Müslüman olup, Allaha, onun gönderdiği resulüne ve mukaddes kitabına inanan herkes, şeksiz ve şüphesiz olarak bilmelidir ki, Efendimiz Mu...
Müslüman olup, Allaha, onun
gönderdiği resulüne ve mukaddes kitabına inanan herkes, şeksiz ve şüphesiz
olarak bilmelidir ki, Efendimiz Muhammed( A.S)ın ümmeti olan bizler, veda
hutbesinde vaaz ettiği konular bize ışık olup yolumuzu ona göre tanzim
etmedikçe, muvaffak olamayız. Bu hususu te’yid eden muhtelif ayet ve hadislerle
de ifade etmek mümkündür.
Hücurat suresinin 13.ayetinde,
Müslümanların yaratılışımız ile ilgili emri ortada iken, aradıkları ruhsatlar,
onları zilletin içine itmiştir. Allahın hükmüyle, hükmetme ameliyesini
yürütmeyen Müslüman devletlerin devlet reisleri ve idarecilerini sorgulamadan
onlara tabi olmak, zillete açılan kapıların anahtarını gururla taşımak ve
pervasızca açmaktır. Bunu öncelikle nefsime diyorum.
Hıristiyan âleminin; 3.milenyum
olarak ifade edilen ve içinde yaşadığımız zaman diliminde, Müslümanlar gözden
çıkarılmıştır. Direnebilmek gibi bir ışıkta görünmemektedir. Zira devletleri
yöneten herkes istisnasız Hıristiyanlığın referans olarak ortaya koyduğu
prensipleri ruhsat kabul etmektedir.
İşte örnekleri, Türkiye liberal
ve laik bir ülkedir. Laisizm, dünyeviliktir. Onda uhrevi hiçbir esas geçerli
değildir. Ehven olarak tanınan mevcut hükümetin icra ettiği ve hizmet olarak
sundukları bilcümle işleyiş, hem dünyevi, hem de Hıristiyan temellidir.
İftiradan Allaha sığınırım.
Irak, Suriye, Mısır, Libya ve
bilumum halkı Müslüman olan ülkeler, üç aşağı beş yukarı aynı minval üzeredirler…
Hallerimizde ortada…
Çare Allahın vahdaniyetinden güç
alarak, “tevhid akidesi”ni neye mal olursa olsun hayata geçirmektir. İslam’a
sırtını dönen insan, insan neslini yok etmeye kararlı canidir. Cinayetlere
Baktığımızda; cinayetleri, kimi silahla, kimi kalemle, kimi kelamla, kimi eline geçirdiği makam ve elde ettiği nüfuzla
işlemektedir.
İletişim teknolojisinin her şeyi
ayan beyan ortay koyduğu gibi, bizde bu naçiz durumumuzla görebilmekteyiz.
Kimse kendisini bilge, diğerlerini de alık ve bön zannetmesin. Bu yol, papazın
kapısına çıkmaktadır. Herkes yönüne dikkat etmelidir.
Yazımın başlığında, mensubiyeti
sadece Türk olan ve Müslüman kardeşlerinin zulmüne uğrayan, ancak feryatlarına
kulak asılmayan, bir Türkmen topluluğa dikkatleri çekmek istiyorum. Takdir
sizlerindir elbette…
Golan Türkmenleri! Çoğumuz buda
nedir veya bunlarda kimdir dediğinizi duyar gibiyim. Bunlar Suriye’nin İsrail
sınırına konuşlandırılmış, israilin hayâsız akınlarına karşı şereflice
hayatları pahasına, ülkelerini çoluk çocuklarıyla savunan bir yarı göçebe
guruptur. Suriye’deki iç çalkantılarda durumları nedir bilinmez… Televizyonlara
Malkoç oğlu gibi endam gösteren başbakan ve dışişleri bakanının haberi var
mıdır? Bilinmez. Suriye devleti onları kalkan gibi kullanır…
Ancak, batı adına hareket etmek
kararlılığında olan ve BOP eş başkanı görevli başbakanımız; bilmelidir ki,
Suriye’ye karşı bir savaşta, Esat; içindeki Türk ve Türkmenlerden oluşan bir
orduyu muhtemel savaşa sevk edecek Türk ordusu eliyle Türkleri yok ettirecek…
Golan’da nasıl ki kalkan olarak kullanıyor ise… Bunun örnekleri, ırak – İran
savaşlarında da İran içindeki Türkleri, ırak ta içindeki Türkmenleri savaşa
sürdü… Durum, esir edilen ve esir alanların diyaloga geçmesi ile anlaşıldı.
Irak’ ta; Kerkük, Tel Afer, Tel
Beşir, Selahaddin, Erbil, Tuz hurmatı gibi yerleşimlerde de, insani ihtiyaçları
batı referanslı idarecilerin insafına terk edilmiştir. Hür saydığımız dünyanın
bu insanların devlet tarafından nasıl muamelelere muhatap olduğu
bilinememektedir. Sayın Başbakanımız ve Cumhurbaşkanımız, Irak’ı ziyaret
edebildikleri halde Kerkük ve onun hinterlandını görmemektedirler. Kim bilir
belki de batıdaki ortakları öyle istiyor.
Afganistan’da yaşayan Türkmen,
Hazara ve Özbeklerin durumu ile ilgili konuyu başka bir yazıda ele alacağız
ancak buradaki Türk ve Türkmenlerin durumu da, bölgemizdekinden farklı
değildir. Çünkü peştunlar, Taciklerin bunlara “Taliban” marifeti ile yaptığı
zulüm ve haksızlık emsali görülmemiş boyuttadır.
Algılarım beni yanıltmıyorsa,
Türklük olgusunu içine sindirememiş bir başbakan ve cumhurbaşkanının bu yüksek
duyarlılık gerektiren konuya itibar etmeyeceklerini biliyorum. Ancak stratejik
olarak, eğer bölgede etkin bir siyaset takip edecek iseler, mutlaka Suriye ve
ıraktaki Türk ve Türkmenlerin varlığını hesap etmelidirler. Zira onlar hem
Türk, hem Müslüman, hem ehlisünnete bağlıdırlar… Ve Müslümanların zulmüne uğramaktadırlar…
Nesim YALVARICI

YORUMLAR