Tarihçe: Yasadaki, Töredeki kuralları "efsanevi Türk Hakanı Oğuz zamanından kalmış olduğuna inanıldığı üzerinde durulmaktadır. En...
Tarihçe:
Yasadaki, Töredeki kuralları "efsanevi Türk Hakanı Oğuz
zamanından kalmış olduğuna inanıldığı üzerinde durulmaktadır. En az 2500 yıldan
beri süregelen Türk Töresi gittikçe toplumsal müesseseler haline gelmiş ve Kök
Türklerin ünlü kağanı aracılığıyla Türk milletine törenin yüceliği, köklü oluşu
belirtilmişti. Bilge Kağan (M.Ö.734) sarsılan ve bozulan milli birliği yeniden
kurmak için Çinlilerle savaşmış ve onları ordularıyla yenmişti. Yuluğtekin'nin
kalemiyle, Bilge Kağan’ın ölümünden bir yıl sonra 735 yılındaki Anıt ‘ta
Türklere seslenirken Töre kelimesini kullanıyor' ve ona büyük önem veriyordu:
"Ey Türk Oğuz Beyleri, milleti, işitin: Yukarıda Tanrı Basmasa (Mavi gök
çökmezse), aşağıda yer delinmese (yağız toprak), Türk milleti, (senin ilini,
(senin) töreni kim bozar '! (Bozabilir?) Ey Türk milleti, titre, kendine
dön!l".
Divan-ü lügati Türk’te töre evin en önemli yeri ve sediri
olarak adlandırılır. Kavramın asıl manası “törü” şeklinde olup, görenek ve adet
olarak anlaşılır.
1-
Töre, Türk gelenek ve göreneklerinin kesin hüküm
birliğidir.
2-
Bozkırlarda fiilen yaşanan hayatın zamanla
hukuki – sosyal değer kazanmış davranışlarını ihtiva eden ve genellikle kanun
manasına alınan töre (törü),eski Türk sosyal hyatını düzenleyen mecburi normlar
bütünüdür.
3-
Bu bütün yani kanunlar “millidir”.
4-
Türklerde töre kanun manasına gelmekle birlikte,
onun ile sınırlı değildir. Çünkü yazılmış kanunlar ile yazılmamış teamüllerde
törenin içindedir. Hatta hukuki töreden başka dini ve ahlaki törede vardır.
Dolayısıyla Türk Töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kaidelerin
toplamı demektir.
5-
Töre, ahlaki, sosyal, siyasi, birçok prensipler
koymuş, müesseseler kurmuş, insanlığa kendi hakikatlerini bildirmek ve onları
sükûnetle refah içinde yaşatmak maksadı ile devlet gibi insanlığa en büyük
faydayı getiren bir merkez müessese vücuda getirmiştir.
6-
Türk Töresi, oldukça kesin ve sert hükümler
ihtiva etmiştir. Cezaları ağır olmakla birlikte, töre, Türk milletinin bel
kemiğini teşkil ettiği için hiç kimse bu cezaları haksız ve adaletsiz
bulmamıştır.
7-
Ziya Gökalp, töre kelimesini Türk kelimesi ile
aynı cevherde olabileceğini ifade etmiştir.
8-
Töre ile birlikte kullanılan bir terimde
Yasa’dır.
TÖRENİN OLUŞUMU VE GELİŞİMİ
Töre, üç kaynaktan oluşur. Bunlar
halk (millet), kurultay ve handır. Yani bir kısım töre doğrudan halk içinden
zuhur eder. Bunlar gelenek şeklinde nesilden nesile intikal eder. İkincisi,
beylerin kurultayda aldıkları kararlardır. Üçüncüsü bizzat Hanın teşebbüsleri
ile gelişir. (devamı olacaktır)
Arkadaşlar, bu konuyu okuyucuyu
sıkmamak adına parça parça yazmaya gayret edeceğim. Her türlü yorum ve
katkılarınıza açığım.
SOSYAL HAYATTA TÖRENİN YERİ VE
ÖNEMİ
Orhun abidelerinde, birçok yerde
töre ve öneminden bahsedilmektedir. “yedi yüz er olup ilsizleşmiş,
kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış
milleti, ecdadının töresince yaratmış, yetiştirmiş.” yazmaktadır.
“Babam kağan öylece ili, töreyi
kazanıp, uçup gitmiştir.”
“Türk, Oğuz beyleri, milleti, işitin:
üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim
bozabilir.”
“ töreyi kazanıp, küçük kardeşim
Kül Tigin kendisi öylece vefat etti.” Bu ifadelerin bütünü, törenin önemine
binaen taşlara kazınıp, günümüze ulaştırılmış değerlerdir.
Yine törenin önemini ifade
etmesi bakımından Divanı lugati’t Türk’te geçen ifade oldukça dikkate değerdir.
Bu ifadelerin birinde; “devlet gitse de törenin baki kalacağı”
vurgulanmaktadır. Buna göre “vilayet (il) terkedilir ama töre terkedilmez.”
Bahaeddin Ögel, töreyi ikiye
ayırır. Devlet töresi ve halkın töresi olarak belirtmektedir. Çıkış noktası
olarak ta büyük oğlanla, küçük oğlanın devlet ve millet hayatında ayrı yer
tutmasındadır. Türk töresine göre büyük oğlan daima babanın tahtına otururdu. Hâlbuki
halk töresine göre küçük oğul, babasının evinde oturan ve baba ocağını devam
ettirendir. Ancak bu iki töreden bir çatışma çıkarmak söz konusu değildir. Zira
devlet hayatı tecrübe, dirayet ve bilginin önem kazandığı bir hakikattir. Bu
vasıfları taşıyan büyük oğul görülür ve küçükten itaat beklenir. Bunun yanında
Türk töresinde Liyakat arandığının da bir vakıa olduğu ve küçük oğulun da
devleti idarede edeceği töre gereğidir.
Törenin ön gördüğü önemli müesseselerden biri
de ordudur. Halk ile ordunun bütünleşmiş hali sadece Türk töresinde vardır. Bir
bakıma, “ordu millet” olmak töre gereğidir.
Töre müessesesinin önemi sadece
töreye gösterilen saygı ve itaatten ibaret değildir. Aynı zamanda Türk
devletlerinde töreyi bilenlere karşı gösterilen derin saygıda önemin bir
göstergesidir.
Devletin var olma kudreti
törenin varlığına, etki gücüne ve itaate bağlıdır. Aynı zamanda törenin hayat
bulacağı bir sosyal örgünün hem halk arasında hem de devlet erkânında olması
hayati bir önem taşımaktadır. (devam edecek…)
TÜRK MİLLETİNİN GİZLİ ANAYASI: TÖRE (3)
SOSYAL BÜTÜNLEŞME VE TÖRE
Töre, sosyal bütünleşmenin temel
kaynağıdır. Bilhassa normatif yani (Gerçekte olanlarla değil, ne olması
gerektiği konusundaki görüşlerle ilgilenen, ahlak ve değer yargılarına
dayanan kavram veya
disiplinler.) bütünleşmenin temel kaide ve teamüllerini töre sunmaktadır.)
Çünkü bu normun oluşması ve kabul görmesi onun
gelenekselleşmesine bağlıdır. Gücünü geçmişten alan norm etkilidir ve kendi merkezi
etrafında birleştiricidir. Bu çerçevede en güçlü normlar töre olarak
nitelendirilmektedir.
Töre buradaki gücünü, uzun geçmişe sahip
olmasından ve görmüş olduğu genel kabulden almaktadır.
Sosyal bütünleşmeyi temin etmei açısından
Dinanı lügat tit Türk’de törenin yayılması ilebirlikte şaşkın kişilerin
ayılacağı,kutla kuzunun birlikte yürüyeceğini belirten şu dörtlük dikkate değerdir.
Endik kişi el törü yetilsün,
Toklu börü yetilsun.
Kadgu yeme savılsun.
Yani, şaşkın kişi töre ile uyansın. Kurt kuzu
ile yaşasın, herkes hayatına dönsün.
Böylece törenin toplumun nizamının
sağlanmasındaki fonksiyonu da oldukça kuvvetli bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Çünkü sosyal nizam, ancak etkisiz bir şekilde anlaşılan bir kurallar geleneği
ile mümkndür.
Bu gelenek bizatihi törenin kendi
içerisindedir.yüzyılların derinliğine kök salmış olan töre, büyük bir birikimi
ve tecrübeyi temsil eder. Bu bakımdan milliyet bağının güçlü kılınmasına hizmet
eden de odor. (devam edecek)…
TÜRK YÖNETİM SİSTEMİ OLARAK TÖRE
Töre, Türk sosyal hayatını düzenleyen kaideler
bütünüdür. Başka bir ifade ile kişiler ve zümreler arası münasebetleri
düzenleyen; idarecilerle idare edilenler arasındaki işleri, hak ve vazifeleri
belirleyen usullerdir. Yönetim sistemimize baktığımızda ise hükümdarın
yetkilerini meclisler (Kurultay ve hükümet meclisi) sınırlandırmakta, hem
hükümdarın hem de meclislerin üzerinde ise “Töre” bulunmaktadır. Ne halk ne de
yönetim sisteminin herhangi bir unsurunun, çerçevesini “töre”nin çizmiş olduğu
normlar bütünün dışına çıkması mümkündür. Bu noktadan hareketle, Türk devleti
olarak nitelendirebiliriz. Çünkü devletlerinin “nevi şahsına münhasır” bir
yönetim sistemine sahip oldukları görülmektedir. Ancak, mutlaka bir isim vermek
gerekiyor ise, eski Türk yönetim sitemine Töre sistemi demek yanlış
olmayacaktır. Zira il gider, töre kalır.
TÜRKÜN YAZILI OLMAYAN NAYASASI; TÖRE (6)
TÖREMİZİ TEHDİT EDEN FAKTÖRLER
Tarihin seyrinden de anlaşılacağı üzere, Türk milletinin;
dağılması, bozguna uğraması, yenilmesi, töresini bırakması ve töresinden
uzaklaşması ile olmuştur. Bunu iyi bilen Türk düşmanları, sosyal hayatımıza
töresinin bozulacağı şartların oluşması ve onu günlük hayatının bir parçası
haline getirmek suretiyle, birliğini, dirliğini ve nihayetinde istiklal ve istikbalini
karatmak istemeleridir.
Bizim gibi yarı sömürge, yarı feodal bir niteliğe sahip
ülkelerin toplumlarında uygulanan törelerde bir şeyin yanı sıra ön plana çıkan
birkaç konu vardır:
1-
Cinsellikle ilgili töreler(fuhuş, nikâhsız
evlilik ve çocuk, zorla evlendirme, miras vb.)
2-
Yönetimle ilgili töreler (Aşiret, dini veya
siyasi örgütlenmeler, ya da kısaca mülkiyetin ve beraberinde olanların
yönetimi)
3-
Ataerkillikle ilgili töreler.
4-
Kan
davası. Vb….
Bu gün, yukarıda sıraladığımız hususlar,
fiiliyatta ve günlük hayatımızın bütününde rastlamamız mümkündür. Hatta
birçoğunu kanıksadığımızdan hayatın rutini gibi görürüz. Oysaki her dakika
birliğimizden dirliğimizden bir tuğlayı düşürmektedirler.
Törenin temel hedefi, insan yaratılışındaki
var olan yaratılış ilkeleri doğrultusunda hareket eden ve bu hareketleri,
toplumsal inanç ve davranış haline getirmektir. Yani toplumda ahlak kaideleri
geliştirmektir.
Ahlakı sadece cinsiyetle ifade edenler,
bilmelidirler ki, cinsiyet ilişkileri toplumun önemli bir problemi olmakla
beraber, ticaret, adalet, yönetim gibi erklerde, muamelelerimizin ahlakla
ilintilendirmediğimizde, cinsiyetle ilgili ahlaki problemler, hep olacaktır.
Ondan ötürü adalet ve muamelatta, ahlakın hâkim olması törenin birincil
görevidir.
Hz Ali (Allah ondan razı olsun) diyor ki;”
devletin dini adalettir.” adaleti ikame etmek, ahlakı ikame etmektir.
Törenin bir anlamı da, insanlar arsında
saygı ve sevgiyi yaşatmaktır. Dilimizde efendi, saygılı, ölçülü davranan
insanlar için, “töreli insan” ifadesi onun için kullanılmaktadır. Hak hukuk ve
saygılı olmak töreli olmaktır.
Töre hükümleri değişmez kalıplar
değildir. Bir sosyal-hukuki normlar toplamı olarak töre, çevre ve imkânlara uygun yaşayabilmenin
gerekli kıldığı yeniliklere açıktır. Bu suretle kendi hayatiyetini sirayet
ettirdiği türlü şartlar içinde sürekli etkinliğini korumuştur. Dolayısıyla Tören’in
geçmişi binlerce yıl öncesine kadar dayanır. Mete, Atilla, Tüng- Yabgu,
Cengiz, ve Timur gibi hükümdarlar hep
örfü kanunlara(töreye)tabi olmuşlardır. Bozkırlardan Anadolu’ya, binlerce yıl
esas noktaları aynı kalmış bir töre mevcuttur.
Devletlerin teorilerle değil
fakat sosyal gerçeklere uygun şekilde idare edileceğini çoktan anlamış olan
Türk hükümdarları, yerine ve zamanın icaplarına göreve “meclis” lerin tasvibi
alınmak üzere, töreye yeni hükümler getirebilmekteydiler. Bununla birlikte,
törenin anayasa hükmünde, değişmez prensipleri vardır ki, bunlar; Könilik (adalet),
uzluk (iyilik, faydalılık),tüzlük (eşitlik) ve kişilik (insanlık,
üniversallik)” dır. İşte binlerce yıl devam eden esaslar da bunlardır.
Töre sadece geçmişte
yaşananlardan ibaret değildir. Farklı boyut ve unsurlarıyla bu günde yaşanıyor
olması, onun geçmişte kalmış olmadığını gösterir.
Töre, ulu bir çınar olan devleti
ayakta tutan, heybetli kılan ve güçlü yapan bir köktür. Bu kök ne kadar
derinlere dalmış ise, çınar da o kadar dayanıklı ve heybetli olur.
Günümüzde töre ile ilgili
anlatılanlar ve yapılan propagandalar, gerçekleri yansıtmamaktadır. Özellikle
işlenen cinayetlerle birlikte anılması vahim bir hatadır. Zira töre de hayat
vardır. Özellikle kadın cinayeti ile ilgili konularda gündeme taşınmasında
töreyi hedef alan bir saldırı ve taarruz olduğunun farkında olmalıyız. Törenin
iki temel boyutu vardır. Birincisi devletin milleti ile bekasını sağlamak,
ikincisi milli ülküleri ve hedefleri belirleyerek, geleceği kurgulamaktır.
Nesim Yalvarıcı
YORUMLAR