ŞARK MESELESİ Mİ? KÜRT MESELESİ Mİ?

Doğu ve güneydoğuda cereyan eden etnik olayların analitik bir yaklaşımla incelenmesi hususu, şüphesiz devletin asli görevidir. Aynı zaman...


Doğu ve güneydoğuda cereyan eden etnik olayların analitik bir yaklaşımla incelenmesi hususu, şüphesiz devletin asli görevidir. Aynı zamanda bu konuya hassasiyetle bakan ve millet-devlet bütünlüğünden endişe duyan kişilerin… Zira bir problemin tespit ve teşhisi en az tedavisi kadar önem arz etmektedir.
Sosyologların, antropologların, etnologların, filologların, iktisat ve tarihçilerin demokratik bir yapı içinde parlamentonun denetimi esas olacak ve bağımsız bir ekip halinde, eldeki bütün verilerin değerlendirilebileceği şekilde ele alınıp incelenmesi gereken bir konudur.
Yakın ve uzak tarih dâhil, yaşanmış zamanların, mekânların ve olayların gün yüzüne çıkması için önem arz etmektedir.
Bundan çıkacak neticelerden devletin korkmasını gerektirecek bir durum yoktur. Özgüveni olan bir devlet bunu yapabilmelidir.
Özellikle, bilgi kaynaklarının yoğunluğu bu meyanda yanlış bilgilendirme yoluyla bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi bakımından da önelidir.
 Son elli senedir, Siyasi iktidarların beceriksizlikleri ve yetersizliklerinin ceremesi, devlete ödettirilmektedir.
Bu uygulamayla, Devletin töhmet altında kalmasının da önüne geçilmesi sağlanmış olacaktır. Devletimizin şu veya bu şekilde, idari hukuk bakımından, doğu ve güneydoğunun gerek vatandaşlık hakları, gerekse insani hakları bakımından, ülkemiz genelinden farklı bir yasal düzenlemesi var mıdır?
Ya da, anayasal hakların kullanılmasında, ayrımcı bir hukuk düzenlemesi olmuş mudur? Anayasal çerçevede herhangi bir vatandaşın kullanabildiği bir hakkı kullanması noktasından yararlanamamak gibi bir uygulama var mıdır?
İş ve meslek seçiminden, medeni hakların kullanılmasına, ikamet ve seyahat etmesine dair, ülke genelinin yararlanabildiği, ancak bölge halkının yararlanamadığı bir yasal düzenleme ve uygulama var mıdır?
Buna benzer birçok sorunun cevabı aranabilir. Ancak görülecektir ki, böyle bir düzenleme ve uygulama zaten ortada yoktur.
O halde neden bölgede gerilim var?
İlliyet prensibi gereği, bir olayın varlığı, ona etki eden diğer bir olayın varlığına delalet etmektedir. Yani ateş olmayan yerden duman çıkmaz. Bunun anlaşılmasında yarar vardır ve hepimizin bilme hakkı vardır.
Bölgede cereyan eden olayların, iki temel sebebi vardır. Birincisi ülkemizin yönetildiği idari ve siyasi sistemin ihtiyaçlarımıza cevap vermekten uzak olmasıdır. Demokrasi, insan hakları, iktisadi ve kültürel yönden milletin benimseyemediği bir yapıyı, yani milletin değer olarak görmediği, sadece “batılı olmak uğruna” millete giydirilmeye çalışılan libasın verdiği sıkıntıdır. Bu ülkemizin her ferdini etkileyen bir durumdur.
 İkincisi, küresel güçlerin, uluslararası karakterde ve emperyal politikaların ülkemiz üzerindeki planlamalarını gerçekleştirmeye dönüktür. Aynı medeniyetin mensubu olduğumuz doğu ve güney komşularımız ile aramızdaki problemlere baktığımızda bu hususu daha açık anlayabiliyoruz.
Ayrıca, ülkemizde, milletleşmeyi sağlayacak bir düzenleme için milli politika, yakın ve uzak tarihimize baktığımızda uygulanamamış, bu sebeple de, fıtratımızda var olan mensubiyet duygusu ile ilgili karmaşanında devam ettiğini görebiliyoruz. Öz be öz Türk olan Rumeli kökenli kardeşlerimize bakıldığında, geldikleri ülkenin mensubiyetini tercih etmeleri, Kafkaslardan gelenlerin, kendilerini farklı bir etnik unsur gibi görmeleri ve içeride, asli unsurumuz olarak kabul edilen Kürt kardeşlerimizin kendilerini farklı ekalliyette (etnik yapıda) görmeleri, milliyetçiliğin Ülkemizde hayat bulamayışındandır.
Küresel sermayenin, küresel güç unsurları ile organize bir şekilde, yeni dünya düzeni programı gereği bizimde içinde bulunduğumuz Müslüman coğrafyasındaki sınırları yeniden belirleme politikalarında, Kürtler; ne yazık ki, stratejik planlamalarında, en önemli siyasi argüman olarak görülmektedirler. Ülkemizi yönetenlerinde, tartışmasız bir şekilde, küresel güç unsurlarına boyun eğerek, onların istekleri doğrultusunda uygulamalar yapmaktadırlar. Terör örgütü mensupları ile son dönemde yapılan müzakereler ve verilen tavizler bunun en önemli göstergesidir.
Ayrıca Kürtlerle, terör örgütü mensuplarını aynı potada görmek gibi gafleti de yaşamaktadırlar. -eğer gaflet değilse, ihanet olarak görürüz- Terör örgütü mensuplarını Kürtlerin temsilcisi şeklinde sunarak, küreselcilerin ve terör örgütünün ekmeğine yağ sürülmektedir.
Türk milletinin bütünlüğüne kasteden bu olayın bütününü görmeyenler ise, hükümetin uyguladığı temelsiz politikaların millet nezdinde kabul görebilmesi için, her zemini kullanarak, terör örgütünün iddialarına meşruiyet kazandıracak açıklamalarda bulunmaktan kaçınmamaktadırlar.
Çarpıcı, bir o kadarda düşündürücü bir uygulamayı da, Sakarya Üniversitemizin haber portalında esefle okuduk.
Kendisinin Uluslararası ilişkiler alanında öğretim üyesi olduğunu bildiğimiz bir şahsın, hem devleti töhmet altında bırakacağı, hem milli bütünlüğü bozucu, hem de akademik usul ve esas itibariyle kabul görülemeyecek bazı ithamları vicdanlarınıza sunmak isterim.
Bu şahıs buyuruyor ki;
Kürt meselesi çözüm önerileri başlığıyla yazılan yazıda, “Kürt meselesi bir hak meselesidir” ve temel insani haklardan bahsederek, bunları devletin Kürtlere tanımadığını ifade etmekle, bir gerçeği görememektedir. Yukarıda soru olarak ta ifade ettiğim gibi, temel insan hakkı bağlamında anayasamızda ve bundan mülhem kanunlarda Türkiye cumhuriyeti devleti içinde herhangi bir negatif ayrımı ifade eden bir yasa var mıdır? Yani Kürtçe konuşulduğu için yargılanan birini gösterebilirler mi?
Mesken edinme, meslek edinme, ticaret yapma, düğün dernek, seyahat etme ve kamuda görev almak hususunu kısıtlayan bir yasadan bahsedebilirler mi?
Marksist bir terör ve tedhiş örgütü kurmuş birinin varlığını ve hedeflerini meşru gösterebilmek için Kürt vatandaşların kullanılmasını içine sindirebilen insanların kendi insanlıklarını bir daha gözden geçirmeleri gerekli olmuştur.
Xxxx
Belki bu konuyu, uluslararası ilişkiler bağlamında ele alsa idi, daha uygun ve daha anlamlı olabilirdi. Ancak çözüm adına iddia edilen “haklar meselesi” ile başlayan yazıda, mesnetsiz, uluorta ve sıradan bir yaklaşımla ele alınması, ya birileri tarafından sipariş bir yazı, ya da ülkemizi tanımıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Yoksa “haklar” olarak kullanılmış ifadelerde, şunun bilinmesi doğru olacaktır:  Kürt kardeşlerimiz bu ülkenin asli unsurlarıdır. Herhangi bir hak tayin etmek, özelliklede, yazıda ifade edildiği biçimi ile bu kardeşlerimizi, “etnik” bir yapıya zorlamak anlamına gelecek ve akabinde hangi yapılanma gelirse gelsin coğrafi bölünme ile neticelenecek bir süreç olacaktır. Buda PKK terör örgütünü Kürtlerin temsilcisi olarak lanse eden ve bölücü terör odaklarıyla paralel düşünme anlamına gelmektedir.
Küresel güç odaklarının, ülkemiz üzerinde uyguladığı küresel baskılarla strateji tayin edildiği gün gibi aşikârdır. Dolayısıyla, ülkemizin ittifak içinde hareket ettiği bu küresel baskı unsurları, bölgedeki yapılanmalarda, neticeye olumlu etki sağlayabilecek hiçbir tedbire imkân vermemektedir. Gerekçesi de, yenidünya düzeninde, bölgeyi kontrol edebilecekleri bir oluşuma meşru zemin hazırlayabilmektir.
Bu strateji yaklaşık yüzyıllık bir projenin yürürlüğe konmasıdır. Ve bunun adı da, “şark meselesidir.” anladığım kadarı ile “şark meselesi ile Kürt meselesi” ni birbirinden ayırt edemeyiş sebebiyle, bu yazıda, bazı durumlarında görmezlikten gelmesini sağlamıştır. Müstakil televizyondan,  hakkına, temel insan hakları çerçevesinde vatandaş olarak kullanması gereken hakların hangisini kullanamadıkları hususu, objektif olarak belirtilmemiştir. Hâlbuki ki, ülkemizin her yerinde iş adamları, bürokrat, teknokrat, siyasetçi bakan, başbakan, cumhurbaşkanı olmalarının önünde bir engel olmadığı gibi, her dönemde, ülkenin en kritik noktalarında ve en mahrem alanlarında Kürt kardeşlerimizin sorumluluk aldığı da bir vakıadır.
Etnik hareketler ile ülkelerin siyasal ve milli yapıların hedef almak, emperyal siyaset güden küreselcilerin bilinen bir taktiğidir. Hedefledikleri ülkedeki yeraltı ve yerüstü ekonomik kaynakları elde etmek üzere kaos yaratmakta, ülke içindeki farklılıkları işlemekte, bu hususta tez-antitez geliştirmek üzere, oluşan kaotik ortamdan müdahale imkanı sağlamak ve dolaylı işgal eylemini gerçekleştirmek üzere, doğrudan ve dolaylı siyasal operasyonlar yapmaktadırlar. Yakın tarihimizde ve bölgemizde gelişen hadiseler tamamen bu karakterde gelişmiştir. Kürt meselesi olarak ifade edilen husus doğrudan bu durumu ifade etmektedir. Küresel yapılanmayı sağlayan güç, Kürt meselesi ile aslında, 1912 de yürürlüğe soktukları Wilson prensiplerini -ki, adına “Şark meselesi” demektedirler- Gizlemeyi hedef almaktadırlar. Bu konu ile ilgili makaleyi yazan şahıs, ya gaflet içindedir, ya da bunların değirmenine su taşımaktadır. Her iki durumda da, bir kamu haber portalında yayın hakkı bulabilmesi düşündürücüdür.
Başlangıçta bölge halkını sindirmeye dönük terör ve tedhiş eylemlerinde bulunan, akabinde batıdan hiçbir surette bölgede bulunulmasına tahammül edilmeyen bir yaklaşımla, adeta jenosit uygulamalarında bulunanlarla bunlara lojistik destek sağlayanlarla müzakere etmek, talihsizliktir. Muhakkak bir şekilde etkisizleştirilmiş bir terör örgütünün işlediği cinayetlerin cezasını çekebileceği bir caydırıcı gücü kullanmalıdır. En ön çözüm budur.
Mevcut siyasi iktidarın beceriksiz, teslimiyet ve gayri milli duruşu sayesinde elde ettikleri psikolojik üstünlük içinde, yazıda bahsedilen çözüm önerileri, terör örgütünün direktiflerini kamuoyuna dikte ettirmekten başka bir şey olmayacaktır.
Can güvenliğinden mahrum bırakılmış bölge halkının bu gün sergilediği davranışlar, aslında ensesine silah dayatılarak ifadeye zorlanan bir insanın davranışından başka bir şey değildir.
Terörle yapılan müzakereyi “radikal adım” diye lanse ederseniz. Çözüm teröristlerin güvenlik elemanı olarak yerleşim bölgelerinde istihdam edilmesi çıkacaktır. Nitekim Oslo görüşmelerinde bunu talep etmişlerdir. Ondan sonra da siyasi yapılanmada, istikrar bekleyeceksiniz.


YORUMLAR

Ad

Makale,131,Şiir,12,
ltr
item
Nesim Yalvarıcı Blog: ŞARK MESELESİ Mİ? KÜRT MESELESİ Mİ?
ŞARK MESELESİ Mİ? KÜRT MESELESİ Mİ?
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8oTHI72aSBOC3VC_mjoFT_jbIuAZs6-Q1hOUjyY9l1znX8xq9wlf8LcFqkjdhtcnsz7f_3O5oc6EBsWQiOr_QG5R5arh2RI2_8LNx9cgXNUJCSUnu8aYz7UCKBggouwGro8qYrFZWsX0/s320/indir+%25281%2529.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg8oTHI72aSBOC3VC_mjoFT_jbIuAZs6-Q1hOUjyY9l1znX8xq9wlf8LcFqkjdhtcnsz7f_3O5oc6EBsWQiOr_QG5R5arh2RI2_8LNx9cgXNUJCSUnu8aYz7UCKBggouwGro8qYrFZWsX0/s72-c/indir+%25281%2529.jpg
Nesim Yalvarıcı Blog
https://www.nesimyalvarici.com/2017/02/sark-meselesi-mi-kurt-meselesi-mi.html
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/2017/02/sark-meselesi-mi-kurt-meselesi-mi.html
true
4680738629484459283
UTF-8
Tüm Yazılar Görüntülendi Hiç yazı bulunamadı TÜMÜNÜ GÖSTER Devamını oku Cevapla Cevabı iptal et Sil Yazar: Anasayfa SAYFALAR GÖNDERİLER Hepsini gör SİZİN İÇİN TAVSİYE EDİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH TÜM GÖNDERİLER İsteğinizle eşleşen bir yayın bulunamadı Anasayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Paz Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis Mayıs Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara şimdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago 5 haftadan daha önce Takipçiler Takip et BU PREMIUM İÇERİK KİLİTLENDİ ADIM 1: Bir sosyal ağda paylaşın 2. ADIM: Sosyal ağınızdaki bağlantıyı tıklayın Tüm Kodu Kopyala Tüm Kodu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalandı Kodlar / metinler kopyalanamıyor, lütfen kopyalamak için [CTRL] + [C] (veya Mac ile CMD + C) tuşlarına basın İçerik Tablosu