Firavunlar döneminden bu güne, yaşadığımız bu coğrafyada ve hinterlandında, egemen olan anlayış, güçlü liderlik, zayıf bir sosyal örgü v...
Firavunlar döneminden bu güne, yaşadığımız bu coğrafyada ve
hinterlandında, egemen olan anlayış, güçlü liderlik, zayıf bir sosyal örgü ve
her an karmaşaya müsait bir ortam…
Bu coğrafyalar da, değişmez kader olmuştur.
Köle-efendi ilişkisi, Kul-sultan ilişkisi… Kral ve köleler…
Temel insan haklarından yararlanamayan ve cahil bırakılan
insanlar…
Onları sevk ve idare etmekte baskı unsuru ordu ve askeri
güçler,
Durumuna rıza gösteren bir halk,
Ya da, halinden memnun köleler…
Bunlar bu
coğrafyalarda, insanların zihin kodlarına işlenmiş olgulardır.
Müstahkem kalelerde, ulaşılamayan karar vericiler,
Her an ölümle karşı karşıya kalabilen, kalabalıklar,
Onların meşruiyetini onaylayan halk…
Bir kâse çorbayı “ihsan” sananlar…
Bedbaht toplulukların
omuzlarında,
Tahtırevan üzerinde
taşınan,
Firavunlar, Nemrutlar, Şeddadlar, Krallar, Padişahlar…
Şeyhler, Kabile Reisleri,
Aşiret Ağaları…
…
Bu coğrafyalara;
Mutlak adalet sahibi yüce Allah; her dönemde, uyarıcı bir
görevle peygamber göndermesine rağmen, bir türlü uyanamayanlar…
Şeytan ve rahman mücadelesi…
Şiddet, ölüm ve kan…
Hıristiyanlıkta çare bulamadı,
Yahudilikte de, kan
gözyaşı ve trajedi vardı,
İslam’da da, devam etmektedir.
Bütün ilahi dinerin mesajı, barıştır.
Hatta ilk yazılı “barış” anlaşması da bu coğrafya da…
Ama hayatın asıl öznesi, “savaşlar” olarak tarihe kayıt
düşüldü…
Bu gün bile,
Kaleler ve kuleler yıkılırken, kelleler havada uçuşuyor…
Ülkemizin kaderini belirleyenlerde, bu kanlı oyunu başka bir
adla hayata geçirmektedirler.
“Başkanlık” sistemi…
Adaleti bitirilmiş bir devlette; başkanlıkla, maslahat
aranmaktadır.
Hakikatin perdelendiği ülkede, yalanla sürdürülen bir
iletişim var.
Kaybolmuş bir meşveretten, birbirine diş bileyen bir topluma
gelinmiş,
İş bilmeyen insanların yönetemediği bir devlet anlayışına şahidiz…
İşte başkanlık sistemi ile bu meselelerin çözüme
kavuşabileceği bir yola itilen bir millet…
Ya başkan –maazallah- ölürse,
Nihayetinde o da bir
insan,
Üstelik ölümlü, ne olacak millet?
Kendi kendisini, birlik ve beraberlik ruhu ile yönetemeyen
milletleri,
Başkanlık sistemi de yönetemez…
Hele kişisel yönetim zaafı had safha da olan bir başkanla,
hiç olmaz…
Kaddafi ve Saddam’ın akıbeti ile milletlerinin ve
devletlerinin mukadderatı bize ne zaman ders olacaktır.
Bize bu sistemi önerenler veya model aldıklarımız,
Şimdi ellerini ovuşturup bu tezgâha nasıl geleceğimizin
hayali ile mutlu bir geleceğin planlarını mı kuruyorlar?
YORUMLAR