Milli hassasiyet kavramını irdelediğimizde, fiili, sözlü ve ima yolu ile millete ait değerlere karşı hassas ve duyarlı olmak anlamına g...
Milli hassasiyet kavramını
irdelediğimizde, fiili, sözlü ve ima yolu ile millete ait değerlere karşı
hassas ve duyarlı olmak anlamına geleceğini göreceğiz. Millet birlikteliği
savunmak ve onu korumak gayreti içinde olmaktır. Buna siyasi, dini olarak en
büyük hassasiyet gerektiren değerimiz ise; aynı milli ve manevi kültür
değerleri etrafında kültürel tanımlarda getirmek mümkündür. Zira dini
terminolojide; “tevhit”, siyasette ülke bütünlüğü, milliyet duygusunda ise,
kapsayıcı milliyetçilik anlamları ile ifade etmek mümkündür. Yani, kapsayıcı milliyetçilik, kişinin;
sosyal, siyasal, inanç, düşünce ve statüsü ne olursa olsun milletin tabii
üyesidir.
Milli hassasiyetimizi aşındırabilecek
fiil söz ve davranışlar, zamanla millet ve devletimizi zayıf düşürebilmektedir.
Ülkemiz, çok hassas bir dönem
geçirmektedir. Emperyalist batı, Asya’nın kapılarını aralamak için var gücü ile
Büyük İskender’in işgal ettiği ve daha sonra da bütün batı âleminin hedeflediği,
hedef haline getirdiği coğrafya ya egemen olmak arzusundadır. Buradaki ekonomik
kaynakları yani yer üstü ve yer altı zenginliklere sahip olmak arzusundadır.
Bunun için insan haklarını hiçe sayan bir anlayışla ve barbarca bütün gücünü bu
yönde kullanmaktadır. Kabul edilmelidir ki, Afganistan ve Irkta olmaları, bunu
gerektiren bir hamledir.
Girmek istedikleri ülkelerde
kışkırtıcılık ve bozgunculuk ile ilgili bütün psikolojik harp taktiklerini
gerek ajanları vasıtasıyla doğrudan, gerekse dolaylı destekledikleri sosyal
muhtevalı yapılanmalarla özellikle de siyasal partilerle hayata
geçirmektedirler. Bu artık “malumu ilam” şeklinde ifade edebilmekteyiz. (Yani,
bilineni bildirmek)
“Kürt açılımı” denilen, daha sonra
“demokratik açılım” olarak değiştirilen AKP’nin batı destekli siyasi atağı,
ülkede ciddi bir rahatsızlık meydana getirmiştir. Bu rahatsızlık en fazla doğu
ve güneydoğuda ki vatandaşlarımızı etkisine almıştır. Zira bu proje ile
harekete geçirilen ve azdırılan bölücü guruplar, giderek palazlanacak ve önüne
gelen herkesi kendi dümen suyunda harekete zorlayacaktır. Kabul etmeyen veya
taraf olmayanlar ise baskı ile göçe zorlanacaklardır. Mallarını, yerlerini ve
yurtlarını bir hiç uğruna terk edeceklerdir. batıya gelenler ise farklı bir
muamele ile karşılaşacak, yeni bir sosyal ve ekonomik travma yaşayacaklardır.
Ve bu hal devam ettiğinde, kontrolsüz hareketler başlayacak, haklı haksız ayırt
edilemeyecek bir kaos ortamı ile Özal’ın gizli açılımı ile kaybettiğimiz 30 bin
vatandaşımıza –Allah göstermesin-yenileri katılacaktır.
Beni bu şekilde yazmaya iten asıl
sebep, başbakanımız Sayın Tayyip Erdoğan’ın; AKP’nin genel kongresinde, farklı
partileri tenkit ederken, sarf ettiği, sözleri seçmeden, uluorta, seçmenlerinin
duygularını kabartan ve kendisini yücelttiğini sandığı, “Sivas’tan öteye”
lafıdır. Bu sözün taşıdığı gizli manada, “şeytanı uykudan uyandıran” bir yönü
var. Tahrik var, bu durumu kabullendirme var, dahası karşı önermeyi, yani karşı
düşünceyi geliştirme var. Okuduğunu anlayan veya duyduğunu değerlendirebilen
herkes, bu şekilde değerlendirme durumundadır.
Denilebilir ki, Sayın Başbakanın
mensup olduğunuz siyasi parti oralarda vardır. Doğrudur. Ama cumhurbaşkanımız,
Diyarbakır’a gitmek husun da geri adım atmadı mı? Van ve Diyarbakır’da nasıl
karşılandığınızı bilmektesiniz. Güvenlik sorunu en aza getirilmiş ve en alt
düzeye gelmiş bir halde ülkeyi teslim aldınız, şimdi neden bu haldedir. Orada
varlığınızın bir anlamı olmamalı mıdır?
Hala göçler var. Hala iş -aş
meselesini çözecek bir ameliyeniz yoktur. Zaman zaman mensup olduğunuz
belediyelerce halktan toplanan eski eşyaları, yardım adı altında göndererek
Parti varlığınızla övünüyorsanız, sizi insafa davet ederler…
Ağalık ve şeyhlik, yani modern
derebeylik sistemine müdahale mi ettiniz? Edemezsiniz zira bu kaynaktan siyasi
olarak sizde istifade etmektesiniz. O bölgemizdeki hangi insan birey olarak
iradesini aşiret reisi veya şeyhin iradesine rağmen kullanabilmektedir. Ya da
seçilmede, PKK terör örgütünü etkisizleştirdiğinizi söyleyebilir misiniz?
Toprak tarım reformu uygulayarak
topraksız kaç vatandaşa imkân sağladınız?
Bunları yapamazsınız. Zira egemenlik
alanını ihlal edeceğiniz toprak ağaları, sizi de oralara sokmazlar.
Sayın başbakanım, gelin her iki
taraftan da özür dileyiniz… Sivas’tan bu tarafa da, Sivas’tan öte tarafa da… Bu
güne kadar her iki tarafı da incittiniz... Biz siyasiler işte böyleyiz, kısır
düşünmekteyiz… sevindirdiğiniz bölücüler ve siyasi rant peşinde olanlara da,
“ayağınızı denk alın” deyiniz… Bu sözümden ötürü beni alkışlamayınız… O zaman
göreceksiniz, çoğu kimse ayağını denk alacaktır.

YORUMLAR