cezaevlerinde
çürütülen bu yapı, kendine gelmiş olsa da, sistemin ayak oyunlarına mağlup
durumda görünmektedir. Varlığını ve gücünü milletten alan meşru bir hareket, sistemin
intikamı ile paramparça edilmiş, birbirleriyle düşman kamplara dönüşmüşler, her
biri sistemin uydusu olan yapılardan medet umar duruma düşmüşlerdir. Milletin
Milliyetçilere tanıdığı meşruiyet, ne yazık ki, siyasi ikbal ve ekonomik gailelere
kurban edilmiştir.
Varlıklarını karanlık
mahfillerden kuvvet alarak sürdüren siyasal yapılar, Milliyetçileri kapıkulu
gibi görmekte ve o şekilde servis etmektedirler. Siyasal yelpazelerin içine
serpilerek, birbirlerine diş bilemektedirler.
Dünya, çok korkunç bir mücadeleye
gebedir. Buna hazırlıklı olabilmek, milli bütünlük ile mümkündür.
Pragmatik bir siyaset anlayışı ve
dışa bağlı bir ekonomi ile mücadele edilemeyeceğini hepimiz biliyoruz. Türk
milletine düşman zihniyetler, devletin var olma dinamiklerini yerinde ve
zamanında kullanabilmekten kaçınabilmektedirler. Dolayısıyla milli şuura sahip
yeni bir iradenin oluşması elzemdir. Ancak mevcut durum bunu mümkün
kılmamaktadır.
Milli şuur sahipleri, son bir
kere toplanıp meselelerini görüşebilecekleri bir “Milli Kurultay” ile gündeme
taşımalıdırlar. Bu durum dosta güven, düşmana korku verecektir. Çeşitli Saiklerle
milli şuura sahip atmosferden uzaklaşmış her vatan evladı motive olacaktır.
Milletin iradesini devletin yapısına egemen kılmak zamanıdır.
Sonuç olarak biz olayı makro
düzeyde ifade etmeye çalıştık. Olayın analiz edilerek, mikro ölçekte gündeme
taşınması ileri bir zaman diliminde olacaktır.
Türk milliyetçileri, özde
ülkücülerin, sistemin sarmalından, beceriksiz yönetimlerden, basiretten uzak anlayışlardan
sıyrılmaları gerekmektedir.
Başbuğun ifadesi ile “biz ne
sağcıyız, ne de solcuyuz. Biz milliyetçiyiz” düsturu ile marazi düşüncelerden
sıyrılmak gerekir.
YORUMLAR