2B yasası olarak bilinen ve orman vasfını yitirmiş arazilerin satışını esas alan yasayı gözden kaçırmak suretiyle bazı siyasi rant(geti...
2B yasası olarak bilinen ve orman
vasfını yitirmiş arazilerin satışını esas alan yasayı gözden kaçırmak suretiyle
bazı siyasi rant(getirim) edebileceği şekilde, kamuoyunun dikkatlerinden uzak
tutmaktadır. Millete ve devlete hiçbir yarar sağlamayan bazı sansasyonel
(dalgalandırıcı) konuları gündeme getirtip bu konuyu boğuntuya getirmektedir.
Ancak, bu konunun takipçisi olacağımız da, muhakkaktır. Zira devletin elinde
para eder cinsten sadece meralarımız ve ormanlık alanlarımız kalmıştır.
Önce bu varlıklarımız vasıfsız
hale getirilmeye göz yumuldu, sonra da böyle olunca da elden çıkarmak gerekir
gibi bir mantıkla hareket edilmektedir.
“Şeytan avukatlığı” yapıldığında,
bu güne kadar çıkan orman yangınlarının özellikle rant bölgelerini kapsıyor
olmaları insanı kuşkulandırmaktadır.
Haklı olarak bu soruları
paylaşmamız gerekmez mi?
Vaktiyle AKP, karanlık ve derin
vurguncularla iş birliği mi yapmıştır? Ya da İstanbul’u kesintisiz bir zaman
dilimi içinde, yerelde idare eden zihniyet bu yasanın çıkmasına çanak mı tuttu?
Bu satışları hangi esaslar
dâhilinde satacakları herkesin dikkatlerine ve bilgisine sunacaklar mıdır?
Yoksa oldu- bitti şeklinde, bu
sistemin efendilerine mi sunacaklardır?
İstanbul’un akciğerleri hükmünde
olan bir araziyi koç üniversitesine verdikleri bir metotla mı, sitemin
efendilerine sunacaklar?
Büyük inşaat müteahitlerine
paylaştırarak, karşılıklı paylaşmayı mı tercih edeceklerdir?
Yoksa devletin sosyal devlet ilkesince, ev
sahibi olmayan yoksul kitlelere, konutlar ve işyerleri mi yapacaklar?
Yoksa nitelikli üretim yaparak,
ihracatta alternatif üretim merkezlerine mi dönüştürülecek? Bu ve buna benzer
daha nice sorular sorulabilir.
Kamuya ait malları ellili
yıllardan bu güne gece kondu, gündüz kondu mantığı ile parselleyerek, “çökmelere”
izin verenler, iç göçü cazip hale getirerek, bu memleketin mümbit Topraklarını
yerleşime açmışlardır.
Gecekondular her seçim döneminde
seçim vaatlerinde kamu arazilerine çökenlerin lehine yapılandırılmaları,
şehircilik bakımından şehirlerin hem sosyal hem de fiziki dokusunu bozmuş,
her gelen yeni bir adla bu işi sempatik hale getirerek bu durumu siyasi rant
aracı görmüştür. Nitekim sol siyasette “varoş” gibi bir kavram geliştirmiş
orada ideolojik yapılanma yanında, kurtarılmış bölgeler meydana getirmiştir.
On iki eylül sonrası, ülkemizde,
baskıcı neo liberal anlayış ise bunun meşru zeminleri kullanarak şehirlerimizin
“yığıntı” şehirler olmasını sağlayarak, sistemi yaşatmak adına göz yummuştur.
On iki eylül darbesinin varlığına
cevaz verdiği, ANAP ve AKP yandaşlarını bu yolla ihya ettiği, medyada zaman
zaman gündeme gelse de devletin varlığını korumak görevi olanlar bu konuda “üç
maymunu” oynamışlardır.
Şimdilerde, mevzilenmiş “çökme
timleri” seçim arifesinde piyasaya çıkacaklardır. Ve toz duman arasında bu
meseleyi halledeceklerdir. Bu devletin savcıları da, polisleri de askerleri de
sadece seyredeceklerdir daha öncekilerde olduğu gibi…
Nesim YALVARICI
YORUMLAR