İnsanlık tarihi, milletler mücadelesinden müteşekkildir. Dün olduğu gibi bu günde bu mücadele devam etmektedir... yarın da devam edecektir.....
İnsanlık tarihi, milletler mücadelesinden müteşekkildir. Dün olduğu gibi bu günde bu mücadele devam etmektedir... yarın da devam edecektir...
mücadelelerde biçim,şekil ve muhteva,insanlığın edindiği tecrübe ve gelişmelerle sürekli bir değişim yaşamakta, buna bağlı stratejiler uygulamaya konulmaktadır. değişen şartlara bağlı, jeopolitik stratejilerde de gelişen teknoloji ile elde edilen ekonomik ve askeri güçler vasıtasıyla yeni nesil savaş stratejileri devreye girmektedir.
ülkelerin gelişmelerine paralel, siyasi,askeri ve ekonomik yapıları doğrultusunda, konumları itibari ile de sağlayacakları üstünlüğü kendi lehine sürekli bir şekilde sürdürmeleri,sadece kendi ülkelerinin iç meselelerine bağlı değil, etki alanına girebilecek bütün ülkelerde sağlamaktadırlar.
stratejik planlamalarını yapacakları zaman, etki alanları içindeki bütün ülke ve milletleri,planlamalarının bir parçası şeklinde düşünmektedirler. muhtemel karşı çıkışlarda ve muhalefet eden milli iradeye bağlı hareket edenleri ise veya ilgili unsurları, ya etkisizleştirme, yada derdest ederek, siyasi nüfuzlarını ortadan kaldırarak, kişisel olarak ta, itibarsızlaşabilecekleri olaylarla karşı karşıya getirilebilmektedirler.
Aslında bilinen bir mücadele stratejisidir. Ne var ki, küresel tehdit unsurları ve onların işbirlikçileri, medya ve iletişim unsurları vasıtasıyla bilgi kirliliği yaratarak, milletin konuyu anlamasına imkan vermemektedirler.
Ayrıca, küresel yapının desteklediği siyasi yapılanmanın yürütme ve yasamaya, hatta yargı erki üzerindeki etkisi sebebiyle, daha karmaşık hale gelen bu durum, anlaşılmaz hale gelmektedir.Vahim olan durum belki budur.
Küresel tehdit unsurları her şeye rağmen başarısız olmaları halinde, içeride bir kargaşayı sevk ve idare edecek bir gurubun veya gücün oluşmasını sağlamaktadırlar. Bulundukları ülkelerin sosyo ekonomik,sosyo kültürel meselelerini temel alabilecek oluşumları hayata geçirmektedirler.İlk bakışta meşru ve masum taleplerin dile getirilmesi sebebiyle de, ilgi ve taraf bulmakta sıkıntı yaşamamaktadırlar. nitekim varlığını güncel olarak sürdüren Işid buna en açık örnektir.
mücadelelerde biçim,şekil ve muhteva,insanlığın edindiği tecrübe ve gelişmelerle sürekli bir değişim yaşamakta, buna bağlı stratejiler uygulamaya konulmaktadır. değişen şartlara bağlı, jeopolitik stratejilerde de gelişen teknoloji ile elde edilen ekonomik ve askeri güçler vasıtasıyla yeni nesil savaş stratejileri devreye girmektedir.
ülkelerin gelişmelerine paralel, siyasi,askeri ve ekonomik yapıları doğrultusunda, konumları itibari ile de sağlayacakları üstünlüğü kendi lehine sürekli bir şekilde sürdürmeleri,sadece kendi ülkelerinin iç meselelerine bağlı değil, etki alanına girebilecek bütün ülkelerde sağlamaktadırlar.
stratejik planlamalarını yapacakları zaman, etki alanları içindeki bütün ülke ve milletleri,planlamalarının bir parçası şeklinde düşünmektedirler. muhtemel karşı çıkışlarda ve muhalefet eden milli iradeye bağlı hareket edenleri ise veya ilgili unsurları, ya etkisizleştirme, yada derdest ederek, siyasi nüfuzlarını ortadan kaldırarak, kişisel olarak ta, itibarsızlaşabilecekleri olaylarla karşı karşıya getirilebilmektedirler.
Aslında bilinen bir mücadele stratejisidir. Ne var ki, küresel tehdit unsurları ve onların işbirlikçileri, medya ve iletişim unsurları vasıtasıyla bilgi kirliliği yaratarak, milletin konuyu anlamasına imkan vermemektedirler.
Ayrıca, küresel yapının desteklediği siyasi yapılanmanın yürütme ve yasamaya, hatta yargı erki üzerindeki etkisi sebebiyle, daha karmaşık hale gelen bu durum, anlaşılmaz hale gelmektedir.Vahim olan durum belki budur.
Küresel tehdit unsurları her şeye rağmen başarısız olmaları halinde, içeride bir kargaşayı sevk ve idare edecek bir gurubun veya gücün oluşmasını sağlamaktadırlar. Bulundukları ülkelerin sosyo ekonomik,sosyo kültürel meselelerini temel alabilecek oluşumları hayata geçirmektedirler.İlk bakışta meşru ve masum taleplerin dile getirilmesi sebebiyle de, ilgi ve taraf bulmakta sıkıntı yaşamamaktadırlar. nitekim varlığını güncel olarak sürdüren Işid buna en açık örnektir.
Eski CIA ve NSA çalışanı Edward Snowden, terörist IŞİD lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin Arap değil Yahudi olduğunu ve asıl adının Shimon Eilot olduğunu açıkladı.
Snowden; ABD, İngiltere ve İsrail, IŞİD'i "Hornet's nest" (Eşekarısı Kovanı,) adını verdikleri bir strateji dahilinde geliştirdiklerini söyledi.
Snowden daha önce de; İngiliz, Amerikan istihbarat servisleri ve MOSSAD'ın Irak Şam İslam Devleti'ni yaratmak için birlikte çalıştığını belirtmişti.
Snowden ayrıca , Yahudi devletini korumanın tek yolunun, İsrail sınırlarına yakın bir düşman yaratmak olduğunu da ifade etmişti.
Afro-Asya'da,cereyan eden etnik ve dini temelli iç kargaşaların hemen hepsinde bu yöntem kullanılmaktadır.
bu yapılan düzenlemeler sonrasında iç kargaşanın kontrolden çıkması, birleşmiş milletlerin yetkileri kullanılarak, maalesef, işgal edilmektedirler. yer altı ,yer üstü ve kültürel kaynaklar talan edildikten sonra, devletin kontrolü,kendilerine bağlı ynsurların desbotik ellerine terk ederek, geri çekilmektedirler. ancak, her durumda müdahale edebilecekleri hukuki düzenlemeleri de yapmayı ihmal etmemektedirler.
Afro-Asya daki milletler, batıya karşı uyanık ve duyarlı olabilmeleri, uyguladıkları,oryantalist siyaseti anlamaları ile mümkündür. yoksa her seferinde,"bağdadi'ler" ve gurupları,ışid ve türeviyapılanmalar eksik olmayacaktır.
alternatif bir karşı hareket ise, Afro-Asya ülkelerinden batıya göçün teşvik edilerek, batıyı anlaşmalarla emperyal emellerinden vaz geçirmek olacaktır.
Afro-Asya'da,cereyan eden etnik ve dini temelli iç kargaşaların hemen hepsinde bu yöntem kullanılmaktadır.
bu yapılan düzenlemeler sonrasında iç kargaşanın kontrolden çıkması, birleşmiş milletlerin yetkileri kullanılarak, maalesef, işgal edilmektedirler. yer altı ,yer üstü ve kültürel kaynaklar talan edildikten sonra, devletin kontrolü,kendilerine bağlı ynsurların desbotik ellerine terk ederek, geri çekilmektedirler. ancak, her durumda müdahale edebilecekleri hukuki düzenlemeleri de yapmayı ihmal etmemektedirler.
Afro-Asya daki milletler, batıya karşı uyanık ve duyarlı olabilmeleri, uyguladıkları,oryantalist siyaseti anlamaları ile mümkündür. yoksa her seferinde,"bağdadi'ler" ve gurupları,ışid ve türeviyapılanmalar eksik olmayacaktır.
alternatif bir karşı hareket ise, Afro-Asya ülkelerinden batıya göçün teşvik edilerek, batıyı anlaşmalarla emperyal emellerinden vaz geçirmek olacaktır.
YORUMLAR