Teröre karşı, Özallı yıllarda başlayan devlet zaafiyeti, mevcut hükümet döneminde, doruğa ulaşmıştır. Öyle ki, şehit asker ve personel sa...
Teröre karşı, Özallı yıllarda
başlayan devlet zaafiyeti, mevcut hükümet döneminde, doruğa ulaşmıştır. Öyle
ki, şehit asker ve personel sahipleri adeta abluka altına alınmakta, hatta
bloke edilerek hiçbir kimse ile görüştürülmemektedirler.
Bu hadise sayın
başbakanın,”cenaze istismarı üzerine siyaset yapılması” şeklinde kamuoyuna
verdiği beyanatlarla, halkın öfkesini nümayiş yoluyla teskin etmesini, güvenlik
güçlerinin marifeti ile ortadan kaldırdı.
Artık kimse; komşusunun acısına, hemşerisinin acısına veya vatandaşların
acısına ortak olmak cüretini gösterememektedir.
“kan üzerinden siyaset yapmak”
gibi bir iddia ortaya atılarak, milletin reflekslerinin iğdiş olmasını
sağladılar. Ancak görüldü ki, esas kan üzerinde siyaset yapmak, bizzat hükümet
etmekte olan AKP’nin terör karşısında gösterdiği basit, bir o kadarda
basiretsiz siyasetleri sayesinde gün geçtikçe ivmelenerek devam etti. Her geçen
gün de, veçhe değiştirerek ve katlanarak sürdürülmektedir. Yani, sokaklarda
tepki yok, nümayiş yok beyanat yok fakat kan durmuyor, şehit cenazeleri
durmuyor…
Toplumsal tepkisizliğin terör
örgütüne kazandırdığı cesaretle, onun uzantılarının her zeminde milleti
kahreden beyanlarına muhatap olurlarken, hükümet en ufak bir tepki veya bir
yaptırım yapamamaktadır. Mecliste terör örgütü temsilcisi Pervin Buldan’ın;
tamda yirmi dört şehidimizin olduğu günde meclisteki ifadelerini nasıl izah
edebileceğiz.
En son; Sakarya da ki şehidimiz
Birol Elmas’ın şahadetinde, kamuoyunu oyalayıp yanıltmak ve halkın galeyanını
kırmak maksadıyla bilgi kirliliğini hangi odak tezgâhladı? Yok, yarın defin
işlemi yapılacak, yok bu gün yapılacak, Orhan camiinde olacak, yeni camide
olacağı ikilemleri ile milleti şehit cenazesinden uzak tutmak nasıl bir devlet
yaklaşımıdır. Sala okunuyor, sonrada, yok şu saatte, bu saatte diye milletin
zihnini bulandırmaların ne anlama geldiği millet tarafından sorgulanmalıdır.
Yapılacak bir etkin yöntemde,
sayın başbakanı mail ve telgraflarla duyarlılıklarımızı göstermek olacaktır.
Diyeceksiniz ki, milletvekillerimiz yok mu? Allahın aşkına varlıklarını işaret
eden bir emare var mıdır? Zaten millet başbakana oy veriyor bunları kale
alınmadığı besbelli değil midir? Hükmi şahsiyetleri parlamenter olarak el
kaldır ve indir şeklinde değil midir?
Terör, muhtevasını değiştirmeden,
şekil değiştirmektedir. Yöntem değiştirmektedir. Milli ve insan, duyarlılıktan
mahrum olanlar bu ayrıntıyı anlamada güçlük çekmektedirler. Zira güvenlik
güçleri ve devlet memurları güneydoğuda farklı bir yöntemle şehit
edilmektedirler. Yolda yürürken, durakta beklerken, çarşı pazarda dolaşırken arabalar
üzerlerine sürülmekte ve sessiz bir şekilde ortadan kaldırılmaktadırlar. devlet
ise bu olaya, sıradan bir ölüm imiş gibi muamele göstermektedir. Cenazeler
sessiz sedasız baba ocağına gönderilmekte ve gönderildiği memleketlerinde ise,
cenaze sahipleri abluka altında tutularak, bu konuyu kamuoyundan
gizlemektedirler. Geçtiğimiz hafta bu yöntemle dört kişi Mardin Kızıltepe’de
şehit edildi ve aynı yöntemle memleketlerine gönderilerek defnedildiler.
Nitekim ilimiz Göktepe köyünde
astsubay Oğuzhan Altıntaş ve Jandarma astsubay Murat Taşkının Mardin Kızıltepe
de orduevi yanında yol kenarında Tır’ın altına alınarak şehit edilmiş ve
kamuoyunun bu durumdan haberi olmamıştır. Haberdar olanlar yakınları eş ve
dostları olmuştur. Hatta iddiaya göre camide salası ise yarıda kesilmiş
okutulmamıştır.
Ne devlet erkânından ne de
siyasilerden bu aile ziyaret edilmediği, sadece CHP milletvekili Engin Özkoç
aileyi ziyaret ettiği gözlenmiştir.
Sayın Başbakan, MİT’in basına
çıkan PKK diyaloglarını, devlet görüşmesi olarak ifade etmektedir. İdari hukuk
bakımından devleti kendisinin dışında biri mi temsil ettiğini mi söylemek
istiyor. Ya da bu organizasyonlarda PKK ile müşterek mi hareket ediliyor da,
başbakan bu konuya uzak duruyor millet anlamak istiyor.
PKK Sayın Cumhurbaşkanının
ziyaret ettiği yerleri nispet bir davranışla basmaları devleti hiçbir suretle
istemeyiz anlamı taşımıyor mu?
Aslında millet, “Habur rezaleti” ile
hükümetin niyetini de anlayış ve uygulamalarını da anlamıştır.
Çıkan sonuç milletin bu meselede,
artık “bıçak kemiğe dayandığı” şeklinde hüküm vermektedir. Hükümetten umut
kesilmiştir. Zira hükümet kimin yanında durduğu belli değildir. İşin halli
noktasında, ihkakı hakka varan bir seyir görünmektedir. Onun için AKP ve
devleti yönetenler çok tedirgindirler. Cenazelerin kamuoyundan habersiz bir
şekilde defnedilmelerinin ve cenaze sahiplerinin devlet erkânının ablukasında
olması başka ne anlamı olabilir…
NESİM YALVARICI
YORUMLAR