DİN ADAMLIĞI

  İlk insandan bu yana insanlığın gelişimi ile birlikte birçok  din  ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir kısmı varlığını koruyamamış, bir kısm...

 


İlk insandan bu yana insanlığın gelişimi ile birlikte birçok din ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir kısmı varlığını koruyamamış, bir kısmı da zamanımıza kadar devam etmiştir. Bu dinler ilahi ve ilahi olmayan dinler olmak üzere ikiye ayrılır. Allah’ın peygamberler aracılığıyla gönderdiği vahye dayalı dinlere ilahi dinler denir. Bunlar Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet’tir. Vahye dayanmayan, insanlar tarafından kurulmuş dinlere de ilahi olmayan dinler denir. Hinduizm ve Budizm ise günümüzde yaşayan ilahi olmayan dinlerdendir.

 

Din adamlığı kavramı, ruhban sınıfı olan dinler için geçerliliği olan bir kavramdır. İslam’da ruhbanlık yoktur. Ondan ötürü, din adamlığı da yoktur.

Aslında ilahi-semavi dinlerde, din adamlığı diye bir zümre veya sınıf yoktur. Lakin dini asıl mecrasından çıkaranlar, kendi cephelerini güçlendirmek üzere bir zümre veya sınıf oluşturmuşlardır. Bunları da “din adamı” adıyla sunmuşlardır, sunmaktadırlar.

Beşeri dinlerde ise yani Budizm, Brahmanizm, sinizm, Şintoizm ve totemizm v.s sınıf ve zümre olgusunu görmek mümkündür. Hıristiyanlık ve Yahudilikte ise tahrif edildikten sonra görülmektedir.

İslam dini ise, Emevi döneminde, Emevilerin Müslümanların yönetiminde söz sahibi olmaları ve Emeviliğin öne çıkarılmasına karşı oluşan direncin kırılması adına, almış olduğu kararların itiraz görmemesi için dini otorite sahiplerini idarenin kontrolünde hareket etmeleri ile başlar… İmam-ı _azam Ebu Hanife Numan Bin Sabitin itirazı ve dövülerek katledilmesi de bu sebepledir.

Esasen İslam dininde ihtilafların ve tefrikanın başlangıcı da emevilerdir.

Arap şovenizmi, cahiliye dönemine ait “asabiyet” meselesini hortlattı. İslam’ın davet metodu olan “kalplerin fethi”, yerini kılıç ve taarruz aldı. İçte ise baskı ve tehditle idarede kalmak üzere, yaptıklarının dini nasların bir gereği olduğunu Müslümanlara dikte etmekti. Onun için dini sınıf oluşturuldu.

Biliyoruz ki, İslam dininin esasları, Müslümanların devredilmez mükellefiyetleridir. Farzı kifaye olan cenaze namazı dışında…

Dolayısıyla, dini emirlerden, “akil – baliğ” olan her Müslüman bizzat sorumludur. Zira mahşerde hesabı bizzat kendisi verecektir.

Peygamber efendimizin, kızı Fatıma’ya ifade ettiği gibi; “Bana güvenip sorumluluklarından kaçınma” mealindeki hadis buna apaçık bir delildir.

Şeyh, molla, seyit, hoca, şeyh’ul islam, derviş, Ayetullah, Diyanet işleri Başkanı, ancak işlemiş olduğu ameliyle, sıradan dini unvanı olmayan bir insan gibi mahkeme i Kübra’da sorgulanacaklardır.

O sebeple İslam da, din adamlığı yoktur. Dini hamiyeti ile Allah rızası için din hizmetlerini yürüten kişilere, “hademe i hayrat” yani hayır hizmetçileri denmiştir.

Bu gün ki din hizmetlerinin alternatifleri, Kur an ve sünnetin aslına uygun anlaşılması ile yeniden muhakeme edilerek yürürlüğe girecektir.

Din adamlarının, İslam coğrafyasındaki etkileri göz önünde bulundurulduğunda, gayrı müslim din adamlarından işlev yönünden farklı bir tutum içinde olduklarını görebiliriz.

Gayrı müslim din admları, kendi dinlerini tebliğ ederek, fert devlet ilişkilerinde devletin güç ve kuvvet bulacağı, ferdin enerjisini devletin güçlü olabileceği bir yaklaşım içinde olmaktadır. Kilisenin nüfuzunu bu minvalde kullanmaktadırlar. Nitekim jeopolitik stratejiler ve dünya hâkimiyet teorilerinde, misyoner ve planlayıcı etkilerini görmek mümkündür. Bu durum, Brahmanlar ve Budistler içinde aynıdır.

Ne var ki, Müslüman coğrafyalardaki Müslüman din damı kisveli kişi ve cemaatler, devletlerine karşı hasmani bir duruş sergilemektedirler.

Günümüzde, emperyal küresel güçlerin sürdürdükleri “vekâlet” savaşlarında, ne acıdır ki, küresel güçlerin öncü güçleri (piyonları) gibi hareket etmektedirler. Devleti illegal yollardan işgal etmek üzere, kadrolaşma ilk ve görünen özellikleridir. Ülkemizde örnek verilecek birçok cemaat mevcuttur.

Bu ülke de müftülük görevlerini emekli oluncaya kadar sürdüren bir cemaat lideri, yurt dışında, Türkiye aleyhine faaliyetler sürdürürken, ülkemizi, Darul Harp alnı olarak ifade ediyordu…

Feto kalkışması tevile mahal kalmayacak açıklıktadır. Ancak, feto sonrası aynı metodun icra edildiği cemaatlerin devlet kadrolarını işgal etmesi ameliyesi bütün tazeliği ile devam etmektedir.

Sonuç olarak, günümüzde Müslüman din adamlarının sahip olduğu dini imtiyazlarını, devlet aleyhine kullandıklarını görebiliyoruz.  Yüce dinimiz, emperyalist küreselci yapılarla müşterek hareket ederek, devletimize karşı, aynı cephede oldukları görüntüsü vardır.

Dramatik olan durum ise, politik destek bulmalarıdır…

Nesim Yalvarıcı

 

YORUMLAR

Ad

Makale,131,Şiir,12,
ltr
item
Nesim Yalvarıcı Blog: DİN ADAMLIĞI
DİN ADAMLIĞI
Nesim Yalvarıcı Blog
https://www.nesimyalvarici.com/2022/01/din-adamligi.html
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/2022/01/din-adamligi.html
true
4680738629484459283
UTF-8
Tüm Yazılar Görüntülendi Hiç yazı bulunamadı TÜMÜNÜ GÖSTER Devamını oku Cevapla Cevabı iptal et Sil Yazar: Anasayfa SAYFALAR GÖNDERİLER Hepsini gör SİZİN İÇİN TAVSİYE EDİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH TÜM GÖNDERİLER İsteğinizle eşleşen bir yayın bulunamadı Anasayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Paz Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis Mayıs Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara şimdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago 5 haftadan daha önce Takipçiler Takip et BU PREMIUM İÇERİK KİLİTLENDİ ADIM 1: Bir sosyal ağda paylaşın 2. ADIM: Sosyal ağınızdaki bağlantıyı tıklayın Tüm Kodu Kopyala Tüm Kodu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalandı Kodlar / metinler kopyalanamıyor, lütfen kopyalamak için [CTRL] + [C] (veya Mac ile CMD + C) tuşlarına basın İçerik Tablosu