Milli duruştan kastımız, milliyet şuuruna mensup kişilerin karşılaştıkları sosyal, siyasal, ekonomik, idari ve askeri olaylar karşısı...
Milli duruştan
kastımız, milliyet şuuruna mensup kişilerin karşılaştıkları sosyal, siyasal,
ekonomik, idari ve askeri olaylar karşısında, milletlerinin menfaatlerini
koruyabilmesi iradesini göstermeleridir. Aynı zamanda, mensup oldukları
milletinin karşılaşabileceği muhtemel meseleleri de önceden hissedip ona karşı
tedbir alarak, düşman oyunlarına karşı uyanık olma halidir. Yine milli duruş,
ferdin içinde yaşadığı milletin bir üyesi olarak, başta kendisini, ailesini,
onurlu bir şekilde yaşayabileceği bir hayat düzeyine kavuşturmasıdır.
İlim, cesaret, metanet, maharet,
basiret gibi yüksek istidada dair hususiyetleri, millete mensup her ferdin
şahsiyetinde oluşmasını temin etmek, milli duruşun ilk ve en önemli şartıdır. Güçlü
bir demokratik hayatın temeli ve teminatı da budur.
Olaylara soğukkanlılıkla ve bütün
cephelerinden bakacak bir sabır, yine olayları parçadan bütüne doğru irdeleyip
anlayacak kadar âlim olmamız gerekliliği de milli duruş olarak algılanmalıdır.
Tanıyıp tanımladığın olay karşısında, anında ve yerinde gereği gibi karar
vermekte milli duruş olarak anlaşılmalıdır.
Aynı çağda yaşadığımız milletlerin
ilmi ve teknolojik alanlarda kat ettiği mesafe bizleri tedirgin edebilir. Ancak
ümitsizliğe düşürmemelidir. Zira irade göstermek halinde, kısa bir zaman dilimi
içinde aynı mesafeyi kat etmek mümkündür. Birinci dünya harbinde ve ikinci
dünya harbinde mağlup duruma düşen Almanlar, yine ikinci Dünya harbinde mağlup
duruma düşen Japonlar, iki önemli örnek teşkil etmektedir. Denilebilir ki, yerle
bir edildikleri halde bu gün Dünyanın önemli ve kabul edilir gücü olan
milletleridirler.
Milletlerin gösterdiği bazı refleks
hareketler, milletlerin, milli duruşlarını gösterir. Eğer yerinde bir hareket
sergilenmez ise bir taviz olarak algılanır. Müteakip gelişmelerin önüne geçilemez.
Nitekim doksanlı yıllarda, Irak’ta_-Halepçe’de- kullanılan kimyasal bomba ve
onu takip eden gelişmelerde, sınırlarımızdan içeriye sığınmacı olarak giren
Peşmergelerin organizasyonunda, Şırnak Kaymakamımızın bir İngiliz Teğmen
tarafından tartaklanması gerekli cevabı alamamıştır., peşinden, nokta atış
yapma özelliğindeki bir silahla, müttefik saydığımız güçler tarafından
Muhribimizin içinde ve ancak koordinatları tespit edilerek yapılabilecek bir
atış ile şehit edilmiştir. Yine Irak’ta, askerlerimizin başlarına çuval
geçirilmek sureti ile milli gururumuz rencide edilmiştir. Buna benzer
gelişmeler misli ile mukabele görmedikçe, yani reflekslerimizi bu yönde
kullanmadığımız sürece, başımıza buna benzer olaylar gelecektir. Gelmesi de kaçınılmazdır.
Somut bir örnek de vermek gerekir ise, Suriye’nin bölücü başını ve onun
çetelerine verdiği desteğe Komutanlarımızın birinin sınıra yakın bir
vilayetteki tatbikatta verdiği sert bir kesin uyarı gerektiği gibi algılandığı
için bölücü başının yakalanma sürecinin başı olan, ininden kaçma zorunda
kalması eylemi başladı. Demek ki refleks hareketleri yeri ve zamanı gelince göstermek,
milli duruşun şuur altına yerleşme ile alakası ortaya çıkmaktadır.
Kurt dereli Mehmet Pehlivanın “Ben
güreşirken milletimi arkamda hissediyorum.” Demesi de milli duruştur. Dersine
girerken yetiştireceği öğrencilerin insanlığa ve milletine yararlı birer fert
olması ülküsünde olan bir öğretmenin sarf ettiği samimi gayreti de milli
duruştur. İşini en iyi yapan mühendis, doktor,işçi,köylü,esnafın emeği de milli
duruştur.
Eğer millet hayatımızda işler iyi
gitmiyor ise Milli duruşumuzu gözden geçirmemiz gerekmektedir.
YORUMLAR