Öncelikle bilinmelidir ki, Balkan muhacirleri, bizim kültürümüzde, “ evladı Fatiha’n” olarak bilinir. Bu sebepledir ki, balkan göçlerini...
Öncelikle bilinmelidir
ki, Balkan muhacirleri, bizim kültürümüzde, “ evladı Fatiha’n” olarak bilinir.
Bu sebepledir ki, balkan göçlerinin hem övünç tarafı var hem de, hüzün tarafı…
Anadolu’dan, bilhassa
Karaman-Konya, teke bölgemizden yeni fethedilen Rumeli bölgesine nüfus
kaydırmaları yapılmış, zaman içinde yerleşik hale getirmişlerdir. Bulgaristan,
Yunanistan, Arnavutluk, Bosna-Hersek, Karadağ bölgeleri yerleşim yerleri
olmuştur.
Türklerin Anadolu'dan Rumeli'ye
Geçişi Gelibolu Fethi' iledir. Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa'nın
komutanlarından Ece beyi şehit ettiğimiz den günümüze dek, bedel ödeyerek
Rumeli’yi vatan yapmışız. Bu gün fiili durum olarak Türk nüfusundan bahsetmemiz
mümkündür.
Kosova Savaşı Osmanlı Devleti ile Sırp, Bosna, Bulgar, Arnavut, Ulah
prenslikleri arasında 1389’da Kosova’da yapılmıştır. Bu savaştan sonra Osmanlı
devleti fethettiği bu topraklarda kesin hâkimiyet sağlamak üzere, Anadolu’dan
Türkmen boylarından nüfus kaydırılmaları yaptırarak, hâkimiyetlerini teminat
altına almıştır.
Eğer Türklerin Avrupaya yerleşmeleri ile derinliğine inceleme yapar
isek, Atilla batı Hun imparatorluğunu Romalılara rağmen kurduğu fikri, yeterli
olur sanırım…
Bu konuyu neden gündeme getirdiğimi ifade edeyim. Son zamanlarda
özellikle mevcut siyasal iktidar, uyguladığı yanlış, stratejik hata olan göçmen
politikalarına meşruiyet kazandırmak adına balkan göçlerini öne sürmektedir.
Suriye, ırak ve Afganistan dan, emperyalist ülkelerin hedef ve stratejilerine
uygun başlatılan göçleri, Balkan göçleri ile karşılaştırmaktadırlar.
Milli duyarlılıktan mahrum, Türk Milleti ile rövanşist bir ruh yapısında
olan iktidarın kadroları, medyada bu konuyu pervasızca gündeme
getirebiliyorlar.
O halde bilmelidirler ki, Rumeli Türklüğü, Serdengeçtilerden
oluşmaktadır. Yani İ’layı kelimetullah için malından mülkünden ve evladı ayalinden
vazgeçerek, yeni fethedilen coğrafyaları Türk’e vatan kılanlardır.
Osmanlı devleti, devşirmeye (Arap, Rum, Ermeni, Yahudi ve Sırp) teslim
ederek yönetmesi, mağlubiyeti mukadder hale getirdi…
Ne hazindir ki, Rumeli’deki Türkler hazin hikâyeler, acı ve ıstırap dolu
bir durumla karşılaştırılıp, haçlı ruhunun acımasız pençeleri altında
kalmışlardır. Mukadder akıbet, devletlerarası anlaşmalarla, Göçüp geldikleri
topraklara rücu etmişlerdir. Bir bakıma baba topraklarına gelmişlerdir. Kısmen
de, mübadele yani nüfus değişimi yoluyla karşılıklı göç ettirilmişlerdir.
Durum bu iken; Suriye, Irak ve Afganistan göçmenlerin ile mukayese etmek
en hafifinden vicdansızlıktır. Tarihi bilmemektir, art niyetliliktir.
Karaman bölgesinden Rumeli’ye gidenlerin, Osmanlı devletinin uyguladığı
yanlış politikaların neticesinde, göçe mecbur bırakılanlarla, Büyük Orta doğu
politikaları sebebiyle, göç edenlerin aynı kefede tartılması, Türk devletini ve
Türk milletini içeriden kemiren bir hain gurubun varlığına delalet etmektedir.
İçinden geçmekte olduğumuz bu zor zamanda, bu hassas konuda aklıselim
ile hareket etmek her vicdan sahibinin görevidir.
YORUMLAR