SİNSİ İSTİLA, "GÖÇ"!

Göç; kavram olarak, bireyin veya toplumun yaşamını sürdürmek üzere, bir yerden bir yere, süreli-süresiz olarak yer ve mekân değiştirmes...



Göç; kavram olarak, bireyin veya toplumun yaşamını sürdürmek üzere, bir yerden bir yere, süreli-süresiz olarak yer ve mekân değiştirmesidir.
Bu değişiklik, isteğe bağlı olduğu gibi zorunlu sebeplerle de oluşabilmektedir.
Göç; İnsanlığın çok eski (kadim) bir sorunudur. Zaman ve coğrafya farkı olmadan insan unsurunun yaşadığı her yerde göçler ve göç olayı yaşanmıştır. İnsanın ve toplumun hayatını doğrudan ilgilendirdiği için “sosyolojinin “ de konusudur.
Yine göç; İnsanın yerleşik hayat düzenine geçmeden önce de, yerleşik hayat düzenine geçip modern hayat ile tanıştığı, toplumun tekâmül (gelişmişlik) dönemlerinde de rastladığımız ve gözlemlediğimiz bir sosyal olaydır.
Kişinin Özgür iradesi ile bir yerden bir yere giderek yaşamasına karar verebilmenin dışında, bazı zorunlu sebeplerin göçü teşvik ettiğini tarih boyunca görmek mümkündür.
İklim şartlarının elvermeyişi, ekonomik şartların zorlaması, savaşlar, kültürel, etnik ve dini baskılar yanında can güvenliği tehdidine karşı daha güvenli bir coğrafyayı tercih etmek üzere yer değiştirmeler, göçte etken olan sebeplerdir.
Bu şartlar günümüzde de geçerliliğini korumaktadır. Üstelik farklı bir boyut eklenmek suretiyle derinleştirilmiş sosyal bir problem olarak görülebilmektedir. Yani gelişmiş ülkelerin ve milletlerin gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkelerin “artık değerlerini”(ekonomik ve mali kaynaklarını) istedikleri gibi değerlendirebilmek üzere, geliştirdikleri jeopolitik stratejilerinin gereği olarak demografik değişim esasını hayata geçirebilmek üzere hazırladıkları planlar kapsamında yapılabilmektedirler.
Uluslararası Göç Örgütü (IOM-International Organization for Migration), 2005 yılında dünya genelinde yaklaşık 191 milyon göçmen varken, 2010 yılında bu sayının 214 milyonu bulduğunu belirtmektedir.
İnsanlığın çok eski bir sorunu olmakla beraber, göçün nedenlerini nitel ve nicel özelliğini derinliğine inceleme konusunda önemli sosyal çalışmalar yapılmamıştır. Muhtemel göç olaylarında sergilenen davranışlar ve tedbirlere bakıldığında, buna hükmedebiliyoruz. Barınma, intikal, beslenme ve hayatını sürdürme ile ilgili ön çalışmalar ve organizasyonların ancak göç vücuda gelindiğinde düşünülmektedir. Bu durum, göç edenlerin can ve mal güvenliği, zor şartlarda bulunmaları sebebi ile iklim ve doğa şartlarının engelleri ile karşılanması, müdahalelerin zaman, dramatik ve trajik olaylar yaşanmaktadır.
Kuruluş amaçları insan haklarının muhafazası ve temel haklardan yararlanmasını sağlamak olan Birleşmiş milletler ve uluslararası politikada etkin güç unsurları (STK - küresel güçler), bu konuda ne yazık ki, politik çıkarlara göre karar ve müdahale etmektedirler. Bu durum ise insanlık dramının yaşandığı, sonucu genellikle ölümle biten hastalık, açlık ve sair felaketlerin yaşanmasını sağlamaktadır. Bu alanda çalışma yapan William Farr, “göçün hiçbir kesin kanuna bağlı olmaksızın yürüdüğü” fikrine karşı, Ravenstein’in göç olgusunun genel geçer kanunlarını ortaya koymak üzere kaleme aldığı “The Laws of Migration” (göç yasaları) makalesi, göç üzerine yazılmış ilk göç sosyolojisi kuramıdır denilmektedir.

Esas itibari ile göçü teşvik eden olgular; coğrafi şartlar, zoraki nüfus kaydırmaları, yönlendirilen etnik oluşumlardır. İsteğe bağlı serbest, kitlesel göçlerden de bahsedebiliriz. Sebep ne olursa olsun her göçün kendine özgü bir karakteri mevcuttur.
Sağlıklı bir görüş açısıyla (Perspektif)bakıldığında, göçler, ekonomik, kültürel ve sosyal değişimin etkisinin hissedildiği sosyal yeni bir olgunun da oluşmasını sağlamaktadır.
Jeopolitik stratejilere uygun olarak hayata geçirilmekte olan göçlerin varlığını günümüzde daha iyi fark edebilmekteyiz. Zira günümüzde göç olayları küresel güçlerin belirlediği ve hedeflediği jeopolitik stratejilere uygun bir karakter arz etmektedir.
Göçün en belirgin neticesi, demografik hareket neticesinde görülebilmektedir. Nihai hedef, nüfus hareketleri ile nüfusun sayısal ve sosyokültürel yapısını değiştirmek, sosyo-ekonomik de değişikliğin isim ve din değiştirme baskıları, sağlanması olarak ta ifade edilebilir.
Yakın tarihimizde yaşadığımız göçler, bu minval üzeredir. Bulgaristan’da, Todor Jivkov döneminde yapılan isim ve din değiştirme baskıları, (kültürel ve dini baskılar), kitlesel göçlerin oluşmasını sağlamıştır.
Saddam Hüseyin dönemindeki Halepçe katliamı, Irak’ın kuzey bölgelerinde yaşayan Ezidi’lerin kitlesel göçünü sağlamıştır. Bunun neticesinde gelişen etnik temelli terör olayları, ülkemizin öncelikli meselesi haline gelmiştir.
İlerleyen zaman içinde, bölge teröre teslim edilmiş, ya da çok zor durumlara düşürülmüştür. Nitekim hükümet, -kabul etmese de- teröristlerle mükerrer defa masaya oturmuştur. Düşük ölçekli şehir savaşları başlatacak kadar ileri gidilmiştir.
Yine Suriye olayları, çok yoğun bir göçü başlatmış, hemen hemen, ülkemizin bütün sathına yerleşik bir hale getirilmiştir. Hâlbuki bu tür göçlerde, önce kamplara alınır, köklü bir araştırma yapılır ve mahallî bölgelerde (Lokal) ikamet ettirilerek, takipleri ve ihtiyaçları karşılatılır. Durum böyle olmadı. Halepçe katliamında söz konusu olan göçte olduğu gibi iş kontrolsüz bir şekilde kendi akışına bırakıldı. Birçok sosyal olayın acı bir şekilde yaşanması söz konusu oldu. Daha olacakları da beklenilebilir.
Bu göçler; Küresel tehdit unsurları, 2. Benedict’in ifadesi ile ve yenidünya düzeni stratejisi, ”üçüncü milenyumda, Asya’nın Hristiyanlaştırılması” kapsamında ve evanjelistlerin büyük Yahudi idealini gerçekleştirmek üzere bölgenin sınırlarının yeniden belirlenebileceği faaliyetlerin bir parçası olarak görünmelidir. Ve gelecekte kullanılabileceği sosyal topluluklar olarak, göçe zorlanmış Suriyelilerin harekete geçebilmesi muhtemel bir olgudur. Nitekim Küresel güçlerin Deaş’a eleman toplama işini bu yolla yaptıklarını kamuoyun da basına yansıyan yüzüyle açık istihbarı bir durum olarak bilinmektedir.
Geçmişten günümüze Arap ekalliyetin (etnik yapının) Türkiye’deki önemi ve etkileri bilinmediği ve her tür etnik temelli olayda etkilerinin olduğu araştırılmalıdır. Özellikle de Türk Milliyetçiliği fikrine karşı sinsice tepkilerini görmek gerekir. Bu gün cemaatleşme ve dinimizin devletimize ve milletimizin birliğine karşı kullanılıyor olmasındaki etkileri, araştırılması gereken bir sosyal realitedir. Yani Arap etnik yapının içimize sinmiş düşman hüviyetinde olduklarını göremez isek, diğer etnik ve bölücü terör olaylarına sağlıklı teşhis koyabileceğimizi zannetmiyorum.
Biliyoruz ki, güney komşularımızın içinde yaşayan Türkmen soydaşlarımızın Arap yönetimleri tarafından uygulanan haksızlıklar karşısında çaresiz durumdadırlar. Sosyal, siyasi, kültürel ve ekonomik olarak varlıklarını sürdürebileceği imkânları kısıtlıdır. Ancak, bu ülkelerdeki hâkim güçlerle aynı etnik kökenden gelen vatandaşlar ülkemizin demokratik imkânlarından ve her türlü hakkından istedikleri ölçüde istifade edebilmektedirler. Doğrusu da budur.
Biraz dikkatlice incelenecek olur ise Doğu ve güneydoğuda Arapların yaşadıkları yerleşim yerleri terörden en az etkilenen yerlerdir. terör örgütü girmedi. Hiçbir Arap mutazarrır olmadı. Bu bile dikkate şayan bir husustur. Aynı zamanda, hem devleti hem de terör örgütü ile uyumlu bir şekilde yaşayabilmektedirler.
Cumhurbaşkanlığı devlet sistemi içinde devletin sinir uçlarında görev yapan elemanların Arap ekalliyetinde (etnik yapısında) olmaları da tesadüf olmasa gerekir. Osmanlı devlet sisteminde, Enderun’da yetiştirilen gayrimüslimlerin, devletin en mahrem yerlerinde bulunmalarını sağlayan yapılanma biraz bu durumu andırmaktadır.
Buradan şu anlaşılabilir; Arap göçü, Arap etnik yapısının Türkiye cumhuriyeti devletindeki devlet kademelerindeki istihdamın destekleyici bir faktörü olarak demografik yapının oluşumunu sağlayıcı bir organizasyon gibi görülebilmektedir.
Göç olayı dünyada birçok siyasi yapılanmayı sağlamıştır. Kavimler göçü ile Türkler ak denizin egemenliğini ve Avrupa’da Türk varlığını sağlamışlardır. Avrupa’dan Amerika’ya göç, yerli Amerikalıların soykırıma uğrayarak Avrupalıların orada egemenliği sağlanmıştır. Birinci dünya savaşında Ermenileri tehcire zorlayan sebepler üzerinde düşünüldüğünde, dönemin egemen güçleri (Rusya-İngiltere) Ermenilerin bu gün yaşadıkları güney Azerbaycan topraklarında yerleşimleri sağlanarak, Türkiye Türklerinin Türkistan bölgesi arasında bir engel oluşumunu sağlamışlarıdır. İkinci dünya savaşının siyasi neticesi İsrail devletinin kuruluşunu sağlamıştır.
Bu noktadan hareketle, diyebiliyoruz ki, göç olayı istila edebilmenin bir yolu olmuştur. Gizli istilanın adı göçtür.
Karışık bir durum gibi görünmesine rağmen Arapların Türkiye’ye göçü, gelecekte Türk devletinin başına açılabilecek kirli bir siyasetin malzemesi gibi görünmektedir. Zira Araplar, potansiyel bir Türk muhalifi ve gerektiğinde düşmanlık edebilecek bir gücü temsil etmektedirler.
Suriye ve Iraktan gelen göçmenler ile ilgili iddia edilen ve duygu istismarı olan “Ensar-muhacir” ilişkisi, siyasal İslamcıların milliyet düşmanlığı için kullandıkları bir fanteziden öteye gitmemektedir. Zira onlar muhacir olmanın şartlarını ve gereğini yerine getirmemelerine rağmen, Türk milleti Ensar olma özelliğini en ince detayına kadar uygulayabilmektedirler. Bu durum, ne yazık ki; bizim millet olarak zaafımız olarak görülmektedir.
Türk ordusu ve güvenlik güçlerinin,Suriye’ye yapılan harekatların bütününü destekliyorum. Ancak Suriyelilerin bu ülkede yaşamaları noktasında endişelerimi de ifade ediyorum. Kardeşliğimizi istismar edenlerin, sinsi bir tezgah olarak geleceğimize kast edebileceklerini düşünüyorum. Bu göçün Türk devletini istilaya emelleri olanların planladıkları karanlık bir oyun olduğunu düşünüyorum.



YORUMLAR

Ad

Makale,131,Şiir,12,
ltr
item
Nesim Yalvarıcı Blog: SİNSİ İSTİLA, "GÖÇ"!
SİNSİ İSTİLA, "GÖÇ"!
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3lQpc0g15QuHf2CymWMOYaxZn_GTkvYzzHqGfEl5Rs2kKOLVn03G6QUZuYIDuy7a6yVI_FFc2UNdj4Qpep2pdOUQ8z7z9WJ3wp040BqyN7eeIDT5yxFhskkDPjVa4cKnXyse6K5ww4_E/s1600/g%25C3%25B6%25C3%25A7+resmi.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi3lQpc0g15QuHf2CymWMOYaxZn_GTkvYzzHqGfEl5Rs2kKOLVn03G6QUZuYIDuy7a6yVI_FFc2UNdj4Qpep2pdOUQ8z7z9WJ3wp040BqyN7eeIDT5yxFhskkDPjVa4cKnXyse6K5ww4_E/s72-c/g%25C3%25B6%25C3%25A7+resmi.jpg
Nesim Yalvarıcı Blog
https://www.nesimyalvarici.com/2019/12/sinsi-istila-goc.html
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/2019/12/sinsi-istila-goc.html
true
4680738629484459283
UTF-8
Tüm Yazılar Görüntülendi Hiç yazı bulunamadı TÜMÜNÜ GÖSTER Devamını oku Cevapla Cevabı iptal et Sil Yazar: Anasayfa SAYFALAR GÖNDERİLER Hepsini gör SİZİN İÇİN TAVSİYE EDİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH TÜM GÖNDERİLER İsteğinizle eşleşen bir yayın bulunamadı Anasayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Paz Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis Mayıs Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara şimdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago 5 haftadan daha önce Takipçiler Takip et BU PREMIUM İÇERİK KİLİTLENDİ ADIM 1: Bir sosyal ağda paylaşın 2. ADIM: Sosyal ağınızdaki bağlantıyı tıklayın Tüm Kodu Kopyala Tüm Kodu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalandı Kodlar / metinler kopyalanamıyor, lütfen kopyalamak için [CTRL] + [C] (veya Mac ile CMD + C) tuşlarına basın İçerik Tablosu