İSTİSMARIN AĞINDAKİ MÜSLÜMANLIK

İstismar meselesi, evrensel bir hastalıktır. Ferdin ve toplumun istismarı, hemen her dönemde ve her toplumda karşılaşılabilen bir vakı...



İstismar meselesi, evrensel bir hastalıktır. Ferdin ve toplumun istismarı, hemen her dönemde ve her toplumda karşılaşılabilen bir vakıadır. Ancak, Müslüman’ların ve Türk milletinin, içinde bulunduğu zilletin sebebi, istismar olayının bütün boyutlarının farkında lığı (şuuru) içinde olmadıklarındandır. Bu yumuşak karnımız, her dönemde merhametsiz siyasetçilerin, işbirlikçilerle oynadığı oyun sonucu farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır.
Mensubu bulunduğumuz İslam dini, sosyolojik bir tahlile tabi tutulur ise, insanların ihtiyaç duyduğu maddi ve manevi unsurların bütününü karşıladığı, akıl ve şuur sahibi her insan tarafından rahatlıkla anlaşılacaktır. Müslüman memleketlerinin dışındaki coğrafyalarda yaşayan feraset sahibi insanların, İslam’a teveccühleri, İslam’ı ve onun esaslarını ve akidesini tanıması ile olmaktadır. Ha keza İslam’dan sakınanlar ise, Müslümanların yaşantılarında, İslam ile bağdaşmayan yaklaşımları ve yaşantıları görmeleri sebebiyledir. Yani mensup olduğu dinin gereği olan bir hayat anlayışını tercih etmeyenler, bir başka kişiye model olamazlar. Bu husus, aynı zamanda, modern eğitiminde kabul ettiği bir realitedir. Herhangi bir konuda birilerini etkileyebilmek, o konuyu bizzat yaşamak ile mümkün olabilmektedir.
İslam dininin istismarının kökleri, aslında asrısaadet dönemine uzanır. Fahr-i kâinat efendimizin (S.A.S) duruşları, hal ve tavırları, müşriklerin içinden seçkin olanların birer birer İslam ile şereflenmelerine vesile olmuştur. Mahatma Gandi; peygamber efendimiz için; “o inandığını yaşayan tek insandı.” Demektedir. Kısa sayılabilecek bir sürede, gelişmelerin müşriklerin aleyhine gelişmesi ve iki ayrı düşüncenin varlığı, özellikle Yahudiler ve bir kısım cahiliye saplantılarından ve dünya menfaatlerinden endişelenenleri, bir “ikileme” sevk etmiş idi… Müslümanların yanında Müslüman’ca, diğerlerinin yanında da, cahiliye döneminin ait örf ve inanca göre davranış sergilemekteydiler. Bu durum, onların her zeminde rahatlıkla yaşayabilmelerine imkân verebilmekte idi… asrısaadet döneminde, bu tür davranış sergileyenlere, İslam tarihinde, münafık denmekte idi…
Bu hal, daha sonraki dönemlerde, yani Hulefai Raşidin dönemlerinde de yaşandı, tabiin döneminde de, etbeuttabiin döneminde de…
Müslümanların inançlarını yaşayabilecekleri devlet ve idari mekanizmalar oluşturunca,  peygamber efendimizin manevi varlığına hürmeten, onun soyundan gelenlere bazı imtiyazlar tanındı. Bu husus, zaman içinde istismar mevzuu haline geldi. Bu da, “seyitlik” meselesidir.
Geçmişten günümüze, “seyitlik” meselesi de istismar edildiği bariz bir şekilde bilinen bir konudur. Yani “ehli beyt” ten olanların İslam devletlerinde, zillet çekmemeleri için tanınan bir imtiyazdır. Bu da Fahri kâinat efendimiz (S.A.S)ve onun soyundan gelenlere saygıyı esas alınan bir uygulamadır. Bu konu da, sahte “şecereler” soy kütükleri tanzim edilerek devletin ve milletin sırtından geçinen bir zümrenin oluşmasını sağlamıştır. Bu gün doğu ve güneydoğuda, bu zümre etkin bir şekilde yaşamaktadır. Hatta İran; Irak, Suriye ve birçok Arap ülkesinde de etkin olduklarını bilmekteyiz. Bu konuyu etki alanlarını, siyasetteki belirleyici rollerini, münhasıran anlatmak doğru olur kanaatindeyim.
İslam dini; hem bir ferdin inanma duygusuna cevap vermeyi sağlayan din, hem de, insanların ihtiyaçlarını toplumsal, hukuksal boyutu ile ele alması sebebiyle devlet dinidir. Yani yönetimi esas alan bir düzenleme diyalektiğine ve estetiğine sahiptir. Fert; İslam dinini, içselleştirerek, dünya ve ahiret hayatını tanzim ederken, toplumsal yapıyla alakalı olması sebebiyle, yönetimde de İslam’ın esaslarının egemen olmasını inancının gereği sayar. Eğer Müslüman’ı bu hakkından mahrum bırakırsanız, sadece inancının ibadet boyutunda yaşamasını beklerseniz, onun enerjisini yaşadığı topluma sunmasına engel olursunuz. Bu da, beraberinde sosyal ve siyasal meseleler doğurur. Din psikolojisi bakımından da, din sosyolojisi bakımından da böyledir. Meriyette var olan ve İslami değerlerle örtüşmeyen sistemler bu olgudan istifade ederler. İslami değerlerle insanları avlarlar ve istedikleri şekilde maniple ederler. İslam ülkelerindeki var olan sosyal, ekonomik ve kültürel kaosun sebeplerini burada aramanın doğru olacağı kanaatindeyim.
Yakın tarihimizde Müslüman ülkelerin idari sistemlerini irdelediğimizde, Suudiler krallıkla yönetilmesine rağmen, İslami esasları, krallık yönetiminin şartlarına uyarlamaya çalıştıkları gözlenmektedir. Ülkemizde de buna yakın bir anlayış egemendir. Zira seküler sistem, hayatın bütün unsurlarına hâkim olmasına rağmen, sistemden kaynaklanan bütün olumsuzlukları, İslam’a mal edilmek suretiyle fatura Müslüman Oluşumuza çıkarılmaktadır. Hâlbuki sistemin işleyişini sağlayan hiçbir kurum, İslami esasları ihtiva etmemektedir. Seküler sistem, Hıristiyan mantığıyla örtüşebilir. Zira İslam’la örtüşmesi mümkün değildir.
Batı kontrolündeki seküler anlayışın egemen olduğu ülkemizde, karşı anlayışın kendisini yasal olarak ifade edememe sebebiyle, yasal olmayan, illegalite ile taraftar aramaktadır. Bu konuda sıkıntı yaratan esas husus ise yüce dinimiz bilgi sahibi olmadan bilgiçlik taslayan ham-softa insanların elinde, seküler sistemi yaşatan siyasi yapılanmaları destekleyecek bir olguya kuvvet vermektedirler. Bunu İslam adına veya “İslami hareket”in gereği gibi görülmektedirler. Hâlbuki ülkemizde, demokrat parti ile başlayan, adalet partisiyle devam eden, anavatan partisi ile olgunluğa ulaşan ve AKP ile doruğa yükselen siyasi gelişmeler bu ölçüdedir.  Bu siyasi gelişmeler, sosyolojik analize tabi tutulduğunda, hepsi seküler, hepsi kapitalist yapıya uygun hepside dış destekli yapılanmalardır. Ancak İslam’ı ve İslam’a ait değerleri siyasi argüman olarak kullandıklarından ötürü halkın teveccühüne ulaşmakta diğer siyasi yapılanmalara gör daha fazla avantaj sağlayabilmektedirler. Denilebilir ki bu siyasi yapılanmalar, popülist anlayışı benimseyen ve sempati temelinde siyaseti takip etmek suretiyle,  neticeleri daha sonra ortaya çıkacak sosyal çalkantıları,  ahlaki ve ekonomik çöküntüye giden kararları almışlardır.
Her seferinde de, bu oyunu oynayanlar, siyaseten avantajlı duruma gelebilmektedirler. Çünkü
Milletimiz, inançları ile kişilik bulmak istiyor. Çünkü biliyor ki, inançları ve dini esasları onu sonsuz kurtuluşa ulaştıracaktır. Bunu bilen “kudret simsarları” bu konu üzerine oturttukları siyasi propagandalarıyla netice alabilmektedirler. Ancak ne İslami bir inkişaf (gelişme) ne de İslam’ın kazandıracağı sosyal barış ortamına dair bir gayret sergilememektedirler. Ama faiz ameliyesine güç ve kuvvet verebilmektedirler, her türlü ahlaksızlığa, yenilikçilik adına cevaz verebilmektedirler. Hatta Müslüman ülkemizde, “zina suç olmaktan bu sayede çıkarılabilmektedir” ahlaki yozlaşmanın en yoğun ivme kazandığı dönemler, ne acıdır ki, bu dönemlere denk düşmektedir.
Sayın Özal’ın eşi Semra Özal; bir televizyon programında Turgut Özal için şunları ifade etti; “eşim akşamları bir iki ölçü likör almadan uyumazdı.” Hâlbuki millet arasında, Turgut Özal her sabah namazını Bursa’da “Emir Sultan” camiinde kılan biri olarak lanse edilmekte idi… Sayın Tayip Erdoğan, “İslam benim referansım değil” demesine rağmen, onu “mücahit” olarak lanse edildiğini görmekteyiz. Sayın Demirel; desteklenmek şartıyla, bazı cemaatlerle yaptığı anlaşmada, iktidar olması halinde kabinede bakanlık sözü vermiştir. Seçimi kazanınca da, bu cemaatten meclise girmiş olan hiç kimseye bakanlık vermemiştir. Süleyman Demirel’e, bazı cemaat yetkilileri bu konuyu hatırlatılınca, kendisinin bilinen tarzıyla; “ben varım ya, beni cemaatten saymıyor musunuz” demiş ve onları ikna etmiştir.
Batı âlemi de, İslam’ı istismar etmek üzere, “oryantalist” anlayışı, diplomatik bir üslup olarak kullanıp, inancımızı ve değerlerimizi istismar ederek, İslam ülkelerinde ve ülkemizde, birtakım siyasi ve ekonomik imtiyazlar elde etmişlerdir.
Buradan şu netice çıkmaktadır: inanmak, insanların yaratılışla getirdikleri bir ihtiyaçtır. Bu ihtiyacının karşılanması, meşruiyet zemininde söz konusu olmayınca, var olan düzen içinde muhalif bir anlayış geliştirmek durumunda kalırlar. Bu muhalif yapı, alternatif bir yapıya doğru gitmemesi için bu yapı içine girilerek gelişmelerin kontrolünü, yürürlükteki sistem lehine çevirmek durumu hâsıl olur. Bunun içinde inanç temelindeki düşüncelere iman etmediği halde, öyle görünmek gibi bir durum ortaya çıkar ve bunun adı da, istismar olur. Bu gün yaşananlar bundan ibarettir.

YORUMLAR

Ad

Makale,131,Şiir,12,
ltr
item
Nesim Yalvarıcı Blog: İSTİSMARIN AĞINDAKİ MÜSLÜMANLIK
İSTİSMARIN AĞINDAKİ MÜSLÜMANLIK
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSV8QeKG2pIZkj42y4pr02_LA2nyog9qJLs2aYZVo_0Ti4TlM57OhseQVN6GvG9U5nOAVzGPnWjAr2iE38G_rcg4JqkNQI9X0KM3a_452KVPY_nkbcePP0qqTZC8PiSNtfetvR6CO_Ozk/s320/din-simsarlari-allah-de-otesini-koyver.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSV8QeKG2pIZkj42y4pr02_LA2nyog9qJLs2aYZVo_0Ti4TlM57OhseQVN6GvG9U5nOAVzGPnWjAr2iE38G_rcg4JqkNQI9X0KM3a_452KVPY_nkbcePP0qqTZC8PiSNtfetvR6CO_Ozk/s72-c/din-simsarlari-allah-de-otesini-koyver.jpg
Nesim Yalvarıcı Blog
https://www.nesimyalvarici.com/2018/06/istismarin-agindaki-muslumanlik.html
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/2018/06/istismarin-agindaki-muslumanlik.html
true
4680738629484459283
UTF-8
Tüm Yazılar Görüntülendi Hiç yazı bulunamadı TÜMÜNÜ GÖSTER Devamını oku Cevapla Cevabı iptal et Sil Yazar: Anasayfa SAYFALAR GÖNDERİLER Hepsini gör SİZİN İÇİN TAVSİYE EDİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH TÜM GÖNDERİLER İsteğinizle eşleşen bir yayın bulunamadı Anasayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Paz Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis Mayıs Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara şimdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago 5 haftadan daha önce Takipçiler Takip et BU PREMIUM İÇERİK KİLİTLENDİ ADIM 1: Bir sosyal ağda paylaşın 2. ADIM: Sosyal ağınızdaki bağlantıyı tıklayın Tüm Kodu Kopyala Tüm Kodu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalandı Kodlar / metinler kopyalanamıyor, lütfen kopyalamak için [CTRL] + [C] (veya Mac ile CMD + C) tuşlarına basın İçerik Tablosu