“Milli duyarlılıkla” meseleleri takip ettiğimizde, gelişen olaylara anlaşılır ve açıklanabilir değerlendirmeler yapabiliriz. Duyarlılı...
“Milli duyarlılıkla” meseleleri takip ettiğimizde, gelişen
olaylara anlaşılır ve açıklanabilir değerlendirmeler yapabiliriz.
Duyarlılıktan uzak yönetilen devletin, meseleleri anlamak ve
anlamlandırmak ise bir hayli zordur.
İçerde ve dışarıda gelişen olayların her gün daha karmaşık
hale gelmesinin sebebi de budur.
Devletin feraset ve öngörüden uzak olması, olayların
gerisinde kalmasını sağlamaktadır.
Sıkıntı, milli duyarlılıktan uzak kişilerin devleti
yönetiyor olmasında yatmaktadır…
Milletimizin sıkıntı yaşadığı dönemlerde, bu husus ne
kadarda aşikârdır.
Osmanlı devletinin son dönemlerinde, Gabriel Narudyan, Bogos
Nubar Paşa ve Süleymaniyeli Şerif Paşa gibilerin, hariciyede bulunmaları, milli
duyarlılıktan uzak olmalarına bağlamak mümkündür.
Zira bunlar eğer milli duyarlılık içinde hareket
etmedilerse, ya gafildirler, ya da hainlerdir.
Belki de “misyon” insanıdırlar… Yani kendi milliyetlerinin misyonu…
Nitekim Şerif Paşa, Kürt teali cemiyeti lehine uluslararası
delegasyon görevi üstlendiği bilinen bir hakikattir.
Gabriel Narudyan, balkan savaşlarının kaybedilmesinde etkili
bir isimdir.
Bogos NubarPaşa Ermeniler adına toprak talebinde bulunandır.
Bu gün federasyon tartışmalarını ileri sürenlere dikkat
edilmelidirler.
Demirel-İnönü ikilisinin siyaseten çözülme sürecine soktuğu
şark meselesi, devlet eliyle “Kürt meselesine” dönüştü…
Müteakip devlet yöneticileri -ki, günümüzdekiler dahi- bu
söylemlerden prim elde etmeye çalıştılar.
Şark meselesinin içerideki yansıması, terörle sindirilen
bölge halkına kabul edildi. Göçler başladı.
Bölgede, devleti zaafa uğratabilecek ne kadar karar varsa
alındı.
Fiili durum, ülke dışarıdan terör sarmalına alınmış, içeride
de tezahür eden terörün yansıması vardır.
PKK, ülkemiz içinde eylemlere kalkıştığı her seferinde,
sınırlarımızın ötesinde bir siyasi yapılanmanın oluşturulduğunun farkında olan
bir devlet adamımız olsa idi, bu gün Diyarbakır işgal edilmezdi.
Yani, taktik ve strateji olarak, sınırlarımız içinde
elemlere başlayan PKK, eş zamanlı olarak sınırlarımız dışında da bir
yapılanmaya katkı sağlamaktadır.
Irak- İran savaşı, Irak’ın Kuveyt’i ilhakı girişimi,
müteakip siyasi hareketler hep bu minval üzere seyretti.
Bizim devletimizi yönetenlerde sadece seyretti.
Ancak bir şey daha yaptılar. O da sınırlarını sınır
ötesinden Mehmetçik vasıtası ile korumaya alan ırak ve diğer ülkelerin
sınırlarını garantiye aldılar…
Ermeni tasarısına, Ermeniler lehine kararı imzalayan kabinedeki
şahıs ve ona paralel irade gösterenler kimlerdir.
“karay yahudisi” olan kabinedeki şahsiyet kimdir?
PKK doğu ve güneydoğuda kazandığı mevzileri geri vermemek
adına mücadele ederken, bu mevzileri kazandıranların duyarlılıkları
tartışılmaya açılmalıdır.
Dünkü devşirmeler ve onların uzantıları içimize ne kadar
sızmış, şu anda “pakraduni Ermeni” olan kaç devlet yöneticisi var?
Türk milletinin mukadderatında söz sahibi olanların hangisi
milli duyarlılık içindedir.
Bunlar hep bilinmemektedir.
Ancak son on üç
senedir alınan kararların düşmanın lehine işlemesi düşündürücüdür.
Bogos Nubar paşaların varlığına işaret etmektedir.
Ne de olsa,1928 nüfus tahrir kanunu ile kimin kim olduğu
karartılmış bir ülkedeyiz.
Yani, güneydoğuda cereyan eden olayların yönetim süreci,
milli duyarlılıktan uzak kişilerce yürütüldüğü katiyet kazanmıştır.
Bunda etkili olan AKP içindeki milliyetperver ve
vatanseverler, kendilerini ve partilerini milli duyarlılıkla gözden
geçirmelidirler.
Zira düşman, her zeminde varlığını sürdürmek istemektedir.
Keçi can derdine düşmüşken, kasabın et derdine düşmesi,
milleti yese dürmektedir.

YORUMLAR