Başbakanımız Davutoğlu, Etyen Mahçupyan’ı baş danışman olarak tayin etti. Ermeni asıllı Türk vatandaşıdır kendisi… Mevcut yasalarımı...
Başbakanımız Davutoğlu, Etyen Mahçupyan’ı baş danışman
olarak tayin etti.
Ermeni asıllı Türk vatandaşıdır kendisi…
Mevcut yasalarımıza göre hiçbir mani durum yoktur.
Üstelik dünya
kamuoyuna, “bakın biz bir ermeni vatandaşımızı en üst makamlarda görev
yaptırmaktayız” gibi sempatik bir durumu da ifade edebilirler…
Tatlı su Müslümanları, hoşgörüden bahsedebilirler…
Hatta eskinin “diyalogcuları”, yeninin “paralelleri” dahi
makul karşılarlar.
Çünkü onların gazetesinde de, Herkul Millas ve bilcümle eski
tüfek solcu ve liberalistlerle birlikte yazmıyor muydu?
Yeni jenerasyon; seküler, liberal ve kapitalistlerin yüce
İslam’ı kamuflaj olarak kullanarak, gündemde tuttukları mevcut sistemin tamda
mantığına uygunluğu da var.
Sayın cumhurbaşkanını destekleyen ve “onları evlerinde zor
zabtettiği” yüzde elli birlik destek te olunca, durumun meşruiyetinde bir
olumsuzluk yoktur.
Osmanlı da böyle uygulamalar içinde idi… EMANUEL KARASSO ve
onun gibi “devşirmeler “devleti aliye de, zabit, paşa, nazırlık hatta vezirlik
yapmadılar mı?
Yapmadılar diyebilecek biri çıkmaz herhalde…
Bunun ne mahzuru olabilir?
Devlet güçlü iken belki bir şey olmaz…
Devlet zayıflayınca, koca Abdülhamit Han’ın eline
“azilnameyi” tutuşturular.
Üç kıta üzerindeki mülkünüzü insan ve bütün menkul ve
gayrimenkullerinizle birlikte elinizden alırlar…
Milli ve manevi hassasiyetleri, yani duyarlılıkları olanlar
bunları zaman ötesinden görür, hisseder. Lakin duyarlılık yoksa kaderimize
hükmeden insanların basiretsizliklerinin kurbanı olmaktan kurtulamayız.
İsrail devletinin kuruluşunda, Emanuel Karasso’nun, Theodor (Binyamin
Ze’ev) herzl ile birlikte çalışmış olması, bu gün İslam coğrafyasındaki yaşanan
felaketlerin müsebbibi olan duyarsız insanlar değil midir? (1 Nisan 2013 te
Cumhurbaşkanımız bu zatın mezarını ziyaret etmiştir.)
Etyen Mahcupyan için, Emanuel karasso gibi davranmayacağına kim garanti verebilir.
Zaman gazetesindeki bütün yazılarını dikkatlice okuyan
biriydim.
Özellikle batının şark meselesi olarak, Türklerin
Anadolu’dan çıkarılması idealinde, Kürt meselesini eklemlendirerek, güya
meseleyi entelektüel boyutu ile ele alıp değerlendiriyor havasında, terör
örgütünün yanlış, eksik ve olumsuzluklarında, onlara yol haritası ve akıl
verdiğini biliyor, Cemaatin mütedeyyin insanlarından, topladıkları paralarla
binine bin katıyorlardı.
Şimdi ise, “Agos” gazetesinde görev ifa ederken istediği
gibi kazanmıyor olacak ki devlet destekli çalıştırılmak suretiyle, “paralel”
yapının yarım bıraktığı yerde, “yamuk” yapı onu piyasaya sunuyor.
“Ne idüğü belirsiz” barış süreci, bu devşirmelerin
ideallerine hizmet eden bir seyir içindedir.
Milli bir duruş ve
duyarlılıkla ele alınmadıkça çözüm olmayacaktır.
Bunun tedbiri de, doğu ve güneye doğudaki vatandaşlarımızın
ensesinden, teröristlerin silahlarının namlusunu alamadığınız sürece çözüm diye
ileri sürdüğünüz her mesele elinizde kalacaktır. Habur rezaletinden günümüze
değişen ne oldu?
Olan masum vatandaşlarımızın öksüz kalan çocuklarına, dul
kalan gelinlere ve evlat acısıyla hayatının sonuna kadar yaşayan ana ve babalara
olacaktır.
Size barış süreci diye getirilen önerilerin sahiplerinin
milliyetlerine ve mensubiyetlerine bakmalısınız, Abdulhamit han gibi yanınızda
nazırlık makamına çıkaracağınız Emanueller, işlerini tamamlayınca boynunuza ipi
geçirmeden yüksünmeyeceklerinden emin olmalısınız.
Çünkü akrebin karakterinde her zaman sokmak vardır. Siz
istediğiniz kadar merhamet edin…
Nesim YALVARICI
YORUMLAR