AKP'nin gündeme getirdiği yeni "Osmanlı'cılk" düşüncesi,güncelliğini korumaktadır. Toplumun, bu konuda, mübalağa sayıl...
AKP'nin gündeme getirdiği yeni "Osmanlı'cılk" düşüncesi,güncelliğini korumaktadır. Toplumun, bu konuda, mübalağa sayılacak bilgilerle, kirli bilgiye sahip olduğunu düşünmekteyim. yani Osmanlı devleti neredeyse ilahlaştırılacak boyutu ile anlatıldığı gibi yerin dibine batırılacak şekilde de sunuluyor. her iki yaklaşımda toplumsal mutabakat ve biçim itibari ile yanlıştır.
Öncelikle tarih, milletlerin yaşantılarını sebep sonuç,yer zaman ve kişileri anlatmadan ibaret bir olay değildir. aynı zamanda,geleceğe dair bir hedef, geçmiş hataların tekrar edilmemesi temelinde hatalardan ders çıkarmak ve verilecek mesajın insanların değer yargılarını hiçe saymamanızı gerektirmektedir.
Osmanlıyı da böyle bir ölçü ile değerlendirmekte fayda vardır. nihayetinde insanların yönetimi ile yönetilen bir sistemdir. avantaj ve tehdit sayılacak durumlarına göre karar vermeye çalışılmıştır. ancak tercihler netice vermeyince, gidişat olumsuz olmuştur. tercihler doğru olunca da iyi neticeler alınmıştır.
O halde Osmanlıyı nasıl değerlendirmemiz gerekiyor?
Kuruluş sürecine bakıldığında, kavimler göçü denilebilecek bir süreç neticesinde, Oğuzun Kayı boyu Anadolu'ya gelip yerleşiyor, Domaniç yaylası hinterlandında bir beylik kuruyor. ki, bu beylik,taraklı,göynük,Bilecik,Kütahya ve Eskişehir sınırları içinde kalan bir coğrafyadır. civardaki Bizans kale ve tekfurlukları ile yaptığı mücadelede kayda değer başarılar elde ediyor. Bizans'ın önemli merkezlerinden biri olan İznik ve İstanbul sınırlarını zorluyor, bu durumu gören Türkmen beylikleri,zayıflayan Selçuklu beyliğinin etkisiz kalması ve Bizans'tın baskıları Anadolu'daki Türkmen beyliklerini etrafına topladı ve gelişmeler, Selçuklunun da bu beyliğe biat etmesini sağladı. bu gelişmeler ışığında Söğütte 1299 tarihinde siyasi bir birliktelik ve karar alınarak, beyliği babası Ertuğrul beyden devralan Osman bey, kendi adına ifade edilecek "Osmanlı devletini" kurdu.bu meyanda Anadolu Türk birliği kurulmuş oldu. Osmanlı devletinin seren-camında bidayeti böyledir. ancak,gelişmeler zaman içinde devlet olma olgusunu da beraberinde bazı zor kararlar almasını da sağlamıştır.
Devletin sınırları genişlemiş, farklı milliyet ve farklı din ve kültürlerle aynı devlet içinde yaşamak durumunda kalınmıştır. Müslüman olan Osmanlılar, gayri Müslim, yani Müslüman olmayan vatandaşları askere almamış,onları sadece vergilendirmiş tir.
Türk milletinin yazılı olmayan yasası hükmündeki "Türk töresi" Osmanlı devletinde askıya alınmış,gelenekten geleceğe dair yaşama seyri kesintiye uğramıştır. sanat ve kültür eserlerine bakıldığında anlaşılması pek zor değildir.
Orhan beyin,gayrı Müslimlerle evlenmesi devlete teamül olmuştur. miri toprak sistemiyle devlete ait mülk sultanın malı hükmünde olup, "miri toprak sistemi ile padişahın iradesi ile toprağın tımar, has, zeamet gibi yöntemlerle kullandırılmıştır. karşılığında askeri ihtiyaçların ve devletin maliyesine gelir getirecek gelir olarak kullanılmıştır.
Seyfiye sınıfı dediğimiz askerlik mesleği, Türk ve Türkmen'e yaptırılmış, gayrı Müslimler, esnaf sanatkar ve zanaat işleri ile meşgul edilmiştir. devşirme yöntemi ile ailelerinden alınan ve gayrı müslim çocukların islam eğitimi üzerine yetiştirilmek üzere "enderun mekteplerinde" okutularak kalemiye (Bürokrasi)sınıfı oluşturulmuştur.
kamu hizmetleri, siyaset hariciye gibi önemli görevler genellikle bu sınıftan yetişenlerin eline geçmiştir.
Saraydan yönetilen imparatorluk, padişah eşlerinin istekleri ve onlara yakınlıkları veya kan bağı olanların isteklerine göre şekil almaya başladıı. bu gelenek, saraydan türk ve türkmeni uzaklaştırdı.
imparatorluğun sınırları genişledikçe anlayışında da değişiklikler gözlendi. içeride türk beyliklerinin Türk insanına reva görülen davranış ve muameleri, zaman zaman isyana varmıştır. bu durumu kontrol altına almak üzere, Türk beyliklerinin demografik yapıları üzerinde bazı tasarruflar yapılarak onları sınır boylarına ve yeni fethedilen yerlere yollamak suretiyle,beyliklerin zayıf kalmasını sağlamışlardır. ve bu durum,gelecekte Osmanlı'nın yıkılmasına etken olacak bazı siyasi olayların da sebebi olacaktır.
Osmanlı milli bir politika izlememiştir. dini bir politika da görülmemektedir. imparatorluk mantığının egemen olduğu, maslahat tercih edilmiş, çok hukuklu ve çok kültürlü,çok dinli bir anlayış vardır.
Osmanlı kendine has bir medeniyet kurduğunu söylememiz doğru olur. inanç,kültür sanat ve siyaseten tercihleri milli değildir.
Türk dilinin en fazla ilgisiz kaldığı ve arap -fars dilllerinin etkisinde boğuntuya uğradığını söylemek mümkündür. avamın konuştuğu dil ile,havasın(seçkinlerin) konuştuğu saray dili farklıdır. osmanlıda okuma yazma oranı,kendi kaynaklarından alınan bilgilere göre binde yedidir.
Müslümanların sadece Allah'a kulluk edeceğini fatiha suresiyle günde beş kez namazda telkin edilmesine rağmen, devlet, kul-sultan ilişkisi ile yönetildi.
İtikaden Maturidi olan Türkler, Osmanlıda eşariliğe zorlandı. bu sayede eğitim kurumlarında tabii ilimler (fen,matematik, astronomi,tıb ve biyolji ) ilmi ikincil sıraya atılarak ilim ve teknolojinin önü kesilmiştir.bu durum Osmanlının yıkılmasına giden sürecin ekonomik ve teknolojik geriliğin sebepleride sayılabilir.
Osmanlıda sistemli olarak Türklüğe karşı bir tavır olduğunu görebiliyoruz.. "etrak-ı bi idrak" (düşüncesiz Türk) kavramı Osmanlıca bir deyim olarak saray ve hinterlandında-kilerin aşağılayıcı bir nitelemesidir.milli şuur içinde bir devlet politikası uygulamadığı için, sınır boylarına gönderdiği Türklerin tümü kendilerini yakın temas içinde oldukları kültürün aidiyetinde kabul etmeye başladılar. bu gün Rumeliye, karaman oğlu beyliğinin bulunduğu Anadolu'muzdan kalkıp gidenler, döndüklerinde, kendilerini ya Boşnak,ya Arnavut veya da Pomak kabul etmektedirler. Osmanlı'nın Türk olma aidiyet duygusuna olan ilgisizliği zamanla onun başına bela olacak etnik ayaklanmalarda da gösterecektir.
Aslında iki fesat ve entrikacı kültürle komşu olan Osmanlı, asli unsurumuz olan vatandaşlarımız, yani Bizans ve Sasani lere (İranlılara) karşı Türklük bilinci verilemediği içinde, doğudaki Cenup Türkmen oymakları fars dilini öğrenmek sureti ile Kürtleşmek durumunda kalmışlardır. Bu gün, doğu ve güney doğudaki bir çok Kürt aşireti olarak bilinen aşiretler aslında Cenupta Türkmen aşiretleridir.
Hasılı, Osmanlı imparatorluğu, çok büyük bir devlet olgusunu yaklaşık altı asır yaşadığı hakikattir. ve güçlü devlet olgusu yanında üç kıt'ada söz sahibi olmuştur. ancak kurulduğundan kısa bir süre sonra, milliyetini ve aidiyet duygusun önemsemediği için yıkılması da mukadder olmuştur.
Bu gün, yeni Osmanlıcılar da eski yapılmış hataları görmeyecek kadar akıl yürütmekten mahrum bir tarzda, tabir yerinde ise "bodozlama" Osmanlıcılığı etnik kırıntılarla ve eski "kılıç artığı" Türk olmayan unsurlarla sürdürmek istemektedirler. biliyoruz ki aidiyet duygusu fıtri bir durumdur.yaratılışla alakalı bir hakikattir.
Artık, Türk milleti kendi milli benliği ve onun yaratacağı kudretle hayatını sürdürmek istiyor. Osmanlı tarihe mal olduğu olumlu ve olumsuzluğuyla ders alacağımız bir ibret levhasından öteye geçemeyecektir.
YORUMLAR