Türk milletinin, millet olma bilincine dair isteği, bu gün, her zamandan daha fazladır. Çünkü millet ve milliyet olgusu yok edilmeye ç...
Türk milletinin, millet olma bilincine dair isteği, bu gün, her zamandan daha fazladır.
Çünkü millet ve milliyet olgusu yok edilmeye çalışılırken, “milliyetsizlik” fikri alenen hayata geçirilmektedir.
Zira meriyetteki devlet yapısına egemen anlayış, millet ve milliyet düşmanlığından beslenmektedir.
Ancak, sureti haktan görünüp haksızlık yapmak üzere, ustaca bir siyaset takip etmektedirler.
Öyle ki, milliyet şuuru ile yetişmiş insanların dahi desteğini alabilmektedirler.
Elbette sistem içinde gelinen durum, Laik, seküler ve muhafazakâr partilerin başarısı, milliyetçi partilerin başarısızlığı saiki ile tevil edilmelidir.
Bu siyasi iklim içinde, boy hedefi haline gelen MHP, kendinden beklenen olgunluğu mu gösterecek, yoksa milliyetçilik muhaliflerinin arzu ettiği reaksiyonla mı hareket edecektir?
Önümüzdeki günlerde göreceğiz…
Milliyetçilik, sosyolojik bir kavram olarak tanımlandığında, din, dil, soy, tarih, kültür, ülkü ve vatan umdelerinin kabulüne dayanan bir duygunun, sistemleştirilmiş adıdır.
Bu duygu milletin her ferdine şamil, aynı zamanda, vatan sınırları içinde yaşayan her kesi kapsayıcı bir özelliktir.
Bu özelliği ile insanları ve toplumları, insani nitelikten soyutlayarak, “düşünen hayvan” mertebesinde gören, laik ve sekülerizmin baş düşmanı ve tek alternatifidir.
Bu kadar önem ve değere sahip milliyet şuuru eğer insani değerleri aşındırmış bir sistem karşısında savunulamıyorsa, milliyetçi anlayışı temsil eden siyasi parti ve yöneticiler, “tükenmişlik psikolojisi” içindedirler. Böyle olunca da enerjik, idealist, günü ve dünyayı iyi okuyan milliyetçilerin önü açılmalıdır.
Çünkü mevcut haliyle, bu gün ki siyasi direnci kırabilecek bir enerji ve irade görülememektedir.
Böyle olunca da, taze bir kan ve yeni bir hamle gerekir.
Bunu gerçekleştirecek siyasi parti, MHP’dir.
Son on beş senedir takip ettiği yöntem ve uyguladığı strateji, netice vermemektedir.
Millet ve milliyet düşüncesi, bütün dünyada gelişmekte olan bir siyasi akım olmasına rağmen, ülkemiz, sömürge ülkelerde uygulanmakta olan psikolojiye mahkûm görünmektedir.
Baskıcı bir iktidar, durumu korumaya çalışan muhalefet, aşınan ve giderek yok olmaya yüz tutmuş değerler…
Bu durum hemen her kes tarafından fark edilmesine rağmen, toplum; “öğrenilmiş çaresizlik” içinde hareket etmektedir.
Tam da emperyalist batı blokunun oryantalist anlayışınca…
Bu oyunu ’da, MHP’den başka bir siyasi parti bozamaz…
Ne var ki, iktidarı yapılandıranlar, muhalefeti de yapılandırmış görünüyorlar.
Acı olan da budur…
Peki, MHP bu durumu, milletin ve kendinin lehine nasıl çevirebilir?
Bunu yapabilecek kadroya ve bu ideale gönülden bağlı ülkücüleri, yeniden, “gönül seferberliğine” çıkarılmalıdır.
Onun için; başta fedakârlığı ve “digergamlığı” hayata geçirilmelidir.
Kuvvetini milletten alan meşruiyeti esas almalıdır.
Her ülkücünün varlığını nimet kabul etmelidir.
Hastalıklı muhafazakâr sağ siyasetin yol ve yönteminden uzaklaşmalı, ülkücü kardeşlerini “yaftalamamalıdır.”
Her ferdin varlığını aziz bilmeli, onun yol arkadaşlığından öte, dava arkadaşlığını unutmamalıdır.
Daha sonra, yüzüne bakacağı arkadaşına, hak etmediği itham ve suçlamalardan kaçınılmalıdır.
Yüreklerde taşıdıkları iman ateşini, sevgi ve muhabbete sevk etmelidirler.
Bunu mevcut yönetim yapmalıdır.
Tabandan gelen zorlamalara direnmek yerine, yeni oluşum ve yapılanmalara önayak olmalıdır.
Yapılacak rijit çıkışlar, geri dönmesi zor süreçlere neden olabilmek durumundadır.
Taban, üst siyasi yönetimin yaptığı hataları millete anlatıp ikna etmekte zorlanmaktadır.
Diğer siyasi yapılanmalarda oluşan “kaypakça” davranışı bilmedikleri ya da uygulamadıkları için, iktidarın açık hedefi durumundadırlar.
MHP yönetimi her beyanatını dikkatlice seçilmiş ifadelerle yapmalıdır.
Siyasi olgunluk içinde kurultay yapılmalı, Sevgili peygamberimizin; “ihtilafta rahmet vardır” hadisi şeriften ilham alınmalıdır.
Gösterilecek siyasi “alicenaplık” tarihe geçecek nitelik taşımalıdır.
Yoksa karalamalar MHP’yi bir yere taşımanın mümkünü yoktur.
Namık Kemal; hürriyet kasidesinde;” görür ahkâmı Nusret itilafı re’yi ümmet” derken, farklı bir bakış açısının önemine vurgu yapmıştır.
Sayın Devlet bahçeli ve ekibi, bu kurultayı bizzat ve diğer adaylarla ortak organize ederlerse, hem MHP, hem de millet kazanır.
Yoksa, dilim varmıyor, sonrası kaos olabilir…
Çünkü millet ve milliyet olgusu yok edilmeye çalışılırken, “milliyetsizlik” fikri alenen hayata geçirilmektedir.
Zira meriyetteki devlet yapısına egemen anlayış, millet ve milliyet düşmanlığından beslenmektedir.
Ancak, sureti haktan görünüp haksızlık yapmak üzere, ustaca bir siyaset takip etmektedirler.
Öyle ki, milliyet şuuru ile yetişmiş insanların dahi desteğini alabilmektedirler.
Elbette sistem içinde gelinen durum, Laik, seküler ve muhafazakâr partilerin başarısı, milliyetçi partilerin başarısızlığı saiki ile tevil edilmelidir.
Bu siyasi iklim içinde, boy hedefi haline gelen MHP, kendinden beklenen olgunluğu mu gösterecek, yoksa milliyetçilik muhaliflerinin arzu ettiği reaksiyonla mı hareket edecektir?
Önümüzdeki günlerde göreceğiz…
Milliyetçilik, sosyolojik bir kavram olarak tanımlandığında, din, dil, soy, tarih, kültür, ülkü ve vatan umdelerinin kabulüne dayanan bir duygunun, sistemleştirilmiş adıdır.
Bu duygu milletin her ferdine şamil, aynı zamanda, vatan sınırları içinde yaşayan her kesi kapsayıcı bir özelliktir.
Bu özelliği ile insanları ve toplumları, insani nitelikten soyutlayarak, “düşünen hayvan” mertebesinde gören, laik ve sekülerizmin baş düşmanı ve tek alternatifidir.
Bu kadar önem ve değere sahip milliyet şuuru eğer insani değerleri aşındırmış bir sistem karşısında savunulamıyorsa, milliyetçi anlayışı temsil eden siyasi parti ve yöneticiler, “tükenmişlik psikolojisi” içindedirler. Böyle olunca da enerjik, idealist, günü ve dünyayı iyi okuyan milliyetçilerin önü açılmalıdır.
Çünkü mevcut haliyle, bu gün ki siyasi direnci kırabilecek bir enerji ve irade görülememektedir.
Böyle olunca da, taze bir kan ve yeni bir hamle gerekir.
Bunu gerçekleştirecek siyasi parti, MHP’dir.
Son on beş senedir takip ettiği yöntem ve uyguladığı strateji, netice vermemektedir.
Millet ve milliyet düşüncesi, bütün dünyada gelişmekte olan bir siyasi akım olmasına rağmen, ülkemiz, sömürge ülkelerde uygulanmakta olan psikolojiye mahkûm görünmektedir.
Baskıcı bir iktidar, durumu korumaya çalışan muhalefet, aşınan ve giderek yok olmaya yüz tutmuş değerler…
Bu durum hemen her kes tarafından fark edilmesine rağmen, toplum; “öğrenilmiş çaresizlik” içinde hareket etmektedir.
Tam da emperyalist batı blokunun oryantalist anlayışınca…
Bu oyunu ’da, MHP’den başka bir siyasi parti bozamaz…
Ne var ki, iktidarı yapılandıranlar, muhalefeti de yapılandırmış görünüyorlar.
Acı olan da budur…
Peki, MHP bu durumu, milletin ve kendinin lehine nasıl çevirebilir?
Bunu yapabilecek kadroya ve bu ideale gönülden bağlı ülkücüleri, yeniden, “gönül seferberliğine” çıkarılmalıdır.
Onun için; başta fedakârlığı ve “digergamlığı” hayata geçirilmelidir.
Kuvvetini milletten alan meşruiyeti esas almalıdır.
Her ülkücünün varlığını nimet kabul etmelidir.
Hastalıklı muhafazakâr sağ siyasetin yol ve yönteminden uzaklaşmalı, ülkücü kardeşlerini “yaftalamamalıdır.”
Her ferdin varlığını aziz bilmeli, onun yol arkadaşlığından öte, dava arkadaşlığını unutmamalıdır.
Daha sonra, yüzüne bakacağı arkadaşına, hak etmediği itham ve suçlamalardan kaçınılmalıdır.
Yüreklerde taşıdıkları iman ateşini, sevgi ve muhabbete sevk etmelidirler.
Bunu mevcut yönetim yapmalıdır.
Tabandan gelen zorlamalara direnmek yerine, yeni oluşum ve yapılanmalara önayak olmalıdır.
Yapılacak rijit çıkışlar, geri dönmesi zor süreçlere neden olabilmek durumundadır.
Taban, üst siyasi yönetimin yaptığı hataları millete anlatıp ikna etmekte zorlanmaktadır.
Diğer siyasi yapılanmalarda oluşan “kaypakça” davranışı bilmedikleri ya da uygulamadıkları için, iktidarın açık hedefi durumundadırlar.
MHP yönetimi her beyanatını dikkatlice seçilmiş ifadelerle yapmalıdır.
Siyasi olgunluk içinde kurultay yapılmalı, Sevgili peygamberimizin; “ihtilafta rahmet vardır” hadisi şeriften ilham alınmalıdır.
Gösterilecek siyasi “alicenaplık” tarihe geçecek nitelik taşımalıdır.
Yoksa karalamalar MHP’yi bir yere taşımanın mümkünü yoktur.
Namık Kemal; hürriyet kasidesinde;” görür ahkâmı Nusret itilafı re’yi ümmet” derken, farklı bir bakış açısının önemine vurgu yapmıştır.
Sayın Devlet bahçeli ve ekibi, bu kurultayı bizzat ve diğer adaylarla ortak organize ederlerse, hem MHP, hem de millet kazanır.
Yoksa, dilim varmıyor, sonrası kaos olabilir…
YORUMLAR