21. ASRA GİRERKEN MİLLİ STRATEJİMİZ

Hz. Ebu Bekir’e ait olduğunu bildiğimiz; “anında karar zaferdir.” Özdeyişi bu günkü milletlerin hedeflerine ulaşmalarında, göz önünde bul...


Hz. Ebu Bekir’e ait olduğunu bildiğimiz; “anında karar zaferdir.” Özdeyişi bu günkü milletlerin hedeflerine ulaşmalarında, göz önünde bulundurdukları önemli bir husustur. Zira hadiseleri tam vaktinde kavramak, mevzi kazanmaktır. Bu sebeple dünyanın bu günkü toplu durumu ve Türk Milletinin yaşadığı coğrafyalardaki sosyo ekonomik ve sosyo kültürel durumlarına uygun yeni bir yol haritasını, organize olma imkânı var olan Türk Milliyetçileri ve Türkiye Cumhuriyeti devleti görünmektedir. Onun için milli stratejiyi tespit etmekte, yürütmekte bizim işimiz ve gayemiz olmalıdır. Aslında Milli Mefkûremizin temel umdelerinden birinin “Ülkücülük” olması da bu sebepledir.
Böyle zor, karmaşık, cesaret ve fedakârlık isteyen bir hususu, temeli; sağlam bir iman ve Milliyet Şuuru olan yüksek ve yüce duygulara sahip insanlarla başarılabilir. Bunun içindir ki, ilk hedef ülkemizin meri hukuk sistemi ve örfi durumundan idealist ve ülkücü bir kuşağın oluşumunu sağlayacak bir siyasi hareketin demokratik teamüllere bağlı kalarak iktidara taşımak olmalıdır.
Milliyet şuuru, sürekli dinamik yaşamayı gerektirir.  Milliyet şuuruna sahip insanların, statik bir hayatı tercih etmeleri, mevziiyi bir başka dinamik olguya bırakmaları anlamına gelir. Bu durum ise, milli hedeflere varmanın önünde en büyük engel teşkil etmektedir.
Peki, milliyet şuuru nedir?
Milliyet Şuuru; Milleti meydana getiren sosyal, siyasal, kültürel, tarihi, ekonomik, dini, insani, politik faktörleri bilerek, hayatında bir değerler bütünü olarak yaşamayı hedeflemektir. Onu, aynı değerler bütünü içinde yaşayan Millete (topluma) sunmaktır. Şuur, “farkındalık” olarak ifade etmektedirler. Yani milliyet duygusunu meydana getiren temel faktörlerin farkındalık içinde yaşayıp yaşatılması, milliyet şuuru olarak anlaşılmalıdır.
Küresel emperyalizmin yarattığı kültürel dezenformasyon (bilgi çarpıtması) anaforunda, bu değerlerin ne olduğu hususu,  genç kuşaklarımız bu duygudan uzak yetiştirilmektedirler. Yeni kuşaklara detaylı olarak izahı gerekmektedir.
İletişim teknolojisi, baş döndürücü bir hızla gelişme kaydettiği herkesçe bilinen bir hakikattir. Bu gelişme, dünyayı büyük bir köy haline getirmiştir. Hayatı hak ederek yaşayabilmek, hayatın gereklerinin farkında olmaya bağlı olduğu şartı ortadadır.
Asya ve Avrupa’nın birçok bölgesini kapsamına alan geniş bir coğrafya da, aynı değerler sistemi içinde yaşayan, dünya nüfusunun yaşlanmasına rağmen çok genç ve dinamik bir nüfusun varlığı avantaj olarak karşımızdadır. Bu yapı tabii olarak hinterlandındaki insanlarla diyalogu ve beraberinde siyasal bir olguyu getirmeye zorlayacaktır. Konjonktür olarak böyle bir potansiyelin varlığı, küresel güçlerin dikkatlerinden kaçmamaktadır. Bu gün ülkemizin içinde olduğu birçok dış müdahaleler neticesinde oluşan sosyal ve ekonomik çalkantının asıl sebebini oluşturmaktadır.
Bölücü terör örgütünün finansörleri ve lojistik desteğini sağlayan dış unsurların asıl gayesi de, merkezini ülkemizin oluşturacağı bir bölgesel güç unsurunu oluşturmamaktır.
Bu meyanda, küresel güçlerin içerdeki tezgâhladıkları oyunu çok iyi fark eden ve son derce sağlıklı yöneten milliyetçi şuura sahip siyasetçiler, içerde oluşan bunca tahrik unsuruna rağmen, genel bir kargaşa ortamına zemin hazırlayacak provakatif oyunlara gelmemişlerdir. Bu hal, ülkemiz için hedefe giden yolda, ağır gitse de sağlıklı bir zeminin oluşturulacağını müjdelemektedir. Ülkücülerin; 2023 yılının hedef olarak Türk devletinin yıldızının parlayacağı bir merhale olacağı ile ilgili çalışmaları, bunu göstermek adına çok önemlidir.
Ulu Türkistan’dan, Bosna’ya, Çuvaşistan’dan Yemen’e, aynı hamurun mayasından oluşmuş millet ve toplulukların, ortak idealleri olan ve çok geniş bir coğrafyayı temsil ettiği bir hakikattir. Bu perspektiften hadiseye bakan ve bu gün fiilen devlet yöneten, Türkmenistan devlet başkanından başka da bunu izah veya ima eden cesaretli bir Devlet yetkilisi yoktur. Bu olmayacağı anlamına gelmez. Bir an, bin dokuz yüz seksen öncesinde, Ulu Türkistan Türklüğünü romantizm olarak görenler, bu gün neden böyle bir dünyaya açılabilmenin tedbirlerinin alınmadığını dile getirmektedir. Hâlbuki milliyet şuuru sahiplerinin böyle bir iddiaları olması sebebiyle, “Turancılık” suçlaması ile cezalandırılmalarına sebep olduklarını da bilmekteyiz.
Sovyetlerin dağılması ile birlikte tek kutuplu hale gelen dünya, vahşi kapitalizmin doymak bilmez iştahını daha da kabartmıştır. Bu sebeple Sovyetlerden boşalan hâkimiyet alanlarını, hızlı bir şekilde doldurmaya çalışan ABD, bütün hızıyla Türkistan’daki Türk illerinde varlığını hissettirmeye başladı. Sovyet emperyalizminden kurtulmaya çalışırken, kendilerini yenidünya düzeni dedikleri siyasal proje ekseninde yürütülen küresel güçlerin etkilediğini ve sarmaladıklarını görmekteyiz.
Sahip oldukları yer altı ve yerüstü zenginlik kaynaklarını, özellikle, “kritik madenler” dediğimiz enerji ve teknolojide kullanılabilen cevherlerin bulunduğu il’lerimizde (Türk Cumhuriyetleri), mahallî (lokal) bölgeler oluşturularak üretim yapılmakta, kargo uçakları ve deniz yollarıyla ülkelerine transfer etmektedirler. Milletin farkında olmaması için, periyodik olarak, iç karışıklıklar çıkarılmakta ve milletin, ilgisini başka yöne kaydırmaktadırlar. Meseleye duyarlılıkla bakanlar ise çeşitli hilelerle devre dışı bırakılmakta, ya da derdest edilmektedir.
Ayrıca bu zenginliklere sahip Türk cumhuriyetleri ve illeri, ekonomik sıkıntı içinde yaşamakta, antidemokratik bir siyasal programa mahkûm edilmiş durumdadırlar.
ABD, İngiliz ve sair güçlerin ajanlarının güç gösterisi yapmakta oldukları arenalar hükmündedirler. Millet gerçekten fakrı zaruret içinde iken, rüşvet, iltimas günlük hayatın kabul edilir bir parçası durumundadır.
Bu gün ülkemizin bölgesel siyaset geliştirebilecek potansiyeli görünmeyebilir. Bunun gerekçesi, dışa bağımlı bir ekonomik programın ve bunu işleten devlet sisteminin ülke sathına egemen olması ve kurumsal olarak sadece bu misyona hizmet etmesidir. Farklı bir alternatif, mevcut sistemin sonu olacağından, sistemin devamı için devletin bekası tehlikeye atılabilmektedir. Bunu fark eden milliyetçi –ülkücü aydınlar, psikolojik harpte kullanılan her türlü oyunlarla, milletin ilgisinden uzak tutulmaktadırlar. Milletin şuurlaşabileceği mesajları, dezenformasyona uğratarak sunmaktadırlar.
İnsan kaynakları bakımından üniversal düzeyde, bütün Asya ve Afrika’nın sosyo ekonomik ve sosyo politik yapısının fizibilitesini toplum mühendisliği marifetiyle ortaya koyabilecek durumdayız. Ancak, bu stratejik kararı verebilecek bağımsız ve özgür bir siyasi kadroya ihtiyaç vardır. Zira bu riskli işi organize edip yönetebilmek, inanç, kadro, organize edilebilir idealist ve entellektül bir yapının oluşacağı halk desteğine de ihtiyaç vardır. Askeri taktik, psikolojik ve sosyolojik şartları optimum bir noktada değerlendirebilecek köklü bir çalışmanın finans ve lojistik desteği başlangıçtan nihai hedefe kadar her adımın tasarlanması mümkün olabilir. Buda Türk milletinin yeni ufuklara yelken açması demektir.
Batı dünyası, emperyal politikaları üreteceği bir “politika laboratuarı” şeklinde gördüğü ülkemizi, kolay kolay kendi haline bırakmayacaktır. Sık aralıklarla dünya medyasında, ülkemizi İslam ülkelerinde model ülke takdiminin sebebi de budur. Halbuki devletin var olan kurulu düzeninde bütün kurum ve kurullara egemen olmuş batı dünyası, milletin uyanmaması içinde milletin manevi değerleri üzerine siyaset yapan siyasi partileri, kontrollü olarak iktidara taşımakta, ülke idaresi ve millet geleceğine dair uygulanan politikaların anlaşılması süreci başlayınca da,elindeki yolsuzluk ve usulsüzlükle ilgili icraatları basına servis ederek bir anda alaşağı edebilmektedir. Demokrat parti ile başlayan siyasi süreç, bu güne kadar devam ede gelmektedir. Oryantalist anlayış, bütün inceliği ile uygulamaya sokularak, batıyı şartsız kabul edebilecek bir yapı oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Bölgemizde, batıya kafa tutan İran; Türkistan da egemenliğini sağlayacak politikaları ısrarlı bir şekilde devam ettirmekte, bir yandan da, Rusya ile siyasi anlaşmalar imzalayarak, varlığını güvenceye bağlıyor, Çin ile de silah ve lojistik anlaşmaları da ihmal etmiyor. Tacikistan Afganistan, Pakistan Özbekler ve Kırgızlar arasında Farsça yaygın dil haline gelmektedir. Türkistan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasındaki makasta giderek açılmaktadır. Ayrıca, Afganistan’da, Tacikler ve Peştunlar desteklenerek, Hazaralar, Özbekler ve Türkmenler’e karşı tavrın destekçiliğini yapmaktadır.
 Türkistan’daki meseleler hakkında devletimiz çok sağlıklı bilgi kaynağına sahip olduğunu söyleyemeyiz. Türk Dünyası araştırmaları Vakfının gayretleri devletçe desteklenmediği için kendi yağlarında kavrulan bir mücadele ile çok az bir mesafe alabilmektedirler. Hatta muhtelif zamanlarda, belli cemaatlerin tahrikleri ile mevcut hükümet, işleyişe engel teşkil edecek yaklaşımları da mevcuttur. Bahse konu cemaat, İngiliz dilinin misyonerliği görevi dışında Türkistan’da başka bir işlev yapamamaktadır. Türk kamuoyunu etkilemek içinde “Türkçe olimpiyatları” organizasyonu ile asıl faaliyetlerini izole etmektedirler. Nitekim İngilizce, bulundukları bütün ülkelerde, zorunlu dil statüsüne alınmış iken, adı “Türk okulu” olan okullarda, Türkçe, tercihli yani seçmeli dil olarak okutulmaktadır. Ancak Türk adını kullandıkları için şükran duygularımızı ifadeden kaçınmamak gerekir. Zira onu da kullanmayabilirlerdi.


kadar her adımın tasarlanması mümkün olabilir. Buda Türk milletinin yeni ufuklara yelken açması demektir.
Batı dünyası, emperyal politikaları üreteceği bir “politika laboratuarı” şeklinde gördüğü ülkemizi, kolay kolay kendi haline bırakmayacaktır. Sık aralıklarla dünya medyasında, ülkemizi İslam ülkelerinde model ülke takdiminin sebebi de budur. Halbuki devletin var olan kurulu düzeninde bütün kurum ve kurullara egemen olmuş batı dünyası, milletin uyanmaması içinde milletin manevi değerleri üzerine siyaset yapan siyasi partileri, kontrollü olarak iktidara taşımakta, ülke idaresi ve millet geleceğine dair uygulanan politikaların anlaşılması süreci başlayınca da,elindeki yolsuzluk ve usulsüzlükle ilgili icraatları basına servis ederek bir anda alaşağı edebilmektedir. Demokrat parti ile başlayan siyasi süreç, bu güne kadar devam ede gelmektedir. Oryantalist anlayış, bütün inceliği ile uygulamaya sokularak, batıyı şartsız kabul edebilecek bir yapı oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Bölgemizde, batıya kafa tutan İran; Türkistan da egemenliğini sağlayacak politikaları ısrarlı bir şekilde devam ettirmekte, bir yandan da, Rusya ile siyasi anlaşmalar imzalayarak, varlığını güvenceye bağlıyor, Çin ile de silah ve lojistik anlaşmaları da ihmal etmiyor. Tacikistan Afganistan, Pakistan Özbekler ve Kırgızlar arasında Farsça yaygın dil haline gelmektedir. Türkistan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasındaki makasta giderek açılmaktadır.
Türk Dünyası araştırmaları Vakfının gayretleri devletçe desteklenmediği için kendi yağlarında kavrulan bir mücadele ile çok az bir mesafe alabilmektedirler. Hatta muhtelif zamanlarda, belli cemaatlerin tahrikleri ile mevcut hükümet, işleyişe engel teşkil edecek yaklaşımları da mevcuttur. Bahse konu cemaat, İngiliz dilinin misyonerliği görevi dışında Türkistan’da başka bir işlev yapamamaktadır. Türk kamuoyunu etkilemek içinde “Türkçe olimpiyatları” organizasyonu ile asıl faaliyetlerini izole etmektedirler. Nitekim İngilizce, bulundukları bütün ülkelerde, zorunlu dil statüsüne alınmış iken, adı “Türk okulu” olan okullarda, Türkçe, tercihli yani seçmeli dil olarak okutulmaktadır. Ancak Türk adını kullandıkları için şükran duygularımızı ifadeden kaçınmamak gerekir. Zira onu da kullanmayabilirlerdi.


YORUMLAR

Ad

Makale,131,Şiir,12,
ltr
item
Nesim Yalvarıcı Blog: 21. ASRA GİRERKEN MİLLİ STRATEJİMİZ
21. ASRA GİRERKEN MİLLİ STRATEJİMİZ
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhV4OXQzcEni81mpljBaIw165XpWymxK5Mb35zkQG6eqR872iYtZmi-22ML0yV2vyvYmaAfbo3xferEyieGh9l9ecMPwKMTbd-8XfcnJ2RLDKFjEhleIovwnEW64TE-8EtQ-SpE19lQRY/s1600/strateji.jpg
https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjhV4OXQzcEni81mpljBaIw165XpWymxK5Mb35zkQG6eqR872iYtZmi-22ML0yV2vyvYmaAfbo3xferEyieGh9l9ecMPwKMTbd-8XfcnJ2RLDKFjEhleIovwnEW64TE-8EtQ-SpE19lQRY/s72-c/strateji.jpg
Nesim Yalvarıcı Blog
https://www.nesimyalvarici.com/2017/02/21-asra-girerken-milli-stratejimiz.html
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/
https://www.nesimyalvarici.com/2017/02/21-asra-girerken-milli-stratejimiz.html
true
4680738629484459283
UTF-8
Tüm Yazılar Görüntülendi Hiç yazı bulunamadı TÜMÜNÜ GÖSTER Devamını oku Cevapla Cevabı iptal et Sil Yazar: Anasayfa SAYFALAR GÖNDERİLER Hepsini gör SİZİN İÇİN TAVSİYE EDİLEN ETİKET ARŞİV SEARCH TÜM GÖNDERİLER İsteğinizle eşleşen bir yayın bulunamadı Anasayfaya Dön Pazar Pazartesi Salı Çarşamba Perşembe Cuma Cumartesi Paz Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Oca Şub Mar Nis Mayıs Haz Tem Ağu Eyl Eki Kas Ara şimdi 1 dakika önce $$1$$ minutes ago 1 saat önce $$1$$ hours ago Dün $$1$$ days ago $$1$$ weeks ago 5 haftadan daha önce Takipçiler Takip et BU PREMIUM İÇERİK KİLİTLENDİ ADIM 1: Bir sosyal ağda paylaşın 2. ADIM: Sosyal ağınızdaki bağlantıyı tıklayın Tüm Kodu Kopyala Tüm Kodu Seç Tüm kodlar panonuza kopyalandı Kodlar / metinler kopyalanamıyor, lütfen kopyalamak için [CTRL] + [C] (veya Mac ile CMD + C) tuşlarına basın İçerik Tablosu